Türkistan’da Türk Düşüncesinin İzlerini Sürerken: 6
Timur’un, Hoca Ahmed Yesevî Rüyası, Babür Şah’ın Semerkant’ı ve Registan Meydanı…
Dış tarafı ayrı, iç tarafı ayrı bir mesaj veren, Emir Timur’un türbesinin etkisinden kurtulmak kolay değil başkanım. Semerkant’ın mavi kubbeli incisi olarak da bilinen Türbe, 14. yüzyıl mimarisinden daha fazla şeyler anlatıyor insana...
Öyle ki, Emir Timur’un hem Semerkant, hem Özbekistan hem de Türkistan kimliğinin inşasında temel unsur oluşturduğunu belirtsek abartmış olmayız herhalde?
İnsan, gayri ihtiyari tarihin derinliklerine dalıp gitmekte adeta…
Başkanım, etkilenmemek mümkün mü? Üç kıtayı titretmiş, yirmi yedi devlet başkanına diz çöktürmüş, yirmi büyük sefer yapmış ve kazanmış Emir Timur’dan bahsediyoruz… Bir başka ifadeyle, tarihe ‘yenilmez hakan’ olarak geçen, şu anda caddelerinde yürüdüğümüz Semerkant’ı başkent yapan, bununla da yetinmeyip bu şehri bir ilim, kültür, sanat ve medeniyet merkezi yapan Emir Timur ve vizyonunu anlamlandırmaya çalışıyorum, başkanım...
İşte bu duygu ve düşüncelerle, Türkistan mimarisinin örneklerini temsil eden Registan Meydanı'na doğru yol alıyoruz. Semerkantlı genç rehberimiz Timur, arabada bir şeyler anlatıyor ama, benim zihnimde Emir Timur’la ilgili duyduklarım ve okuduklarım yankılanıyor arka arkaya...
Örneğin, bunlardan biri Emir Timur’un, Hoca Ahmed Yesevî ile ilgili gördüğü rüya. Aktarıldığı üzere, ünlü Türk mutasavvıfı Hoca Ahmet Yesevî, bir gece Emir Timur’un rüyasına girer. Rüyada Timur’a zafer müjdesi verir. Bu müjdeden çok etkilenen Emir Timur, Seyhun’u geçerek Hoca Ahmed Yesevî’nin kabrini ziyaret eder. Eski adı ‘Yesi’ olan, günümüzdeki adı ile Türkistan’da Hoca Ahmed’in kabrinin üzerine bir Türbe yapılmasını emreder. İki yıl içinde bir türbe, bir cami ve bir dergâh yapılır. Kazakistan’da, Türkistan mimarisini temsil eden türbe, türkuaz rengiyle günümüzde de ihtişamıyla, Türkleri cezbetmeye devam ediyor...
Yine, ne zaman okuduğumu pek iyi hatırlamamakla birlikte, tarihçi Yılmaz Öztuna’nın, “Tarihin gördüğü en muhteşem devletlerden birinin kurucusu” olarak gördüğü Babür Şah’ın Semerkant’la ilgili görüşleri geldi. Ne yazık ki, adı ve şanı, hatta kişiliği ve başarıları Anadolu’nun genç nesillerine pek anlatılmasa da, Hindistan’da muhteşem Babürlü Devletini kuran Babür Şah bu şehir ile ilgili şunları söylüyor: “Semerkant kadar güzel bir şehir dünyada çok az bulunur. Hiçbir düşman, şiddet ve üstünlük ile bunu ele geçirmediği için, ‘Belde-i mahfuza’ derler. Semerkant, Emir-ül müminin, Hazreti Osman zamanında İslamiyet’i kabul etmiştir. Sahabeden Kusam bin Abbas buraya gelmiştir. Mezarı Ahen’in kapısı dışındadır. Ve hâlâ “Mezar-ı Şah” (Şah-ı Zinde) ismiyle maruftur.”
Başkanım, tahmin edileceği üzere, Babür Şah bu görüşünü, meşhur ama, bizim adını çok az duyduğumuz “Babürnâme” isimli eserinde ifade etmektedir.
Babürnâme demişken, onu okumayan Türk aydınının neler kaybettiğini kelimelerle anlatamam.
Beş altı dakika içinde, Emir Timur Bulvarı’nı kullanarak, Registan Meydanı’na ulaşınca, sağ tarafta ön tarafta ve sol tarafta yer alan üç büyük medrese, insanı adeta büyülüyor. Manzara, tabiri caizse, Türkistan’ın o derin ruhunu hissettiriyor. Meydanda akşam programı için hummalı bir çalışmanın olduğunu görüyorsunuz. Bu üç görkemli medresenin ilki, 1417 yılında Uluğ Bey tarafından yaptırılmış ve kendi adını taşıyan Uluğ Bey Medresesi olmuştur.
Diğer tarafta, 1619-36 yılları arasında, Özbek Han döneminde, şehrin askeri valisi Yalanguş Bahadır tarafından, İmam Kulu Han için yaptırılan Şir-dar (aslanlı kapı) Medresesi, ikinci medrese olmuştur.
Üçüncü medrese ise, 1646 - 1660 arası inşa edilen Tillakari Medresesi olup, altın kaplamalı medreseye adını veren, sarı kubbesiyle Türkistan mimarisinin sembollerini sergilemektedir.
Bir zamanlar, dünyanın farklı yerlerinden, akın akın Semerkant’a gelen öğrenciler, şu anda gördüğüm Registan Meydanı’ndaki Medreselerde, matematik, fen ve astronomi başta olmak üzere, farklı alanlarda eğitim almışlar.
Şimdi, İlbey Ortaylı’nın ‘görmeden ölmeyin’ dediği, beş şehirden biri olan mübarek Semerkant’ı daha iyi anlıyorum başkanım.
Başkanım, yarın Emir Timur’un torunu Uluğ Bey ve Türklerde Peygamber sevgisine yer vereceğim.
Veyis Güngör
13 Eylül 2025