Basında sansür devam ediyor

Basında sansür devam ediyor

SÜ Öğretim Üyesi Arabacı, oto sansürün devam ettiğini söylerken TYB Konya Şube Başkanı Köseoğlu "Kutluyor olmak bile abes" dedi Selçuk Üniversitesi...

A+A-
SÜ Öğretim Üyesi Arabacı, oto sansürün devam ettiğini söylerken TYB Konya Şube Başkanı Köseoğlu "Kutluyor olmak bile abes" dedi
Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Caner Arabacı, sansürün kaldırılışının 100. yılının kutlandığı günümüzde bile oto sansürün devam ettiğini söyledi. TYB Konya Şube Başkanı Ahmet Köseoğlu ise, "Bugünü kutluyor olmak bile abes" dedi

II. Meşrutiyetin ilanının ardından 24 Temmuz 1908 günü İkdam ve Sabah gazeteleri sahiplerinin kendi aralarında anlaşarak, gazete provalarını sansüre göndermemeleri üzerine başlayan yeni dönemde, sansürün hiç eksik olmadığını dile getiren Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Caner Arabacı, "Bu tarihte yasal olarak sansürü oltadan kaldıran bir durum söz konusu değil. Sadece fiili bir durum var" dedi. Özellikle 1913 yılından sonra ezici bir sansürün varlığına dikkat çeken Arabacı, Konya'da yayımlanmakta olan gazetelerin de bu dönemdeki ve yıllardır çeşitli şekillerde süren sansürden etkilendiklerini dile getirdi. Basında sansürün hemen hiç eksik olmadığını devlet eliyle olmasa da başka psikolojik nedenlerle sansürün devam ettiğini ileri süren Arabacı şunları söyledi:

Konya'da yayımlanan Konya Osmanlı gazetesi İttihatçı olmasına rağmen sansürlenmiş ve kapatılmıştır. Milli Mücadele günlerinde yayımına aralıksız devam eden Babalık Gazetesi de sansürden etkilenerek 1952 yılında kapanmak durumunda kalmıştır. Gazete son sayısında "Valilik levhasını indirelim, reklam müdürlüğü levhası koyalım" diyerek o dönemde Valiliklerin dağıttığı basın ilanların sansür unsuru olarak kullanıldığına işaret etmiştir. Bir de şunu söylemek gerekir ki, sansürün kalktığını söylediğimiz yıllarda gazeteciler öldürülerek ortadan kaldırılmışlardır. Bu daha feci bir sansürdür. Günümüzde de sansür devam etmektedir. Patron sansürü gazetecilerin karşılaştıkları en önemli sansür şeklidir.Bu şekilde uygulanan oto sansürün ortadan kalkması için gazete ve gazetecilerin kendi ayakları üzerinde durabilmesi gerekmektedir. Gazete ve gazeteciler kendi ayaklarının üzerinde duramadıkları sürece doğru düşüncenin önündeki engeller kalkmış olmaz"

ANLAMINI YİTİRDİ

Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Konya Şube Başkanı Ahmet Köseoğlu ise, basında sansürün kaldırılışının 100 yıl sonra kutlanıyor oluşunu bir tezat olarak değerlendirdi. Günümüzde Kabotaj Bayramı nasıl anlamını yitirmişse Sansürün Kaldırılışının 100. Yılı'nın da anlamını yitirdiğini söyleyen Köseoğlu, "Basın Hak'tan, halktan yani kamudan yana bir tavır sergilediği müddetçe doğru bir yolda demektir" dedi.

SANSÜRÜN KALDIRLIŞININ 100 YIL ÖNCEKİ HİKÂYESİ

II. Abdülhamid, tarihimizde 93 Harbi diye bilinen Osmanlı-Rus savaşının ağır sonuçları üzerine bir süre önce ilan ettiği ilk Osmanlı Anayasası'nın (Kanun-ı Esasi) hükümlerini askıya alarak Meclis-i Mebusan'ı dağıtmış ve ülkeyi 33 yıl parlamentosuz yönetmişti.Bu durum, sivil ve askerî bürokrasi içinde hoşnutsuzluğa sebep olunca Avrupa'daki belirli başkentlerde (Paris, Londra, Zürih vb.) örgütlenen muhalefetin hoşnutsuzluğu iyice artmıştı. Abdülhamid, 1908'e kadar kanundışı saydığı siyasi muhalefeti çeşitli usul ve taktiklerle etkisiz kılmayı başarmıştı ancak aynı yılın yaz aylarında Rumeli'nde mevzilenen III. Ordu birliklerinden bazılarının birbiri ardınca isyana kalkışarak dağa çıkması ve birkaç yüksek rütbeli askerin suikasta maruz kalması, Abdülhamid'in anayasal düzeni yeniden kabullenmesiyle sonuçlandı. Tarihimizde II. Meşrutiyet'in ilanı denilen hadise budur. Bu dönemin belli başlı gazeteleri İkdam, Sabah, Tercüman - ı Hakikat ve Saadet"tir. Meşrutiyetin aşırı ortamı içinde yeni yeni gazeteler çıkmaya başlamıştır. Gazetelerde özgürlük, eşitlik meşrutiyet kavramlarını içeren ateşli yazılar yayımlanmıştır. Sansür, 24 Temmuz 1908 günü İkdam ve Sabah gazeteleri sahipleri kendi aralarında anlaşarak, gazete provalarını sansüre göndermemişler, gelen sansür memurlarına "Gazeteler hürdür, sansür yasaktır" demelerinden sonra sansür kalkmıştır.

