Karatay, 11. Mevlânâ Şiir Şöleni’ne ev sahipliği yaptı.

Selim SOMUNCU

Karatay Belediyesi, Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi ve Konya Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü’nün birlikte düzenlediği 11. Mevlânâ Şiir Şöleni, Mevlânâ Gül Bahçesi Açık Sema Alanı’nda gerçekleştirildi. Türkiye’nin farklı şehirlerinden katılan şairlerin şiirleriyle renk kattığı geceye her yaştan şiir tutkunu katıldı.

Türk şiirinin dil, edebi anlayış ve kültür değeri açısından zengin geleneğini yansıtmayı ve geleneksel hale getirmeyi amaçlayan Mevlânâ Şiir Şöleni sanatseverleri şiirin büyülü dünyasına götürdü.Karatay Belediyesi ve Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Konya Şubesi’nin birlikte organize ettiği 11. Mevlânâ Şiir Şöleni, Mevlânâ Müzesi Gül Bahçesi Açık Sema Alanı’nda gerçekleştirildi.Şölene katılan şairler, birbirinden kıymetli eserlerini Konya ve Türkiye’nin dört bir yanındaki sanatseverlerle paylaşma imkânı buldu.Program orman yangınları ve sel afetinde zarar gören vatandaşlar için okunan Fatiha ile başladı. Tüm protokol üyeleri ile şairler yangın ve selden etkilenen vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini iletti.

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi tarafından düzenlenen Şiir Atölyesi’nde şiirin tarihsel süreci, gelişimi ve evrimi konuşuldu.

“Şiirde yenilik ustalara mahsustur.”

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi tarafından geleneksel hâle getirilen ve şehrin en seçkin kültür faaliyetlerinin başında yer alan Mevlânâ Şiir Şöleni’nin on birincisi Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü’nün işbirliği ve Karatay Belediyesi’nin ev sahipliğinde Konya’dan ve Konya dışından 32 şairin katılımı ile gerçekleştirildi. Şölen çerçevesinde bu yıl ilk olarak Şiir Atölyesi de yapılarak Türkiye’nin dört bir yanından gelen konuklar hem şiirin hem de yayıncılığın serüvenini masaya yatırdılar.

Kılıçaslan Salonunda 14 Ağustos Cumartesi günü üç oturum halinde gerçekleştirilen Şiir Atölyesi’nde ilk oturum saat 10.00’da TYB Konya Şubesi Başkanı Ahmet Köseoğlu’nun selamlama konuşmasıyla başladı.

Son günlerde ülkemizi sarsan doğal afetler yüzünden bu etkinliği gerçekleştirip gerçekleştirmeme konusunda tereddüde düştüklerini anlatan Köseoğlu, “Paydaşımız Karatay Belediyesi ile yaptığımız istişare sonucunda programı yapma konusunda fikir birliğine vardık. Afetler sırasında hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Fatihalar yolluyoruz. Şölenimize katılan konuklarımıza da teşekkür ediyoruz. Bugün şehrimizde şiirler okunacak ve şiir konuşulacak. Bir kültür ve sanatsever olarak bu benim için büyük mutluluk. Bu tür mutlulukların daim olmasını ve sürdürülmesini diliyorum.” dedi.

1950’DEN 2000’E İMGESEL EVRİM

Başkanlığını şair Vural Kaya’nın yaptığı 1. Oturuma Hayrettin Orhanoğlu, Duran Boz ve İbrahim Demirci konuşmacı, Selim Somuncu, Mehmet Narlı ve Hicabi Kırlangıç da müzakereci olarak katıldı. Ancak Hayrettin Orhanoğlu programdan bir gün önce kalp krizi geçirdiği için masadaki yerini alamadı. “1950-2000 Yılları Arasında Şiirin İmgesel Evrimi” konulu oturumda konuşmacılar tespit ve fikirlerini beyan etti.

İlk konuşmacı İbrahim Demirci: “Doğrusu 1950, Türk tarihinde önemli kırılma noktalarından birini oluşturuyor. Biliyorsunuz 1950 yılında, 1946'da başlaması gereken ve fakat başlayamayan serbest seçimler 1950'de icra edilmiş ve 1950 Haziran'ında, 1932'de başlayıp 18 yıl devam etmiş olan ezan yasağı da sona ermiş oldu. Yani 1950'den sonra şehirleşme, kırsaldan, kır bölgelerinden şehirlere doğru bir göçün, akımın da başlangıç noktasını oluşturdu. Dolayısıyla edebiyat dünyasında da 1950’den sonra ortaya çıkan şairlerin, yazarların biyografilerine bakıldığı zaman İstanbul dışından, taşradan gelen, Anadolu'dan gelen imzaların, isimlerin arttığını göreceğiz. Dolayısıyla 1950 sonrası bir bakıma bir çeşit özgürleşme ve çeşitleşme zeminini oluşturdu, diyebiliriz. Hiç şüphesiz, özellikle edebiyat ve şiir söz konusuysa, sadece ülkenin iç dinamikleri değil, dünyadaki gelişmeler de bizim şairlerimizi, sanatçılarımızı elbette doğal olarak etkiliyor.

