Anadolu Mektebi Öğrencileri  Zarifoğlu ve R. Özdenören Edebiyatının İzinde Buluştu

Anadolu Mektebi Öğrencileri  Zarifoğlu ve R. Özdenören Edebiyatının İzinde Buluştu

Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Konya Şubesi'nin D. Mehmet Doğan Kütüphanesi'nde, edebiyat ve düşünce dünyamızın iki büyük ustası Cahit Zarifoğlu ve Rasim Özdenören'i anmak ve anlamak üzere düzenlenen anlamlı bir panele ev sahipliği yaptı. Atilla Yaramış'ın düzenlediği ve Anadolu Mektebi öğrencilerinin sunumlarıyla zenginleşen "Mavera'nın İki Büyük İsmi: Cahit Zarifoğlu ve Rasim Özdenören" başlıklı panel, genç zihinlerin usta kalemlerin izinde ne denli derinlikli yolculuklara çıkabildiğini gözler önüne serdi. Panel, sadece bir anma programı olmanın ötesinde, gençlerin edebiyat ve düşünce dünyasına ne denli vakıf olduklarını, kendi kelimeleriyle ustaların dünyasını nasıl yorumladıklarını gösteren bir manifesto niteliğindeydi.

Panelin başkanlığını üstlenen Ecrin, açılış konuşmasında, "Mavera'nın taşıyıcıları, fikir dünyamızın öncüleri, kelimeleriyle yüreklerimize ışık tutan bu iki değerli insan Cahit Zarifoğlu ve Rasim Özdenören, onlar sadece birer edebiyatçı değil bir duruşun bir dünya görüşünün bir inancın temsilcileriydi" diyerek, panelin ruhunu özetledi. Gerçekten de Zarifoğlu ve Özdenören, sadece yazdıklarıyla değil, yaşadıklarıyla, duruşlarıyla ve inançlarıyla bir nesle yön vermiş, onlara yeni bir bakış açısı sunmuş iki büyük isimdi. Ecrin'in bu sözleri, panelin sadece edebi bir tahlil değil, aynı zamanda bir değerler manzumesini anlama çabası olacağının da ilk işaretiydi.

Cahit Zarifoğlu’nun Eserlerinde Çocuk ve Masumiyetin İzleri

Panelin ilk konuşmacısı Meryem Nisa Özdemir, "Cahit Zarifoğlu'nun Eserlerinde Çocuk ve Masumiyet Teması" başlıklı sunumuyla, Zarifoğlu'nun belki de en hassas olduğu noktalardan birine, çocukların dünyasına eğildi. Özdemir'e göre Zarifoğlu, çocuğu sadece bir yaş evresi olarak görmez; onu, modern dünyanın kirlenmişliğine, yozlaşmasına ve anlamsızlığına karşı bir umut, bir direniş ve bir kurtuluş imkânı olarak görür. "Çocuklara ve onların da dünyalarına bu kadar önem vermesi edebiyatındaki en çarpıcı özelliklerinden biri olarak karşımıza çıkar" diyen Özdemir, Zarifoğlu'nun şiirlerinde ve düzyazılarında çocuğun saflığını, masumiyetini ve bozulmamışlığını nasıl bir sığınak olarak gördüğünü anlattı. Zarifoğlu için çocuk, insanın kaybettiği cennetin bir anahtarı, fıtratın en saf halidir. Bu yüzden onun eserlerinde çocuk, adeta bir vicdan muhasebesinin, bir öze dönüş çağrısının sembolüdür. Meryem Nisa Özdemir'in şu alıntısı, Zarifoğlu'nun bu konudaki mesajını en net şekilde ortaya koyuyordu: "Ey insan masumiyetini kaybetme bir çocuğun gülüşünde saklı olan saflığı görün o masumiyetle yeniden inşa et çünkü insanlığın kurtuluşu kaybettiği o saf dünyaya dönmekte saklıdır" Bu çağrı, sadece bir edebi metnin parçası değil, aynı zamanda modern insana yapılmış bir uyarı, bir yol gösterme çabasıdır.