Halkın gazetelere rağbeti artmış, bazı gazetelerin tirajları 50 bine kadar yükselmiştir. Halkın istediği genel afbasının da isteğiyle kabul edilmiş. Af kanunundan yararlanarak İstanbul"a dönen sürgünler, büyük sevgi gösterileriyle karşılanmışlardır. Ancak gazetecilik hakkında hiçbir fikri olmayanların ayrıca gazete çıkarmaya yeterli sermayeleri dahi bulunmayanların kişisel hınçlarını dile getirmek amacıyla gazete yayımlamaya kalkıştıkları bu dönemde basın, her türlü frenden yoksun kalmıştır. 31 Mart Olayı'nın bastırılmasından sonra da bazı gazeteler kapatılmış basına sansür konulmuştur. 14 Temmuz 1909'da Millet Meclisi'nden Fransız Basın kanunundan örnek alınarak yeni bir basın kanunu çıkarılmıştır. Bu kanun oldukça özgürlükçü bir kanundan ve 1931 yılına kadar sonradan yapılan bazı değişikliklerle yürürlükte kalmıştır. Daha sonra yapılan değişiklikler özgürlük yönünde olmamıştır.

1909 Basın Kanununun başlıca hükümleri şunlardır:

Gazete çıkarmak için hükümete bir bildiri verilmesi yeterli olup, ruhsat alma zorunluluğu yoktur. Meclislerin ve mahkemelerin gizli oturumlarındaki konuşmaların yayımlanması yasaktır. Kanun ve yönetmeliklerin, hükümetçe resmen açıklanmadan önce gazatelerde yayımlanamayacağı hükme bağlanmıştır. Osmanlı ülkesinde tanınmış dinlerden, mezheplerden ya da unsurlardan herhangi birine yazıyla hakaret suçtur. Vatandaşları suç işlemeye kışkırtan yazıların yayımlanması yasaklanmıştır. Basın yoluyla şantaj yapmak ya da başka türlü çıkar sağlamak suçtur. Asılsız sahte bilgilerle başkaları suçlanamaz. Ahlak kurallarına uymayan yazı ve resim yayımlanamaz. Yayından zarar görenlere cevap hakkı tanınmıştır. Basın yoluyla halkı suç işlemeye kışkırtmalarda, dava sonucunu beklemeden hükümetin güvenliğini korumak amacıyla gazeteyi kapatabileceği hükmü getirilmiştir.

Padişaha, meclis üyelerine ve resmi kişilere yazı ile hakaret edenlere hapis cezaları konulmuştur. Anayasada "Matbuat kanun dairesinde serbesttir. Hiçbir veçhile basımdan önce teftiş ve muayene edilemez" hükmüne rağmen bundan sonra zaman zaman gazetelere sansür uygulanmıştır. Kabul edilen 13 maddelik "Matbualar Kanunu" ile de, her Osmanlı vatandaşına basımevi açma hakkı tanınmış, basımevi açabilmek için İstabul'da İçişleri Bakanlığı'na, taşrada valiliklere bir bildiri verilmesi yeterli görülmüştür. Basın Kanunu'nun yürürlüğe girmesine rağmen, ülkedeki askeri yönetimin uyguladığı basın sansürü, 1912 yılına kadar sürmüştür. Aynı yıl sansürün kaldırılması kısa olmuş 22 Ocak 1913 tarihinde İttihat ve Terakki yanlısı subayların gerçekleştirdikleri "Bab - ı Ali Baskını" sonrası Kamil Paşa sadrazamlıktan düşünce, oluşturulan yeni hükümet tarafından yine basına sansür konulmuştur. Sansür, İttihat ve Terakki Partisi ileri gelenlerinin, I. Dünya Savaşı yenilgisi sonrası yurtdışına kaçmaları üzerine kaldırılmıştır.

Memleket

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.