KADIN YAZAR NE YAZAR?

KADIN YAZAR NE YAZAR?

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi iki haftalık bir aradan sonra programlarına önemli bir etkinlikle devam etti. Türkiye Yazar Birliği Konya Şubesinin...

A+A-

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi iki haftalık bir aradan sonra programlarına önemli bir etkinlikle devam etti.

Türkiye Yazar Birliği Konya Şubesinin bulunduğu tarihî Konya evi bahçesinde eğitimci yazar Mustafa Durdu tarafından düzenlenen panele Selçuk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanı Prof. Dr. Emine Yeniterzi, Anadolu'da Vakit gazetesi yazarı, edebiyatçı ve araştırmacı Av. Sibel Eraslan, yazar Hüzeyme Koçak katıldı. Panelin oturum başkanlığını ise yazar ve araştırmacı Melahat Ürkmez yaptı.
Yoğun bir katılımın olduğu programda oturum başkanı Melahat Ürkmez, Kadın Yazar Ne Yazar konulu böyle bir panelin düzenlenmesinden duyduğu mutluluğu ifade ederek "Bu panel biz kadınları heyecanlandırmıştır." dedi.

Kadın Yazar Ne Yazar adlı panelin ilk sunumunu Prof. Dr. Emine Yeniterzi yaptı. Klasik Şiirin Kadın Sultanları konulu bir konuşma yapan Yeniterzi, özellikle İngiliz ve Fransız edebiyatında 19. asırda bir çok kadın yazarın erkek adı ile eser neşrettiklerine dikkat çekti. O dönemlerde Avrupa'da kadınların toplumsal hayatta fazla yer edinemediklerini ifade eden Prof. Dr. Yeniterzi, ünlü yazar Montaigne'nin bile "Bir kadın için en faydalı ve onurlu meşguliyet ev işleridir." dediğini sözlerine ekledi. "Oysa bizde hem dinimiz hem de örfümüz kadınları bilime ve sanata teşvik etmektedir."

diyen Yeniterzi, kadınlar konusunda üç eserin önemli olduğunu ifade etti. Ahmet Muhtar'ın Şair Hanımlarımız, Murat Uraz'ın Kadın Şair ve Muharrirler ve Mehmet Zihnî'nin Meşahiru'un-Nisa isimli eserlerine vurgu yapan Yeniterzi, divan edebiyatında bazı kadın şairlerinin şiirlerinden örnek beyitler okudu. Şîrin-i Dihlevî mahlası ile şiirler yazan Raziye Sultan ile 15. yüzyıl şairelerinden Zeynep Hatun'un önemli kadın şairlerimizden olduğunu belirten Prof. Dr. Emine Yeniterzi, 16. asır şairelerinden Mihrî Hatun'un kendisini ilme adadığını ve güçlü bir şaire olarak Divan'a sahip olduğunu ve ayrıca Tazarruname adlı bir de mesnevisi bulunduğunu sözlerine ekledi. Prof. Dr. Emine Yeniterzi sözlerine şöyle devam etti. "Evliya Çelebi Mihrî Hatun için 70 cilt kitabı hıfzettiğini söyler. Âşık Çelebi de onun için övücü sözler sarf eder. Mihrî Hatun, Necatî'nin gazellerine nazireler söylemiştir. 19. asır Osmanlısına geldiğimiz zaman kadın şair ve yazarlarda önemli bir artış olur. Bu dönemde Fıtnat Hanım önemli bir yer işgal eder. Ayrıca Sultan Mahmut'un kızı Adile Sultan'ın da bir Divan'ı bulunmaktadır." dedi.
Panelin ikinci konuşmacısı ise Anadolu'da Vakit gazetesi yazarı ve edebiyatçı Av. Sibel Eraslan oldu. Sibel Eraslan Bir Yeryüzü Kadını olarak Hz. Hatice konulu bir sunum yaptı. Eraslan, Türkiye Yazarlar Birliğinin önemli faaliyetlere imza attığını belirterek TYB'nin hayata bigane kalan kişilerin sırça köşkü olmadığını tam aksine bu kurumun büyük bir çatı olduğunu ifade etti. Edebiyatı "Hayatın atan kalbine denk gelen şey" olarak yorumlayan Sibel Eraslan kadınların uzun süre okuma ve yazmaya yasaklı kılındığını hatta Hz. Meryem'e kadar kadınların kitabı ellerine almalarının ve mabede girmelerinin yasaklandığını ifade etti. "Kadınlar niçin yazıyor?" sorusuna cevap olarak "Ben başka çarem olmadığı için yazıyorum." diyen Sibel Eraslan, 2003 yılında kendisinin de dahil olduğu 12 kadın edebiyatçının bir araya gelerek "Kadın Oradaydı" adlı bir kitap çalışması yaptıklarını söyledi. Eraslan, tarihte komutanların ve peygamberlerin hep erkek olduğunu bundan dolayı da tarihçilerin tarihî olayları hep erkekler üzerinden gördüklerini belirterek "Oysa onların yanında her zaman eşleri, kızları, kadınları vardı." dedi.
Günümüzde Avrupa'da ateist kadın yazarların bile dini, tevratı ve incili bildiğini belirten Sibel Eraslan, Avrupa'daki feminist yazarlarda dinî yönelişlerin olduğunu ifade etti. Türkiye'de Serpil Çakır'ın kaleme aldığı Osmanlı Kadın Hareketi adlı kitabının kadınlar olarak kendilerini heyecanlandırdığını söyleyen Sibel Eraslan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye'de 1990'dan sonra kadın edebiyatçılar Osmanlıca öğrenmeye başladılar. Özellikle bu dönemde kadın dergileri çoğalmaya başladı. Aslında bizim bugün konuştuklarımız yıllar önce konuşulmuş, tartışılmış. Bugün bizim dile getirdiklerimizi yıllar önce Osmanlıda Fatma Aliye Hanım dile getirmiş. Zafer Hanım söylemiş, Halide Edip Hanım bir şekilde ifade etmiş. Osmanlının son dönemlerinde de aynı şeyleri konuşmuşlar. Burada şunu belirtmem gerekir ki yazarlık alçak gönüllülük işi değildir. İtiraf etmek gerekir ki kadın yazarların egosu yüksektir. Bizde ev işleri ile uğraşan kadının pasif olarak, ikincil olarak görülmesi Oryantalizmden kaynaklanmıştır. Dinimizin ilk emri oku olduğu hâlde bir dönem İstanbul Kadıköy'de bile 15 bin kadın sonradan okuma yazma öğrendi. Edebiyatın nasıl ki hayatla beraber olması lazımsa kadınların da hayattan uzak olmaması gerekir. Ben Kur'an'ı ilk defa 9 yaşımda anneannem öldüğü zaman raftan indirildiğinde gördüm. Biz Kur'an'ı nasıl ölüm kitabı hâline getirmişsek kadınlarımızı da ölüm kadınları hâline getirmiştik."