Bulutların Kapattığı Güneş: Zarifoğlu Şiirinin Derinliği

Ayşe Sülek ise "Bulutların Kapattığı Güneş: Cahit Zarifoğlu'nun Şiir Tarzı" başlıklı sunumuyla, Zarifoğlu'nun şiirinin katmanlı yapısını ve derinliğini ele aldı. Sülek, Zarifoğlu'nun şiirini "bulutların kapattığı bir güneş" olarak tanımlayarak, onun şiirlerinin ilk okuyuşta kendini hemen ele vermediğini, okurdan bir çaba, bir emek istediğini vurguladı. Zarifoğlu, kelimeleri sadece yan yana dizmez, onları adeta birbirine "omuz verdirerek" yeni anlam katmanları oluşturur. Bu yüzden onun şiirini okumak, bir yolculuğa çıkmak, bir keşfe yeltenmektir. Sülek, Zarifoğlu'nun şiirinin okurunu kendi iç dünyasıyla, korkularıyla, karanlık dehlizleriyle yüzleştirdiğini, ancak bunu yaparken asla umutsuzluğa sürüklemediğini, aksine o karanlığın içinden bir ışık sızdırdığını belirtti. "Anılar defterinde gül yaprağı gibi unutuldum kurudum başıma düşmüş sevda bir başıma tenhalarda kahroldum"  dizeleriyle örneklendirdiği gibi, Zarifoğlu'nun şiirinde hüzün, yalnızlık, kayboluş gibi temalar yoğun bir şekilde işlenir. Ancak bu hüzün, bir isyanın değil, bir arayışın, bir varoluş sancısının hüznüdür.

Rasim Özdenören: İtidal ve İstikrarın Savunucusu

Panelin ikinci bölümünde ise söz, Mavera dergisinin bir diğer kurucu ismi, "Gül Yetiştiren Adam" Rasim Özdenören'e geldi. Yeliz Yılmaz, "Rasim Özdenören: İtidal ve İstikrar" başlıklı sunumuyla, Özdenören'in düşünce dünyasının temel kavramlarını masaya yatırdı. Yılmaz'a göre Özdenören, modern dünyanın en büyük hastalığının "acelecilik", "ölçüsüzlük" ve "dengesizlik" olduğunu düşünür. Bu hastalığa karşı onun önerdiği reçete ise "itidal", "istikrar", "ölçü" ve "sabır"dır. Yılmaz, Özdenören'in bu kavramları nasıl birbiriyle ilişkilendirdiğini "rüzgar ve tayfun" benzetmesiyle açıkladı. İtidal, yani ölçülü olmak, bir Müslümanın hayatının her alanında gözetmesi gereken bir ilkedir. Bu ilke, kainatın kendi içindeki denge ve nizamdan ilham alır. Yılmaz'ın "Rabbimiz ayet-i celilesinde göğü o yükseltti denge ve ölçüyü o koydu ki dengeden sapmayasınız buyurmuştur bu ayet bize kainatta bir düzen olduğunun ve her şeyin belirli bir nizam üzere hareket ettiğinin delilidir" sözleriyle vurguladığı gibi, Özdenören'in itidal anlayışı, Kur'ani bir temele dayanır. Sabır ise, pasif bir bekleyiş değil, amaçlı ve bilinçli bir direniştir. İtidal ve istikrar, bu sabrın en büyük destekçisidir.

Rasim Özdenören’in Gözünden Yanlış Batılılaşma Sorunu

Panelin son konuşmacısı Ceren Satı Yavuz ise, "Rasim Özdenören Eserlerinde Yanlış Batılılaşma" başlıklı sunumuyla, Özdenören'in belki de en çok üzerinde durduğu konulardan birine, medeniyet krizine odaklandı. Yavuz'a göre Özdenören, Batı'ya karşı körü körüne bir düşmanlık beslemez; onun eleştirisi, Batı'nın teknolojisini değil, zihniyetini, dünya görüşünü ve insan tasavvurunu sorgusuzca benimseyen "yanlış batılılaşma" anlayışınadır. Ceren Satı Yavuz, Özdenören'in "Müslüman çağın gözüyle İslam bakmaz islam'ın gözüyle çağa bakar" uyarısını merkeze alarak günümüz Müslümanlarının en büyük yanılgılarından birinin, kendi medeniyet birikimini ve değerler sistemini anlamak yerine, Batı'nın gözlüğüyle İslam'a bakma eğilimi olduğunu belirtti. “Bu durum, Müslüman'ı kendi evinde yabancılaştıran, kendi köklerinden koparan bir trajediye yol açar. Batı uygarlığının temelinde yatan din dışı, seküler düşünme modeli, insanı hakikatten, maneviyattan ve aşkın olandan kopararak, onu sadece maddi bir varlığa indirger. İşte Özdenören'in bütün eserlerinde mücadele ettiği bu "yabancılaşma" sorunudur.” Dedi

