O Başkanı Arıyoruz!

O Başkanı Arıyoruz!

Neyi kaldı bu şehrin? Osmanlı ve Selçuklu dönemine ait birkaç eserden gayrı, bu şehirde yaşayan ve insanlarını yaşatacak olan ne kaldı? Ruhu çoktandır...

A+A-

Neyi kaldı bu şehrin? Osmanlı ve Selçuklu dönemine ait birkaç eserden gayrı, bu şehirde yaşayan ve insanlarını yaşatacak olan ne kaldı? Ruhu çoktandır yok olmaya yüz tutmuşken, kirlenen havası organizmayı da ortadan kaldırmaya başladı. Bir gün gelecek ki gökyüzünde seyreyleyen iki ruhani aşağıda bir kent kalıntısı görecek ve biri diğerine "konalım mı?" diyecek, diğeri de "kon ya!" dedikten sonra belki de o kent kalıntısından yeni bir "Konya" teşekkül edecek. Yani tarih tekerrür edecek.
Ruhunu kaybeden bedensellerin idare ettiği şehirler de ruhsuz oluyor. Hodbin kafaların çevresinde meydana gelen çürükçül organizmalar ya da nam-ı diğer "danışmanlar" tarafından ve yiyişen kafadanbacaklılardan teşekkül eden meclislerde intizama sokulan şehir planları, maalesef gayrı meşru olmaya mahkûmdur. Bozuk ilişkilerin ürünü bu planlar, daha âkil baliğ olmadan yeni ilişkilere girerek bozuk nesillerinin daha da bozulmasına zemin hazırlamaktalar.
Hafızası silinen insanı istenildiği şekilde yönlendirmek çok kolay olduğu gibi, hafızası yok edilen şehre her türlü ifsadı dâhil eylemek de aynen öyle kolaydır. O şehrin insanını da ortaya çıkan büyülü atmosferde sevk ve idare edip geçici hazlar yaşatmak da zor olmasa gerek.
Eskiyi yaşatan ve modern çağın ihtiyaçlarını da karşılayan bir şehir modeli yerine az önce zikretmeye çalıştığımız gayrı meşru modeli ortaya koyduğunuzda, büyülü atmosferdeki mukimler ifa edilen tecavüzün farkına varmaksızın yaşamaya devam ederler. Geçmişin kaybından ızdırap duyan âkiller ise şehrin namusuna göz diken "kentsel dönüştürücülerin" her bakışından huylanır, her dönüştürme işlemini ırza tasaddi olarak düşünür.
Mazi yok oldu olmasına da, acaba kurtarılacak hiç mi nesne kalmadı? Ufak tefek de olsa kalanları yaşatmak boynumuzun borcu olsa gerek. Bir Konya sokağı planlayıp iş işten geçmeden Konya'nın kültürünü hiç değilse o sokakçıkta sonraki nesillere ve bu şehre gelme lutfunda bulunan ziyaretçilere aktarmak gerekir.
Bir zamanlar, evlerin boyu cami minarelerinin boyunu geçemez deyip de kendilerine inat gökdelenler inşa edenlere ve gökleri delmeye çalışanlara inat, kendi gök kubbemiz altında insani binalarda yaşamaya ne dersiniz?
Onlarca kilometrelik yolların her kavşağını iğdiş edip göstermelik ucube geçitler yapmak yerine 2008 yılında, yani Avrupa'nın metroyla tanışmasından yüzyıl sonra bu gariban şehri de metroyla tanıştırmaya ne dersiniz?
Yan yana apartmanlar dikip binlerce insanı bir araya topladıktan sonra bilmem kaç desibellik mahalle düğünlerine izin verip masum insanların beynini davula çeviren zihniyeti yok etmeye, bu zihinlere "bol emekle yazılıp da uygulanmayan" mevzuatı hatırlatmaya ne dersiniz?
Bu şehirde bizleri bir şehirli gibi yaşatacak, eğlendirecek, coşturacak, dinlendirecek, temiz hava solutacak, güvenli ortam hazırlayacak, bisiklet sürmekten zevk aldıracak, sağlığı tehdit eden çevre unsurlarını bertaraf edecek, esnafını denetleyecek, yerli ve yabancı turistlere imkânlar sunacak, hâlden anlayacak; bıktırmayacak, daraltmayacak, sıkmayacak, alışveriş merkezlerine hapsetmeyecek, şaibeli insanlarla ve danışmanlarla çalışmayacak bir başkan arıyoruz. Bu başkanı bulmaya ve seçmeye ne dersiniz?

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.