Kamil Bircan yazdı: Yaman Dede

"Gönül hûn oldu şevkinden boyandım ya Resûlallah Nasıl bilmem bu nîrâna dayandım ya Resûlallah Ezel bezminde bir dinmez figandım ya Resûlallah Cemâlinle...

"Gönül hûn oldu şevkinden boyandım ya Resûlallah

Nasıl bilmem bu nîrâna dayandım ya Resûlallah

Ezel bezminde bir dinmez figandım ya Resûlallah

Cemâlinle ferah-nâk et, ki yandım ya Resûlallah"

Cumartesi günü öğleden sonra İl Halk Kütüphanesi'nde TYB Konya Şubesi'nin düzenlemiş olduğu, anlamlı, anlamlı olduğu kadar feyiz ve bereketli bir program izledik. İyi ki izledik diyorum, çünkü bu tür programlar oldukça faydalı ve güzelliklere yönlendirici.

Bu bakımdan Konya TYB Şube Başkanı M.Ali Köseoğlu'nu da kutluyor, tebrik ediyorum.

Hikâyeci, TV Program yapımcısı, yazar, senarist Sadık Yalsızuçanlar, Aşk eri, Allah, Peygamber ve Mevlâna sevdâlısı, Peygamber aşkıyla yanan bir gönül olan, 42 yıl Müslümanlığını gizleyen Yaman Dede'yi anlattı.

Yaman Dede, yazımın başına aldığım dizeleri Peygamber aşkıyla yanmış, için için yandığı halde yıllarca kimseye duyuramamış bir gönül sahibi olarak yakın tarihimizde yerini almıştır.

Sadece mısraları değil, hayatını dinleyince de O'nun ne derece bir Peygamber sevgisiyle dolu olduğunu daha iyi anlamış oluyoruz.

Asıl adı Dyamendi Keçeoğlu olan, 1877 yılında Kayseri'nin Talas ilçesinde dünyaya gelen Yaman Dede, Ortodoks ve iplik- pamuk tüccarı olan Yuvan ve Afurani'nin çocuklarıdır. Dyamandi ilkokulu Ortodoks mektebinde okur, ardından Rüştiye'ye gider.

Hristiyan Rum genci olmasına rağmen din derslerinde sınıftan çıkmayıp, İslâm'a ait güzellikleri gönül kulağıyla dinler. Farsça derslerine özellikle Mesnevî'den ve İslâm klâsiklerinden beyitlere ilgi duyar. Kendi ifadesiyle daha bu yıllarda yanmaya başlar.

Arapça dersinde gösterdiği başarı sebebiyle arkadaşları ve hocaları tarafından "Yamandî Molla" diye anılır. Mevlâna ile tanışmasını şöyle anlatır:

"Rüştiye ikinci sınıfta ders yılının ortalarındayız. Farsça hocamızın bir siyah tahtaya yazdığı bir kaç beyit kalbimi tutuşturmaya yetti. O beyitleri bugün gibi hatırlıyorum. Tahtaya yazılan Mevlâna ismi bana pek tatlı geldi. Okunan beyitler beni derinden sarstı. O andan itibaren tatlı tatlı yanmaya başladım. Şiddetle yakan fakat anne bûsesi kadar tatlı gelen alevler, iç âlemimi kaplamıştı"

Din derslerinde âyetler, hadisler ezberler. Arapça ve farsça özel dersler alır. Liseyi birincilikle bitirir. Üniversite tahsili için İstanbul'a gider ve Hukuk Fakültesine kaydolur.

İstanbul'un manevî havası, tanıştığı muhterem şahsiyetler, onun gönlündeki Muhammedî ateşin daha da artmasına vesile olur. İslâm'a duyduğu sevgi farkında olmadan gün geçtikçe artar, içinde filizlenmekte olan iman çiçeği, her geçen gün dal budak sarar.

