Konya Mevlânâ demek! - Mahmut Bıyıklı

Konya Mevlânâ demek! - Mahmut Bıyıklı

Konya Mevlânâ demek! - Mahmut Bıyıklı

A+A-

Bu yıl Karatay Belediyesi’nin katkılarıyla, Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi tarafından gerçekleştirilen 14. Mevlâna Şiir Şöleni, merhum D. Mehmet Doğan anısına düzenlendi.

Merhum Doğan’ın Mevlâna Hazretleri’ne duyduğu derin hürmet ve müthiş sevgi, onun hayatında özel bir yer tutardı. Konya da her zaman gönlünün şehirleri arasında baş sıralarda yer alırdı. Mevlâna’nın çağları aşan hikmetini, irfanını ve insanlığa sunduğu derinliği daima önemserdi.

D. Mehmet Doğan’ın kültür anlayışının merkezinde süreklilik vardı. Ona göre kültür, dönemsel heveslerle yapılan ve kısa sürede unutulan faaliyetlerle oluşmazdı. Kültürün kök salması için gelenek hâline gelmesi, uzun yıllar boyunca devam etmesi gerekirdi.

“Kültür, gelenekle oluşur” sözü, onun bu konudaki en önemli uyarılarından biriydi. İşte tam da bu bakımdan, Mevlâna Şiir Şöleni’nin 14 yılı geride bırakması, büyük bir başarı ve Doğan’ın işaret ettiği istikrarın somut bir göstergesi sayılabilir.

Ülkemizde uzun yıllar devam eden kültürel faaliyetler çok fazla değil. Yerel yönetimlerde idareciler değişince, geçmişte başarıyla sürdürülen çalışmalar çoğu zaman anında iptal ediliyor. Halbuki şehirlerin kültür atlası, istikrarla, devamlılıkla ve geleneğe dönüşmüş faaliyetlerle zenginleşir.

 Mevlâna Şiir Şöleni’nin on dört yıldır devam etmesini kültürel bir duruş olarak da değerlendirebiliriz.

Günümüzde Mevlâna isminin kebaba, pideye veya turistik bir etiket hâline indirgenmesi, aslında manevi mirasa yapılmış büyük bir haksızlıktır. Oysa şiir, Mevlâna’nın asıl iklimini, yani irfanı, hikmeti ve insanı insan yapan değerleri yaşatır. Bu nedenle şiir şölenin sürdürülmesi, Konya’nın kültürel itibarı açısından son derece önemlidir.

Üstümüzde Dolunay, Karşımızda Kubbe-i Hadra

Mevlâna Şiir Şöleni, Dergâh’ın gül bahçesinde gerçekleşti. Üstümüzde pırıl pırıl bir dolunay, karşımızda Kubbe-i Hadra… Yıllardır sayısız şiir şölenine katıldım fakat mekânın ruhunun programın üzerine böylesine yansıdığı böylesine iç içe geçtiği başka bir faaliyet hatırlamıyorum. Gerçekten muhteşem bir tabloydu.

Şöleni düzenleyen dostlarımız, dolunayın çıkacağı tarihe özellikle denk getirmeyi planlamışlar.

Program başlamadan hemen önce dolunay bulutların arasına girdi. Bir an için hepimizin içini bir tedirginlik kapladı. Sanki gökyüzü bu büyük buluşmaya nazlanıyordu.

Tam o esnada Ahmet Köseoğlu ellerini semaya kaldırdı. Mütevazı ama samimi bir sesle şu duayı yaptı:

‘Ey güzel Allah’ım, şairlerin hepsi güzel insanlar, mümin insanlar. Şiirlerini okuyabilmeleri için dolunayın önüne geçen bulutları aradan kaldırıver de görsünler. Ya Rabbel Âlemin, güzel kullarının hatırı için dolunayını bize gösteriver.’

O an orada bulunan herkesin kalbi dua ile doldu. Ne olduysa oldu; birkaç dakika içinde bulutlar aralandı ve dolunay tüm ihtişamıyla görünmeye başladı. Gümüşten bir tepsi gibi gökyüzünde belirdi ve sanki bizleri selamladı.

O an Ahmet Köseoğlu’nun yüzünde güller açtı. Bir tebessüm yayıldı yüzüne; sanki duası kabul edilmiş bir kulun huzuru içindeydi. Bizler de bu sahnenin şahidi olduk. Dolunay, şiir ve dua birleşmiş, gecenin atmosferine ebedî bir anlam katmıştı.

Şiir Dostu Bir Belediye Başkanı

Mütevazı duruşuyla dikkat çeken Karatay Belediye Başkanı Hasan Kılca, şölenin açılışında içtenlik dolu bir konuşma yaptı. Sözlerinden kültüre, sanata ve şiire gönülden dost olduğu hemen anlaşılıyordu. Belediye başkanlarının, şehirlerin yalnızca fiziki yapısını değil, aynı zamanda ruhunu da inşa ettikleri düşünülürse, Kılca’nın bu yaklaşımı Konya için büyük bir kazanç olarak görülmelidir.