Hak Edilmiş Alkışlar

Anadolu Mektebi programında bir konuşma yapan Atilla Yaramış, öğrencilerin kısa süren sunumlarının ardından aldıkları alkışın ardındaki derin emeğe dikkat çekti. Yaramış, birkaç dakikalık bir konuşmanın aslında aylarca süren okuma ve hazırlığın bir sonucu olduğunu belirterek, bu alkışın gerçek anlamda hak edilmiş olduğunun altını çizdi.

"Her programda, birinde demesem diğerinde, şöyle bir cümlemi öğrencilerimiz benden duyuyorlar. ‘Bakın, genelde kısa sürüyor konuşmalar ve çok alkışlı bir program oldu. Ama alkışları sevdiğimiz kadar, bu alkışın perde arkasının bunu ne kadar hak ettiği konusunda her zaman bir tereddüdümüz vardır. Bizim Anadolu Mektebi öğrencilerimiz 5 dakika, 6 dakika, en fazla 8 dakika konuştuktan sonra bir alkış alıyorlar ama onlar, aldıkları alkışı o 5-6-7 dakikalık konuşmaya değil de perde arkasındaki beş-altı aylık okumaya alıyorlar. Ben o sebeple bugünkü alkışların gerçek manada hak edilmiş alkışlar olduğunu da vurgulamak istedim. Çok teşekkür ediyorum." Dedi

“Bu Gençleri Kürsüde Görmek Bizi Bahtiyar Kılıyor”

Konuşmacı öğrenci velisi olan Cemal Özdemir, sahneye çıkarak yaşadığı mutluluğu ve gururu dile getirdi. Bu tür etkinliklere alışkın olmadığını belirten Özdemir, yeni nesillerin bu şekilde yetiştiğini ve kürsülerde kendilerini ifade ettiğini görmenin umut verici olduğunu söyledi ve tüm gençler için iyi dileklerini paylaştı.

"Merhabalar, ben Cemal Özdemir, Meryem Nisa'nın babasıyım. Bu güzel ortama katılmak beni o kadar mutlu etti ki tarif edemem. Bu tür gençleri bu tür kürsülerde görmek bizleri bahtiyar kılıyor. Yeni nesillerin geliştiğini düşünüyoruz, yeni ufuklar açılıyor. Bütün evlatlarımıza başarılar dilerim, yolları açık olsun. Dinden, imandan, Kur'an'dan ayrılmadan devam etmelerini rica ediyorum. Saygı ve sevgiden ayrılmasınlar. Teşekkür ederim." Dedi.

Prof. Dr. Memduh Gezici, öğrencilik yıllarında "Yedi Güzel Adam" olarak bilinen önemli isimlerle çalışarak onlardan edindiği değerleri aktardı. Özellikle Mehmet Akif İnan'ın kendi üzerindeki etkisini vurguladı. Gezici, gençlerin yeteneklerini sergilemelerine olanak sağlayan platformların önemine dikkat çekti. Bu tür etkinlikleri düzenleyen Yazarlar Birliği'ni ve gençleri yetiştiren aileleri, özellikle de anneleri tebrik etti.