Dolayısıyla Avrupa'daki sanat hareketlerinin de Türkiye'de yankı bulması çok doğal bir şeydir” diyerek çeşitli örneklerle konuşmasını tamamladı.

Mehmet Narlı da konuşmasında imgeye atıfta bulunarak: “Eskiden hayal ve imaj olarak adlandırılan terim 1960 sonrası imgeye dönüştü. İmge somut bir kavram değil, soyut bir kavramdır. İmge bilinçle ilgili, bilinçten ayrı değil. İmge kendiliğinden oluşurken bir bilgiye ihtiyaç duymaz. İmgelerin dünyada gerçek olmayan bir şey yarattığını sanmıyorum. İmgeler özgürdür, bilinciniz özgür değilse imgeniz de özgür değildir. Özgür bilinç yaratır, özgür olmayan bir imge şairi ise taklitçilik yapar.” dedi.

Oturumun ikinci konuşmacısı Hicabi Kırlangıç ise: “İmge bir görüntü, Farsçada tasvirdir. İstihare, karineli ve karinesiz diye ikiye ayrılır. Şairlerin çoğu ürettikleri istiharelerin orijinal olduğunu iddia ediyor. Bunlar karinesiz istiharelerdir.” diyerek sözlerine başladı. Çok köklü olan Türk şiir geleneğinden bir kopuşun batılılaşma hareketleri ile başladığını ve 1950 yılından sonra bu ivmenin hız kazandığını söyleyen Kırlangıç, “Dilin kendi oluşturduğu bir anlam dünyası var. Bazı dönemlerde farklı arayışlara yöneliyorlar. Etkileşme her zaman olmuştur. Ancak bu etkileşme sürecinde kendi dilini oluşturan şair özgün kalmayı başarmış sayılıyor.” dedi.

Duran Boz da: “Batılılaşma sürecinde Türkiye’de yapılmak istenilen yeni bir insan türü oluşturmaktı. Bu dönemde birçok intihaller var. Bu dönem Tevfik Fikret’i, Mehmet Akif’i, Balkan Savaşı sonunda Mehmet Emin Yurdakul’u ortaya çıkardı. Necip Fazıl imgeleri değiştirdi” dedi.

MATBU YAYINCILIK BİTMEZ

11.30’daki Şiir Atölyesi’nin ikinci oturumunda, “İnternet karşısında edebiyat dergilerinin durumu nedir? Dijitalleşme matbu dergiyi bitirdi mi? Şiir dijitalleşme döneminde neden kendine yer açamıyor?” gibi sorulara cevap arandı. Yöneticiliğini Osman Özbahçe’nin yaptığı oturuma Mustafa Aydoğan, Ali Ayçil, Yunus Emre Altuntaş konuşmacı olarak katılırken müzakereciler masasında Tuba Kaplan, Fatma Şengil Süzer ve Mustafa Uçurum da yer aldı.

İnternetin özellikle yeni nesil üzerinde büyük etkisi olduğu konusunda hemfikir olan katılımcılar matbu derginin ömrü konusunda çeşitli fikirler ileriye sürdü.

Dergiye 30 yıl kadar bir ömür biçenler olduğu gibi bunun süresi olmadığını, her zaman ve şartta matbu dergi olacağını savunanlar da oldu. Sanal âlemde yetişen, özellikle 2010 sonrası doğanların hâkim olduğu bir şiir dünyasında daha ciddi editörler tarafından hazırlanan ve internet ortamında yayınlanan şiir dergilerinin ciddi rağbet göreceği de bu oturumda dile getirildi.

YENİLİK YAPMAK USTALARA MAHSUSTUR

Saat 14.00’teki üçüncü oturumda ise katılımcılar, “Yenilik, gücünü yitirdi mi? Önceden şiir yenilik taşırdı geliştirirdi, şimdi taşıyamıyor, neden? sorusuna cevap aradı. Emre Öztürk’ün başkanlık ettiği oturumda Emre Söylemez, Yusuf Araf ve Murat Küçükçiftçi konuşmacı, Eray Sarıçan, Ali Bal ve Vasfettin Yağız da müzakereci masasında yer aldı.