 Onun konuşması vesilesiyle biz de kendi aramızda kültür dostu belediye başkanlarının şehirler için ne denli önemli olduğunu dile getirdik. Zira şehirleri şehir yapan yalnızca yolları, parkları, binaları değil; kültür ve sanatın inşa ettiği manevi iklimdir.

Mehmet Doğan’ın İzinde

Açılışta konuşan bir diğer isim, Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan hocamızdı. O da konuşmasına merhum D. Mehmet Doğan’ı rahmetle anarak başladı. Doğan’ın Türk kültür hayatında bıraktığı derin izleri, özellikle de kültürel faaliyetlerde süreklilik hassasiyetini dile getirdi.

Arıcan, konuşmasının devamında Konya’nın kültür ve medeniyet tarihimizdeki müstesna yerine dikkat çekti. Selçuklu’dan bugüne Anadolu irfanının merkezlerinden biri olan Konya’nın, bu tür faaliyetlerle hafızamızı diri tuttuğunu ifade etti. Mehmet Doğan’ın şair yönüne temas ederek şiirlerinin kitaplaştırılması konusunu yeniden gündeme getirdi.

Selçuk Küpçük Konseri

Doksanlı yıllardan beri takip ettiğimiz Selçuk Küpçük, çıkardığı albümlerle sanat dünyamızda müstesna bir yer edindi. Yalnızca bir müzisyen değil, aynı zamanda sanat üzerine düşünen, yazan, tartışan bir kalem olarak da karşımıza çıktı. Müzik üzerine kaleme aldığı nitelikli yazılarıyla sahnedeki birikimini düşünceye dönüştürdü.

Küpçük aynı zamanda iyi bir şairdir. Edebiyat alanında birçok eser verdi; dergiler üzerine yazdığı yazıları kitaplaştırarak, süreli yayınların kapandıktan sonra unutulup gitmesine mani oldu. Bu tavır, onun kültür hafızasına gösterdiği titizliğin en güzel örneklerinden biridir.

Nezaketi ve zarafetiyle öne çıkan Selçuk Küpçük, edebiyat ve sanat dünyasının en sevilen isimlerinden biri oldu. Sanat dünyasında aynı anda hem mütevazı hem üretken hem de kalpten gelen bir sese rastlamak zordur. Selçuk Küpçük, bütün bu özellikleri şahsında toplayan nadir sanatçılardan biridir.

Mevlâna Şiir Şöleni’nde şiir severlere müzik ziyafeti sundu. Üç güzel eser seslendirdi. Geceye ayrı bir güzellik kattı. Sesi mekânın ruhuna sindi, sözleri gönüllerimize işledi.

Sözleri kıymetli ağabeyimiz İlhami Atmaca’ya ait olan “O Çocuklar Öyle Mahzun Ağlamaya Gittiler’’ eserini dinlemek hepimize iyi geldi.

Kardeş Şehirler, Kardeş Şairler

Şölene Türk dünyasından gelen şairler ayrı bir renk kattı. Farklı coğrafyalardan yükselen sesler, aslında tek bir yüreğin, ortak bir kültürün ve müşterek bir medeniyetin dili gibiydi. Bu birliktelik, Mevlâna Şiir Şöleni’ne uluslararası bir ufuk kazandırdı.

Kırgızistan’dan gelen İsmail Altınbek, “Tanrı Dağı” şiiriyle izleyicilerden yoğun alkış aldı. Mısralarında dağların heybeti, bozkırın rüzgârı ve Kırgız halkının asil duruşu vardı. Dinleyenler, şiirle birlikte Orta Asya’nın serin rüzgârını hissetti.

Doğu Türkistan doğumlu genç şair İmran Kaşgar ise yaptığı konuşma ve okuduğu şiirle büyük bir yankı uyandırdı. Özellikle Doğu Türkistan’daki mazlumların sesine dikkat çekti, şiiriyle duyarlılığa davet etti. Onun kelimeleri bir edebî metinden çok, bir vicdan çağrısı gibiydi.

Gazze doğumlu şair Samir Atiyeh, vatanına duyduğu özlemi ve halkının yaşadığı acıları şiirle dile getirdi. Sesi titredi, gözleri nemlendi; fakat şiirinde direncin ve sabrın güçlü bir tonu vardı. Dinleyenler, Gazze’nin yaralı kalbinin sesini Mevlâna’nın dergâhında duymuş oldular.

Özbekistan’dan gelen şair Şöhret Arif sempatik tavırları ve cana yakınlığıyla şölenin en çok sevilen isimlerinden biri oldu. Sohbetiyle sıcaklık kattı, şiiriyle gönülleri kazandı.

