D. Mehmet DOĞAN

D. Mehmet DOĞAN

Tengricilik Tanrısızlıktır!

A+A-

Aslında bu cümle şöyle kurulsa daha doğru olur ve daha iyi anlaşılır: Tengricilik Allahsızlıktır!

Son yıllarda İslâm düşmanlığında bir hayli çeşitlenme görülüyor. Klasik İslâm düşmanlığının Müslümanlığa halel getirmediği anlaşıldı. Hıristiyanların, Yahudilerin, dinsizlerin İslâm düşmanlığı kanıksandı; daha doğrusu istenilen sonucu vermediği görüldü. Bilhassa Türkiye’de islamofobinin Müslüman görünümlü versiyonları, Türk görünüşlü varyantları türetildi. Böylece İslâmı çökertmek için yeni silahlar imal edildi.

“Tengricilik” de bunlardan biri. Onunla ilk karşılaşmamız, Issık Göl kenarında “Ruh orda”da/Ruh merkezi”nde olmuştu.

Sosyal medya yaygın bir ahmak avlama cihazı! Doğruluğu tahkik edilemeyen, edilse de bir sonuç vermeyen lâflar, uydur kaydır malûmat, yalanlar-dolanlar dolaşıma sokuluyor. Saf zihinler böylece “idlâl” ediliyor, yani saptırılıyor. Bir de bakıyorsunuz, dinî bilgisi kıt bazı saf zevat, ya ırkçılık-türkçülük saikiyle veya yabancı düşmanlığı (daha açığı Arap düşmanlığı) oltasına gelerek Müslümanlıktan sapıyor. Sapmıyanın kafasında da bazı tereddütler hasıl oluyor.

Son zamanlarda dolaşıma sokulan gerçek kaynağı meçhul bir sosyal medya metninde, Türklerin Araplardan önce âdeta İslâm’ın temel ilkelerini benimsediği, bu yüzden de “Araplara mahsus bir din olan” Müslümanlığa ihtiyacı olmayacağı iddiası cilâlanıyor.

Tabiî safyürek kardeşlerimiz, Peygamberimiz zuhur etmeden daha eski Tanrı’ya inanan bir Türk olmayı ciddiye alıyorlar. Türklerin bilinen yazılı metinleri, esas olarak Orhun kitabeleri, İslâmiyet’in zuhurundan önce değil, sonra dikilmiştir. İslâmiyet’in Peygamberimiz tarafından tebliği 610 yılından itibarendir. Tonyukuk kitabesi 720’li, Kül Tiğin ve Bilge Kağan kitabeleri ise 730’lu yıllardadır. Yani arada bir asırlık bir zaman vardır.

Bu yüz yıl içinde İslâmiyet Türkistan’a, Türklere ulaşmış olabilir mi? Hz. Ömer devrinden beri İran ve akabinde Turan Müslümanlıktan haberdar olmuştur. Bilahire Emeviler Türkistan’ı işgal hareketlerine girişmişlerdir. Kuteybe bin Müslimin kumandasındaki Emevî ordusunun zalimane hareketleri ile Türkistan’da İslâmiyet’in gelişmesini geciktirdiği bilinir. Abbasiler devrinde Türkistan’ın İslâm’a yaklaştığı, Arap ordularının Çin’le Talas muharebesinde Türklerin doğru tercih yaparak Müslüman Arapların yanında durduğu, bu ittifakın hem Türklerin hem Müslümanlığın tarihini etkilediği malûmdur.

Talas muharebesi 751’dedir, yani Müslümanlığın bilgileri Türkistan’a ulaşalı on yıllar olmuştur. Tek tanrı, tevhid bu coğrafyalarda da münferit de olsa yayılmaya başlamıştır.

Göktürk devleti 744’te sahneden çekilmişti. Demek ki, 730’larda taşlara kazınan Göktürk kağanlarının yakınmaları netice vermemiş, devlet 15 yıl içinde yıkılmıştır. Göktürk hükümdarlarının hem yerleşik hayata geçmek hem güneyden gelen Budizm’i benimsemek konusunda temayüllerinin Tonyukuk tarafından engellendiği bilinir. Bilge Tonyukuk, Türklerin gücünün hareket halinde olmaktan kaynaklandığını, yerleşmeleri halinde kalabalık nüfuslu Çin’in avı olunacağını önle sürer. Budizm ise sürekli hareket halinde olan, akıncı-savaşçı bir kavim olan Türklerin tabiatına terstir. Ancak, Göktürklerden sonra ortaya çıkan (ve Göktürk devletini yıkan) Uygur devleti budizme meyletmiştir. Tabii maniheizm de Uygurların din tercihleri arasında yer almıştır.

Günümüze gelen Uygurlar, Müslüman olanlardır.

Zamanımıza gelen diğer Türklerin Müslümanlar olduğu gibi!

Diğer dinlere meyleden Türkler dillerini ve kültürlerini kaybetmişler eriyip gitmişlerdir.

Netice-i kelam: Türklerden kalanlar Müslüman Türklerdir!

Gelelim “tengricilik” meselesine!

Issık Göl kenarındaki Ruh Merkezinde dinlerin mabedlerini de inşa etmişler. Cami, havra, kilise, budist mabedi. Bunların içinde o dinlerin sembolleri de yer alıyor. Ya “tengricilik” mabedinde ne var?

Güya Orta Asyada “Tengricilik” diye bir din varmış! Yani eski Türklerin İslâm öncesi dini! Türklerin İslâm öncesinde böyle mazbut bir dinlerinin olduğunu hangi kitap yazıyor? Yok böyle bir şey! Modern zamanlarda, bazılarının böyle bir din iddiasıyla ortaya çıkmasını da çok masumane görmek mümkün değil.

“Neymiş bu tengricilik” diye binanın kapısını araladığımızda, bu mekânın temizlik malzemeleri için depo olarak kullanıldığını gördük! İlk ziyaretimizde belki de tengricilik mabedinin iç düzenlenmesi yetişmemiş diye düşünmüştük. Dokuz yıl sonra tekrar aynı mekânı ziyaret ettiğimizde de gördük ki, değişen bir şey yok!

Kimse kendini ve bilhassa ırkçılık damarı kabarmış safderun Türkleri aldatmasın!

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.