Merhaba değerli okurlar, üzerinden azıcıkta olsa zaman geçse de tüm İslam âleminin Kutlu Doğum Haftası'nı yürekten kutluyor, her günümüzün bu hafta gibi feyzli ve dostane geçmesini temenni ediyorum.
Değerli dostlar pazartesi günü üniversitemize bağlı bölümlerde eğitim gören Sümeyra Tuna, Esra Sağlam, Derya Peynirci, Rabia Ünlü ve Merve Çini isimli beş cici kızımızın gayretleri ve talebi, Hüzeyme Yeşim Koçak arkadaşımızın desteği ve Konya Yazarlar Birliği'nin olmazsa olmazı Şaban Özdemir'in organizasyonuyla neredeyse ilk sayılabilecek bir panel düzenlendi ve bu panele bende konuşmacı olarak katıldım.
Yararına çok inandığım, kitap okuma ve okutabilme konusunda çok ufuklar açacağına inandığım bu tür etkinlikler bana göre güçlü bir organizasyon ile periyodik olarak düzenlenmesi gereken etkinliklerdir.
Bu güzel etkinliğe panelist olarak katılan ve gençlerimize hangi yaşta olursa olsun kitap okuma sevgisini aşılayabilmek adına gayret sarfeden değerli yazarlarımızda Hüzeyme Yeşim Koçak, Seher Aydın, Nurten Selma Çevikoğlu, Zarife Köksal Taşova ve Melahat Ürkmez hanımefendiler, hakikaten güzel konulara temas ettiler.
Adeta buram buram tecrübe kokan konuşmalarıyla gençlerimize örnek teşgil eden edibe hanımlar, özellikle ev hanımlarının muhakkak ki okumaya yönlendirilmesi konusunda hem fikir oldular.
Nacizane benim de konuşma yaptığım panelde, elimden geldiğince kitap okumanın insan hayatında ne kadar önem arzettiğini ve hobiden ziyade bir zarûret olduğunu ve zamanla nasıl birikime dönüştüğünü bahsetmeye çalıştım.
Zira konunun önemi adına panelimize gelemeyen öğrenci ve okurlarımız için panelde bahsettiğimiz mevzûları köşemde de bahsederek, ulaşamadığımız kişilere sesimizi duyurmak istiyorum.
Değerli dostlar öncelikle kitabın önemi konusunda bir benzetme yapmamız gerekirse, kitabı meyve veren bir ağaç, düşünce ve birikimi ise kök salmaya çalışan bir çekirdek olarak görebiliriz.
Sebatla ve zamanla elde edilen gürbüz bir çekirdek.
Ben daima gençlerimize ve ev hanımlarımıza kitap okumanın insana ne kazandırdığını, yani o kadar işinizin arasında kitap okumaya illâki zaman ayırmamız gerektiğini anlatmaya çalışıyorum.
Arkadaşlar okuyarak bilgiyi gözlemlersiniz, öğrenirsiniz, kullanırsınız, tekrarlarsınız ve neticede bir süre sonra bu bilgi, size geri dönüşümle kapsayıcı bir düşünce ve birikim üretmeye başlar.
Dolayısıyla hayatınızın rotası ve prensipleri yavaş yavaş şekillenmeye ve oluşmaya başlar.
Böylelikle zamanla kendi doğrularınızı üretmeye başlarsınız, kanaâtiniz beslenir, dini, milli, ahlakî ve toplumsal bazı erdemlerle alâkalı mevzûlara bir şuûr gelişir ve her zaman ve her yerde daima sizi yönlendirecek bir felsefeye dönüşür.
Ve artık bu felsefe zamana, kişilere, hadiselere, dönemlere iş ve aile hayatınıza yansıyacak şekilde hallenir.
Kitap okuma ile edinilen birikim neticede yaşantıdaki hadiselerde şahit olma düzeyini arttırır ve gözlemciliği tecrübeye dönüştürür.