Tataristan’ın Kazan şehrinden gelen Ramis Aymet ise sahnede konuşurken gözyaşlarına hâkim olamadı. “Tarihi ve kültürel bağlarımızın olduğu bir şehirde, bir Allah dostunun huzurunda şiir okumak benim için tarif edilmez bir duygu” diyerek hislerini paylaştı.

Sevgili dostum Mehmet Ali Köseoğlu, mekânın ruhuna uygun tasavvufî bir neşe uyandıran mükemmel bir şiir seslendirdi. Hepimize “huu” dedirtti, gönüllerimizi bir zikrin ahengine taşıdı.

Ben de “Gazze Mahcubiyetimizi Anlatan Acının Haritası” başlıklı şiirimi okudum. Gazze’nin yarasını, ümmetin vicdanındaki mahcubiyeti dile getirdim. Sadece şiir okumalarında değil, şiir oturumlarında da Filistin birinci gündemimizdeydi. Organize heyetinin takdiriyle oturumlarda edebiyat dostlarına Filistin direniş edebiyatının öncü isimlerini anlatma imkânımız oldu.

 Bu vesileyle Filistin cephemizin hem sanatçısı hem savaşçısı olan kahraman şairlerimizi minnetle anmış olduk.

Uluslararası Bir Muhabbet Meclisi

Mevlâna Şiir Şöleni uluslararası hüviyete kavuşunca yalnızca Konya’nın değil, bütün Türk-İslâm dünyasının buluşma noktasına dönüştü. Kırgız bozkırlarından Kazan steplerine, Doğu Türkistan’dan Gazze’ye uzanan sesler, Mevlâna’nın huzurunda tek bir nefes oldu.

Bu programların en güzel yanlarından birisi de uzun süredir göremediğimiz dostlarımızla hasret gidermemize vesile olması. Farklı şehirlerden ve ülkelerden gelen şair dostlarımızla otel lobisine sığmayan sohbetlerimizi Nasip Çay Ocağı’nın taburelerinde gece yarılarına kadar devam ettirdik. Közdeki çayla gönüldeki muhabbet birleşince apayrı bir güzellik ortaya çıktı.

Velut bir kültür adamı

Mevlâna Şiir Şölenini titizlikle yürüten ve başarıyla sürdüren Ahmet Köseoğlu, uzun yıllar belediye bürokrasisinde önemli görevler üstlenmiş bir isim. Belediyecilik alanında kazandığı tecrübeyi bugün sivil toplum çalışmalarında değerlendiriyor. Eksilmeyen enerjisi hiç bitmeyen heyecanıyla üretmeye, şehre değer katmaya devam ediyor.

Köseoğlu’nun başkanlığındaki TYB Konya Şubesi, şehrin en hareketli ve üretken derneklerinden biri haline geldi. Düzenlenen paneller, şiir şölenleri, sempozyumlar ve kültür sohbetleriyle Konya’nın entelektüel nabzı burada atıyor. Gençlerin edebiyatla tanışması, yazarların buluşması ve fikir dünyasının zenginleşmesi için önemli bir merkez oluşturuldu.

Bugün Konya’nın kültür hayatında bir canlılık varsa, bunda Ahmet Köseoğlu’nun gayreti ve vizyonunun büyük bir payı vardır.

Unutulmamalıdır ki şehirler, kendi kültür adamlarının kıymetini bildiği ölçüde kıymetlenir Eğer bir şehir, değerli isimlerini görmezden gelirse, kimliğini yavaş yavaş kaybeder. Konya gibi köklü bir şehirde Ahmet Köseoğlu gibi gayretli kültür insanlarının varlığı büyük bir şanstır. Allah sayılarını artırsın.

Konya Mevlânâ demek

Konya’da dolu dolu üç gün geçirdik ama bu kadim şehre doymak mümkün değil. Konya’da kültürümüze medeniyetimize hizmet eden çok sayıda dostumuz var. Hepsine müteşekkiriz.

 Mutlaka her geldiğimde Üçler Mezarlığı’na uğrayıp Hacıveyiszade Mustafa Efendi’yi, Şefik Can Dedeyi ve Sultanü'l-Vaizin Hacı Tahir Büyükkörükçü hocamızı ziyaret ederim. Yine öyle yaptım.

Başta Hazreti Pir olmak üzere bütün uluların himmetini talep ederek gönüllerin şehri Konya’dan yine gelme sözü vererek ayrıldım.

Yolculuk boyunca Büyük Türk Şairi Arif Nihat Asya’nın şu şiiri dilimden hiç düşmedi:

‘Kar döner, rüzgâr döner/Yol döner yollar döner. /Yok bir istisnâ demek. /Konya Mevlânâ demek.”

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.