Bolu Seyahati

Sadık Gökce

Gezmek insanoğlunun var oluşundan beri isteyerek veya istem dışı yerine getirdiği faaliyetlerdendir. İnsanın ilk atası olarak kabul edilen Hazreti Adem, yer yüzüne indirildikten sonra yine kendisi gibi yer yüzüne indirilen Hazreti Havva’yı bulabilmek uğruna seyahat etmiş ve buluşmanın gerçekleştiği yere Cebel-i Rahme ismi verilmiştir.

Yine tarih boyunca sırf meraklarından dolayı gezen insanlar bu geziler sırasında gidip gördükleri yerler ve buralarda yaşayan insanlar hakkında yazılar yazmışlardır. Seyahatname adı verilen bu yazılardan günümüze kadar ulaşanlar geçmiş zaman içerisinde yaşayan insanlar ve coğrafyalar hakkında bize bilgi sunmaktadır.

Gezmekle ilgili birçok deyimimiz vardır. Ama birisi vardır ki soru şeklindedir ve halen cevabı bulunamamıştır. “Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?”

Biz de bu sorunun cevabını bulamayanlardanız.

Okuduğumuzu iddia ediyoruz, ama çok bildiğimizi söyleyemiyoruz. Bu sözün hakkını vermek için hem çok okumaya çalışıyoruz hem de mümkün olduğu kadar çok gezmeye çalışıyoruz. Böylece “Çok okuyan ve çok gezen çok bilir” cevabını verebilenlerden olabilmeyi umuyoruz.

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin her yıl düzenlediği planlı programlarından olan “Yazılacak çok şeyimiz var” etkinliği çerçevesinde bu yıl Bolu’ya gittik. Konya Büyükşehir Belediyesinin maddi desteği ile gerçekleştirilen gezide Bolu’yu gezip gördük ve Bolu hakkında okuyup kazandığımız bilgileri gezip görerek de pekiştirdik.

Ülkemizin en çok ağaç sayısına ve en geniş ormanlık alanına sahip illerin başında gelen Bolunun bu özelliğini gözlerimizle de görme fırsatı bulduk. Gezimiz boyunca adeta yeşil renkte bir ağaç denizinde yol aldık. Gözlerimiz yeşile doydu dersek abartmamış oluruz. Yine Bolu’da çok sayıda göl olduğunu gezerek ve gözlerimizle temaşa ederek öğrendik. Abant, Yedi Göller, Sünnet Gölü, Çubuk Gölü, Sülük Gölü, Gölcük, Gölköy, Karagöl ve Taşlı Yayla Gölet’i, Aladağ Gölet’i, Şirin yazı Gölet’i sayabileceğimiz başlıca göllerden. Bu göllerin her birisinin çevresi Milli Park olarak düzenlenerek turizme kazandırılmış. Kaplıca yönünden de zengin bir ilimiz Bolu.

Bolu seyahatimiz sırasında Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından verilen desteğin bir benzerini de Bolu Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz tarafından yapıldığına şahit olduk. Gezi boyunca yanımıza bir rehber veren Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz bütün ihtiyaçlarımızın karşılanması içinde büyük çaba gösterdi.

Abant Gölü, Çubuk Gölü ve diğer göllere yaptığımız ziyaretlerle Bolu’nun tabii güzelliklerini seyretme imkânı bulurken Göynük gezimizle de tarihi yaşama fırsatı bulduk. Göynük’te metfun bulunan Akşemseddin Hazretlerinin kabrini ziyaret ederek İstanbul’u feth eden büyük insanı yetiştiren o alimin tevazusuna şahit olduk.

Madem yazımıza bir deyimle başladık başka bir deyimle devam edelim. Hani dünyada hiçbir varlığımız olmadığını belirtmek için “Dikili bir ağacım dahi yok” tabirini kullanırız. Bolu Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz bu sözün tarihe karışması için bir çalışma başlatmış. Bolu’ya bir “Bebek Ormanı” kurmuş. Yaklaşık olarak 13 yıldır Bolu’da dünyaya gelen her çocuk için bu orman arazisine belediye tarafından bir ağaç dikiliyor. Dikilen bu ağaçların üzerine doğan çocuk kız ise pembe, erkek ise mavi levha üzerine isim yazılıyor.

Bu ağaç dikme eylemi evlenen her çift için de uygulanıyor. Sadece doğan çocuklar için dikilen ağaçlar için bir ücret talep edilmezken evlenen çiftlerden fidan parası tahsil ediliyor.

Bu uygulama devam ederse birkaç on yıl sonra her Bolulu dikilmiş bir ağaca sahip olacak.

***

Bolu gezisi benim için grupta bulunanlardan daha farklı bir anlam taşıyordu.

1988-89 yılında ifa ettiğim askerlik görevim Bolu idi. Orada kısa da olsa bulunma şansına sahip olmuştum. Ancak askerlik yaptığım dönemin Bolu’su ile bu günki Bolu arasında çok büyük bir fark oluşmuş. O dönemler bir kasaba havası taşıyan Bolu, gelişmiş ve güzelleşmiş. Ayrıca daha da bir şehir havası hakim olmuş Bolu’ya.

***

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi tarafından düzenlenen veya kendi imkânlarımla gerçekleştirdiğim geziler sonrasında “Çok gezen mi çok okuyan mı çok bilir” sorusunun cevabını artık net olarak verebilirim. “Çok okuyup aynı zamanda çok gezme fırsatı bulanlar çok bilirler.” Okuduklarımızı görerek pekiştirme imkânı bulursak daha sağlıklı bilgiye ulaşmamız mümkün olur. Ama okumadan da bilgiye ulaşılamayacağını düşünenlerdenim.

***

Bolu’da kaldığımız iki gece boyunca bize kucak açan Bolu Polisevi yöneticilerinede teşekkürü bir borç olarak kabul ediyorum.