Değerli dostlar, Yunus Emre'nin dediği gibi;
İlim ilim bilmektir,
İlim kendini bilmektir,
Sen kendini bilmezsen ya nice okumaktır..Yani bu söz öyle derin bir mânâ içeriyor ki, adeta bir psikoloji dersi gibi hem madden hem manen vukûfiyetin önemini ve değerini anlatmaktadır.
YANİ ÖNCE KENDİMİZİ BİLECEĞİZ!.
Akıl, düşünce mantık ve ruhî gelişim sadece ailenin verdiği eğitim, yada fıtrîyatın hasletleriyle idâme ettirilecek nitelikler değildir, muhakkak ki besleyecek, olgunlaştırılacak, güzelleştirilecek ve nitelendirecek temel bâbında önemli bir desteğe ihtiyaç vardır.
Öyle ki, ilim adamları diyor ki, mantık ruhsal evreni kuşatabilecek kadar gelişebilir, geliştirilebilir.
Değerli arkadaşlar evet belki bu kadarı iddialı bir varsayım olabilir ama en azından bize okumanın veya kendini geliştirmenin ne kadar hudutsuz olduğuna dair bir fikir verecektir diye düşünüyorum.
İşte daha evvel bahsettiğimiz temel bâbındaki bu zarûrette ancak, kitapla başlayan bir eğitimle sağlanabilir. Bizler gazete köşelerimizde ve bu tür düzenlenen panellerde her ne kadar dilimiz döndüğünce kitap okumanın faydalarını anlatmaya çalışsak da, kâinatta akılla ödüllendirilen tek varlık olan insan üzerindeki etkilerini anlatmakta yine de aciz kalıyoruz.
Dolayısıyla eğitimsiz, kitapsız ve inançsız bir hayat pek tabi ki, bir süre sonra boş, mânâsız ve faydasız, akâbinde de adeta otomatiğe bağlanmış bir kimliğe bürünecektir.
Neden; Yolunuzu aydınlatan, boşlukları dolduran ve sorulmadan cevap veren kitap gibi çok önemli ve destekleyici bir kılavuza baş vurmadığınız ya da ihmal ettiniz içindir.
Halbuki değerli dostlar, gelişmenin en önemli formülü, bugün daha iyi olduğumuzu anlayabilmemiz için, dün nerede olduğumuzu bilmemiz gerekir, işte bu farkındalığı da ancak yine çok kitap okumakla sağlayabiliyoruz.
Çünkü gençlikte duyduğunuz bu heyecan ve verimlilik tükenmez bir enerji değildir, Gerek yaş bakımından, gerek bedenen ve gerekse ruhen zaman geçtikçe bir zafiyet illâki söz konusu olacaktır.
Evet dünyevî gailelerden, meşgalelerden dolayı kitap okumaya zaman ayıramıyoruz, yani bilgiyi ikmâl edemiyoruz. Ama kitap okumak hayatımızda sadece bir hobi olarak yer almasından ziyade miheng taşı niteliğini kazanmalıdır.
Çünkü kaynağınız sınırsız arkadaşlar, hazinevî değeri olan yüzlerce kitaplarımız var, hem Türkiye genelinde hem de Konya'mızda çok müstesna yazarlarımız ve eserleri var, yani tabiri caizde okuyabilene, okumayı meram edene sonsuz imkânlar sunulmakta. Fakat mühim olan okuduklarımızdan devşirdiklerimizdir ki, bu sınırlıdır.
İşte bizim anlatmak istediğimizde daha çok kitap okuyarak bu sınırı zorlamaya ve genişletmeye çalışmamız gerektiğidir.
Kısacası yaşadığınız sürece sarf ettiğiniz coşku ve verimin yerini dolduracak daimi bir desteğe ihtiyaç vardır.
Dolayısıyla o bilgi ve birikimleri daima yenileyerek ve üzerine katarak taze tutmak ve verimi ziyadeleştirmek için çok kitap okumamız gerekmektedir.
Esen kalın.