Prof. Dr. Gezici "Ahmet Köseoğlu Bey'i, yani Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesini ve idare heyetini tebrik ediyorum. Gençleri burada konuşturarak çok önemli bir eylem gerçekleştiriyorlar. Bu arkadaşlarımızın başarısı çok güzel, muhteşem. Gençlerimizin performansı muhteşem. Gençlerimizi yetiştiren anne ve babaları tebrik ediyorum. Önce anneleri tebrik ediyorum. Annenin yaptığı bir güzelliği kimse bozamaz." Dedi

Anadolu Mektebi ve Gençlerin Geleceği

TYB Konya Şubesi Başkanı Ahmet Köseoğlu, Anadolu Mektebi ile Yazarlar Birliği'nin dokuz yıldır süren işbirliğinin önemine değindi. Köseoğlu, gençlerin gelişimine büyük katkı sağlayan bu programların, gençlerin ne yaptıklarının farkına varmaları ve ailelerinin de bu süreçte bilinçlenmeleri açısından kritik olduğunu belirtti. Ayrıca, bu programların, yapılan diğer etkinlikler arasında en anlamlısı olduğunu vurgulayarak, gençlerin geleceğimiz olduğunu dile getirdi. Konuşmasında, gençlerin hazırladığı "kısa, sıkıştırılmış ama çok güzel metinleri" övgüyle bahsetti ve Anadolu Mektebi'nin istikrarlı yolculuğunda Yazarlar Birliği olarak yanlarında olmaktan duyduğu memnuniyeti ifade etti.

Köseoğlu “Dokuz yıl olduğuna göre lise ve üniversiteden epey mezunlarımız da olmuş olmaya da devam ediyor. Bu uzun, istikrarlı ve itidalli bir yol. İstikrar ve itidal Rasim abinin bugünkü konularından biriydi. Bu uzun ve istikrarlı itidalli Anadolu Mektebi yolculuğunun yürüyüşünün içinde biz de varız. Biz Yazarlar Birliği olarak birlikte yürüyoruz Anadolu Mektebi'yle." Dedi.

Ahmet Köseoğlu: Sami Güçlü ve Ömür Boyu Sürecek Okullar

Ahmet Köseoğlu, eski Tarım Bakanı Sami Güçlü'nün Anadolu Mektebi ile yaptığı hizmetleri "büyük bir hizmet" olarak nitelendirdi ve gençlerle bir araya geldiğinde Sami Bey'in yaşının kırklı ellili yaşlara indiğini gözlemlediğini söyledi. Köseoğlu, ailelere çocuklarını bu konuda destekledikleri için teşekkür etti ve Anadolu Mektebi ile Yazarlar Birliği'nin mezun olunmayan, ömür boyu okunacak iki okul olduğunu vurguladı. Konuşmasının sonunda, gelecek yıllarda genç yazarlar için ayrı bir takvim oluşturulacağını ve gençlerin programlarda daha aktif rol alacağını müjdeledi.

Köseoğlu "Anadolu Mektebi de Yazarlar Birliği de mezun olunmayan, ölene kadar okunacak iki okul. Dolayısıyla bu Hayat Üniversitesi'ne; Anadolu Mektebi'ne ve Yazarlar Birliği'ne devam etmenizi diliyorum, istiyorum ve hatta hemen önümüzdeki aylardan, günlerden başlayarak Türkiye Yazarlar Birliği Genç Akademi ya da genç yazarlarını sizlerin içinizden kuralım ve size gelecek yıldan itibaren belki sekiz, on programı olan bir genç yazarlar takvimi hazırlayalım artık inşallah." dedi

Panel, öğrencilerin sunumlarının ardından katılımcı belgeleri ile Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin son yayını olan “40 Ambar” kitabının takdimi ve toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi. Belgeler ve kitaplar; Prof. Dr. Kemal Kahramanoğlu, Prof. Dr. Ahmet Akman, Konya eski Baro Başkanı Av. Hasip Şenalp, TYB Konya Şubesi Denetim Kurulu Üyesi Salih Sedat Ersöz ve TYB Konya Şube Başkanı Ahmet Köseoğlu tarafından takdim edildi.

Haberler Haberleri

İsmil AİHL Öğrencileri TYB Konya Şubesi'nde "Teneffüs Buluşmaları"na Katıldı
TYB Konya'da 15. Cahit Zarifoğlu Çocuk Şenliği Yapıldı - Aileler ve Çocuklar Edebiyat Etrafında Buluştu
Kıbrıs Şehrengizi Tanıtıldı: Bir Şehirden Fazlası, Bir Devlet İçin Yazılmış Turkuvaz Bir Destan
TYB Konya'da Dr. Mehmet Önder, Ailesinin Hatıralarıyla Yâd Edildi
“Sünni Ozan” Geleneğini Kentte Yeniden Üreten İsim