Günümüz Türkiye'sinde başı örtülü kadınlara hâlâ ayrımcılık yapıldığını ifade eden Eraslan, "Beni Hece dergisindeki bir öykümle ilgili olarak TRT'ye davet ettiler. Ancak başımın örtülü olduğunu gördüklerinde bundan vazgeçtiler. Bu olay benim egomu daha da güçlendirdi." dedi. Peygamberimizin iki destekçisi olduğunu söyleyen Sibel Eraslan, bunun birisinin gökteki Cebrail, diğerinin de yeryüzündeki Hz. Hatice olduğunu söyledi. Yaşar Kaplan'ın teklifi üzerine yedi yıllık bir araştırma sürecinden sonra Hz. Fatıma'yı yazdığını söyleyen Sibel Eraslan, daha sonra da Hz. Hatice'yi yazdığını ifade etti.

Üçüncü konuşmacı olara kürsüye gelen yazar Hüzeyme Koçak "Kadın Yazarlık Serüveni" adlı bir sunum yaptı. Hüzeyme Koçak, edebiyatımızda kadın yazarların varlığının güzel bir gerçek olduğunu ifade etti. Özellikle Cumhuriyet devrinde kadının etkili bir güç olarak görüldüğünü ve bu yüzden de kadın yazarlarımızın yazarak kadın rengini görürleştirme bakımından değişik açılımlar yaptığını ifade eden Hüzeyme Koçak, bazı kadın yazarların görüşlerinden örnekler sundu. Koçak, konuşmasına şöyle devam etti: " Birçok kadın yazarlarımızla birlikte edebiyatımıza; ağrılı zamanlara karşı mukavemet şuuru, metafizik kaygı, Müslüman Türk kadınının sistemle eklentili yaşadığı problemler, başörtüsü gibi meseleler, modern hayat eleştirisi, "din kurumunun önemi, dinî ritüellerin toplumsal yapıyı sağlamlaştırması ve bunun bir hak olarak gerçekleştirildiği anlayışı" girdi. En önemlisi de bir ruh direnişiyle boyun eğmiş teslimiyetçi bir sanat değil, yeni bir dil geliştirme, inşa gayreti, iman iradesi ve ümitler... Hasılı ileri, aydınlık yüzlü bir edebiyat sesi kendisini hissettirdi. Hayatı ciddi bir iş ve yaşamak sanatı olarak ele aldığımızda; anlamlı, muhabbetli ve üstün bir gaye ile yaşamak önem kazanır. Bu gönülsüz çağda, ruhumuzun talepleri doğrultusunda, manalı bir edebiyatla; sorumlu, hakikate doğru güzel ve sahih eylemler içinde kadın - erkek beraberce yürüyelim."

Panelin sonunda katılımcılara Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi hatırası olarak çeşitli hediyeler takdim edildi.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.