“Yeni”nin ne anlama geldiği, tam olarak açıklanamadığı veya bir şeyin yeni olduğuna nasıl karar verileceği konusunda bir kıstas bulunmadığını söyleyen katılımcılar şirin değiştirme gücünün bir anda ortaya çıkmayacağı, bunun zaman içinde etkisini göstereceğini dile getirdiler. Oturumun en önemli tespiti ise “Şiirde yenilik yapmanın usta şairlere mahsus olduğu” hususuydu.

ŞİİRİN DÖNÜŞTÜRÜCÜ GÜCÜNE İNANIYORUZ

Programın açılış konuşmasını yapan Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şube Başkanı Ahmet Köseoğlu; Mevlânâ Şiir Şöleni’nin sanatseverler ve şiirin yolculuğu için eşsiz bir gece olduğunu söyledi. Hz. Mevlânâ’nın huzurunda Şiir Şöleni programını sanatseverlerle buluşturmaktan duyduğu memnuniyeti aktaran Köseoğlu: “Şiirimizin değiştirici, dönüştürücü gücüne inanıyoruz. Dilimizin gelişip zenginleşmesinde en önemli etkenlerden biri de elbette şiirimizdir. Modern şiirimizin derinlerden iz bularak bugüne ve bunu da zenginlikler katarak yarınlara taşıdığını düşünüyoruz. Burada güzel insanlar Türkiye’nin dört bir yanından koşup gelerek Hz. Pirin gölgesinde buluştular. Modern şiirimizin gelişimine ve dolayısıyla edebiyatımıza katkı sunmanın bizim için ayrıca önemli olduğunu düşünüyoruz. Mevlânâ Şiir Şöleni geleneksel bir hal aldı ve adını bundan sonra da sağlam ve iradeli bir biçimde sürdürmeye devam edecektir.

Mevlânâ Şiir Şöleni Programı’na katkı sağlayan bütün kurum ve kuruluşlara, onur konuklarımıza, şair ve eleştirmenlerimize değerli katkılarından dolayı teşekkür ediyorum” dedi.

SANATSEVERLERİN GÖNLÜNE KONUK OLDUK

Karatay Belediye Başkanı Hasan Kılca, Mevlânâ Şiir Şöleni vesilesiyle sanatseverlerin gönlüne konuk oldukları için mutlu olduklarını söyledi. Şiir Şölenine Karatay Belediyesi olarak bu yıl üçüncü kez katkı sağlamanın mutluluğunu yaşadıklarını söyleyen Hasan Kılca, belediye olarak Konya’ya fiziki yatırımların yanında kültür ve sanat alanında da hizmet etmeyi görev kabul ettiklerini belirtti.

İLİM, FİKİR VE DÜŞÜNCE HAREKETLERİNİ ÖNEMSİYORUZ

Karatay’ın ve Konya’nın kültür hayatına katkı sağlayarak sanatsal kimliğini ön plana çıkaracak her projede olacaklarını ifade eden Kılca, “Karatay Belediyesi olarak bu yıl da Mevlânâ Şiir Şöleni’nin 11'incisine ev sahipliği yapmanın mutluluğunu yaşadık. Yüzlerce yıl dünyanın dört bir tarafında ve çok geniş bir coğrafyada büyük izler bırakan ecdadımız, tüm insanlığın hayran kaldığı ve her yanı muhteşem tarih, kültür ve medeniyet kokan toprakları bizlere miras olarak bırakmıştır. Şiir ne kadar derinse son dizede bahsedilen kadim şehrimiz Konya da fikir, ilim, medeniyet ve edebiyat alanında bir o kadar derin bir şehirdir. Konya, yüzlerce yıllık geçmişinden günümüze kadar birçok önemli edebiyat adamı yetiştiren, birbirinden kıymetli eserlerin ortaya çıkmasına şahitlik eden aziz bir şehirdir.

Bu vesileyle, göz nuru ve akıl terlerini ortaya koyarak birbirinden kıymetli eserleriyle bizleri onurlandıran söz üstatlarımıza çok teşekkür ediyorum. Bizlere şiir ikramında bulunan bütün kültür ve sanat adamlarımıza, Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi'ne ve tüm paydaşlara bir kez daha şükranlarımı sunuyorum” açıklamasında bulundu.