Avukat olarak çalıştığı günlerde özel hocalardan edebiyat ve İslâmî ilimler dersi alan Yaman Dede, Anadolu'nun çeşitli illerinde Mevlâna ve Mesnevî konulu konferanslar verir. Kendi ifadesine göre, artık hidayeti bulmuş, lisana dökmese de, kalpten Kelime-i Şehadeti çoktan kabul etmiş ve gizli Müslüman olarak yaşamaya başlamıştır.

Eşine ve kızına ıztırap vermemek için Müslümanlığını gizler, gizli gizli sahura bile kalkmadan oruç tutar, İstanbul'un en kuytu ve sapa yerlerinde namazını kılar. Tam kırk yıl, dile kolay tam kırk yıl, gönlü Peygamber aşkıyla yanar.

55yaşına geldiğinde,15 Şubat 1942 tarihinde artık dayanamaz, resmen Müslüman olur ve adını değiştirir. Artık O, Mehmet Abdülkadir Keçeoğlu'dur.

Yıllarca sakladığı yeni kimliğini kuşanmış, ama o saatten sonra da aile içi sancı başlamıştır.

Müslüman olduğunu bir gece kız ve eşine söyler. Üsküdar'daki evinde bir "eyvah" nidası yükselir. Haber kısa sürede Patrikhane'ye de ulaşır. Dönemin metropolitleri, ya Hristiyanlığa geri dönmesi, ya da karısından boşanması konusunda Yaman Dede'ye baskı yapar. Dede, zor bir karar alır.

Soğuk bir Şubat gecesi, ailesine "Aşkımın bedeli bu yaşananlar. Sizler sakın üzülmeyiniz. Aşk ızdırapsız olmaz" der ve ceketini alıp evinden ayrılır.

Bundan sonraki hayatını, birikimlerini İstanbul İmam Hatip Okulu ve İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü'nde öğrencilerine aktarmakla sürdürür.

3 Mayıs 1962 Perşembe günü 75 yaşında Hakk'a yürür. Öğrencileri ve yüzlerce sevenleri tarafındanKaracaahmet Mezarlığı'na defnedilir. (Ailem, Şubat/2016)

O, Sadık Yalsızuçanlar'ın da dediği gibi bir Allah, Peygamber ve Mevlâna âşığıdır. Ölünceye kadar her yıl Konya'ya gelir, Mevlâna Türbesi'ni ziyaret eder, Şeb-i Arus törenlerine katılır. Yaman Dede'ye dost ve arkadaşları, içinde taşıdığı manevî aşktan dolayı "Yaman Dede" demeyi uygun bulmuşlardır.

Yaman Dede, hepimize, özellikle aşkını ve ideallerini kaybetmiş, genç yaşta gönlü ihtiyarlamış,Saman Dedelere iyi bir örnektir.

Konya'yı çok seven, Konya ve Mevlâna'ya gönlünde özel bir sevgi bulunduran Yaman Dede'yeKonya Hemşehrilik Beratı verilmeli, en azından bir okul, bir cadde, bir sokak, bir Kültür Merkezi onun ismiyle isimlendirilmelidir.

TYB Konya Şubesi Başkanı M. Ali Köseoğlu ve Sadık Yalsızuçanlar'a kalbî teşekkürler ediyorum.

GÜNÜN SÖZÜ

KÖTÜMSERLİK, KANSERDEN DAHA TEHLİKELİ BİR HASTALIKTIR.

Muhsin Ertuğrul

Kaynak: Yenigün Gazetesi - Kamil Bircan

Haberler Haberleri

SÖZÜMÜZ SÖZLÜĞÜMÜZ
TYB Konya Şube Yönetim Kurulu Üyeleri Karatay Belediye Başkanı Hasan Kılca'yı Ziyaret Etti
Yönetim Kurulu Üyelerinden Başkan Mustafa Kavuş'a Tebrik Ziyareti
İslam Mecmuası ve Yeni Türkiye
YUNUS EMRE ŞİİR KLİBİ