KONYA SANATSEVERİN KALBİNDE TAHT KURMUŞTUR

 Şiir şölenlerinin sürekli hale gelmesinden duyduğu memnuniyeti dile getiren Türkiye Yazarlar Birliği Onursal Başkanı D. Mehmet Doğan: “Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük şairlerinden olan Hz. Mevlana’nın huzurunda güzel bir program icra ediyoruz. Yüzyıllarca büyük şairlerimiz ilhamlarını Mevlânâ’dan, Yunus Emre’den aldılar. Konya her zaman sanatın ve sanatçının yanında olan kadim bir şehir olarak biz sanatseverlerin gönlünde taht kurmuştur. Bu vesileyle programın düzenlenmesinde emeği geçen Karatay Belediye Başkanı’na ve tüm paydaşlara teşekkürlerimi sunuyorum” şeklinde konuştu.

ŞİİR ŞÖLENLERİ EDEBİ DİRİLİŞE KATKI SUNUYOR

Şiir Şölenlerinin kültür dünyasında önemli bir faaliyet alanı olduğuna işaret eden Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı Musa Kazım Arıcan ise şiir şöleninin edebi dirilişe katkı sunduğunu kaydetti.

Musa Kazım Arıcan: “Geçmiş asırların anıtlaşmış şairlerini hatırlatmak, yedi iklim dört bucaktan zamanımızın yaşayan dil ve şiir ustalarını bir araya getirmek ve yeni bir edebi diriliş zemini kurmak için şiir şölenlerini önemsiyoruz. Medeniyet şehri Konya’da 11 yıldır devam eden bu şiir şölenini edebi dirilişimize katkı numunesi olarak da görüyoruz. Bu anlamda Karatay Belediye Başkanı sayın Hasan Kılca’ya ve Kültür İl Müdürü’ne teşekkür ediyorum” diye konuştu.

11. Mevlânâ Şiir Şöleni ve Şiir Atölyeleri programında Ahmet Aka, Ali Ayçil, Ali Bal, Ali K. Metin, Burhan Sakallı, Duran Boz, Emre Öztürk, Emre Söylemez, Eray Sarıçam, Fatma Şengil Süzer, Gökhan Akçiçek, Hıdır Toraman, Hicabi Kırlangıç, İbrahim Demirci, İhsan Deniz, M. Ali Köseoğlu, Mehmet Aycı, Mehmet Narlı, Murat Küçükçiftçi, Murat Soyak, Mustafa Aydoğan, Mustafa Uçurum, Osman Özbahçe, Ömer Korkmaz, Selçuk Küpçük, Selim Somuncu, Tuba Kaplan, Vasfettin Yağız, Vural Kaya, Yunus Emre Altuntaş, Yusuf Araf ise birbirinden kıymetli eserleriyle Konyalılara şiir ziyafeti sundu.

TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan’ın 14 Ağustos akşamı, Konya’da Karatay Belediyesi ve TYB Konya Şubesi tarafından düzenlenen 11’nci Mevlâna Şiir Şöleni’nde yaptığı konuşmada ise: “Mademki şiir şölenindeyiz, biz de teberrüken bir şiir okuyarak başlayalım. Elbette kendi şiirimiz değil; kimin olduğunu tahmin edenler ve bilenler çıkacaktır elbette;

‘Ol kim gide uzak yola gerek azık ala bile Almaz ise yolda kala irmeye hergiz menzile Virdi sana malı Çalap ta hayra kılsın sebep Hayr eyle kıl hakkı talep vermeden ol malin yele Bugün sevinirsin benim altunum akçem çok deyu Anmaz mısın ol günü kim muhtaç olasın bir pula..

Yoksul isen sabreyle gil ger bay isen hayreyle gil Her bir hale şükreyle gil Hak döndürür haldan hala Hakka bana ne mal gerek dileğim eyu hal gerek Ne kıl gerek ne kal gerek kendüzini bilen kula’

Bu akşam, Anadolu’da şiirin kaynadığı yerdeyiz; burası Selçuklu sarayının gül bahçesi, devrin sultanı bu bahçeyi zamanın âlimler sultanına bahşetmiş. Şiirimizin bereketli toprağı burası. İşte o gür kaynak, bu topraklarda meydana çıkan edebiyatın esasını teşkil etmiştir. 13. yüzyılda Farsça yazılan Mesnevî, düşman istilası ile dağılan, parçalanan bir coğrafyada bir vahdet ifadesi idi. Mevlâna on binlerce beyitlik eserinde işte bu vahdet arayışını hikâye etti. Daha sonra ortaya çıkan edebiyatçılar, şairler için Mesnevî vazgeçilmez bir kaynaktı. Ben derim ki, Anadolu’da teşekkül eden Oğuz Türkçesi edebiyatın çıkış noktası da burasıdır. Bu akşam vakti Türkiye’nin dört bucağından bunca şairin burada cem olması boşuna değildir! Yedi asırlık bereketin kaynağı topraklardayız.” dedi.

KAynak: Selim SOMUNCU - Teferrüc Dergisi