Salih Sedat Ersöz

Salih Sedat Ersöz

ATA YURDU ÖZBEKİSTAN -4

A+A-

Buhara:

Özbekistan’a gelişimizin üçüncü gününde Buhara’dayız. Zerefşan Nehri havzasında büyük bir vahada yer alan Buhara, köklü tarihinin yanı sıra sahip olduğu manevi atmosferle de ziyaretçilerini büyülüyor. Geçmişin izlerini taşıyan şehrin sokaklarında yürürken, her köşe başında İslâm tarihi ve kültürüne ait kıymetli bir esere rastlamak mümkün.

Özbekistan'ın diğer birçok şehri gibi Buhara’da bir dönemin Türk-İslam mimarisinin en güzel örneklerinin görüleceği ihtişamlı camilere, yüksek minarelere, mavinin farklı tonlarının kullanıldığı kervansaraylara ve çinilerle kaplı medreselere sahip. Şehirde, asırlardır din adamlarını yetiştiren bazı medreseler, günümüzde de bu görevini icra etmeye devam ediyor.

 

Buhara’nın ‘kale’, ‘tapınak’ anlamına gelen ‘vihara’ kelimesinden türediği rivayet ediliyor. Çeşitli dönemlerde Zerdüştler, Budistler, Hristiyanlar, Yahudiler ve son olarak Müslümanlara ev sahipliği yapan Buhara’nın tarihinin arkeolojik bulgulara göre en az 2500 yıl civarında olduğu anlaşılmıştır. Resmi olarak şehir M.Ö. 500 yılında bugün Ark adı verilen bölgede kurulmuştur. Ancak Buhara vahasındaki yerleşimlerin tarihi M.Ö. 3000'lere kadar uzanıyor. Buhara; Pers İmparatorluğu, Büyük İskender ve Kuşan İmparatorluğu egemenliği altında kaldıktan sonra Moğolistan’dan gelen Hun boylarının eline geçmiştir.

Sasani İmparatorluğu döneminde İslam fethine kadar Buhara, Manicilik ve Nasturi Hristiyanlık için önemli bir merkez olmuştur. İslâm ordusu 650 yılında Buhara'yı ele geçirdikten sonra Buhara çok dinli özelliğini yüzyıl kadar devam ettirmiştir. 9. yüzyılın ortasından 10. yüzyılın sonuna kadar Buhara Samanîlerin başkenti olmuş, Samanîlerin yıkılmasından sonra Selçukluların da askeri yardımıyla Karahanlıların yönetimi altına girmiş ve bu dönemde şehir kültürel altın çağını yaşamıştır.

 

1220 yılında şehir, önce Cengiz Han'ın oğlu Çağatay komutasındaki bir ordu ile sonra Cengiz Han'ın kendi komutasındaki ordu ile tamamen yakıldı, yıkıldı. 30 bin kişi katledildi ve binlerce kadın tecavüze uğradı. Moğol istilası öncesi dönemde Buhara İslam uygarlığını derinden etkileyecek iki büyük isim yetiştirmiştir: İbni Sina ve İmam el-Buhari.

Çağatay hânedanı ve Timurlular devrinde Buhara’da meydana gelen en önemli olay, Bahâeddin Nakşibend tarafından kurulan Nakşibendiyye tarikatının ortaya çıkmasıdır.

Seyhun ve Ceyhun nehirleri arasında kaldığı için nehrin ötesi anlamına gelen Maveraünnehir olarak adlandırılan bölgenin çok sayıda şehri, kasabası, nahiyesi ve köyü olmasına rağmen bunların en gözde ve tanınmış olanı Buhara'dır. Buhara yüz yıllarca İslâm dünyasının önemli merkezlerinden biri olarak ilim ve din sahasında yetiştirdiği âlimler ve pirlerle dünyada Kubbet-ül İslâm unvanına sahip bir şehirdir.

Köklü tarihinin yanı sıra ilmin ve sanatın önemli merkezlerinden olan Buhara’nın yetiştirdiği İslâm âlimleri, şairler, ilim ve devlet adamları bugünlere çok sayıda kıymetli eser bıraktı.

Buhara; Türk – İslâm dünyasında yedi pir diye bilinen Hoca Abdülhalık Gucdevanı, Hoca Muhammed Arif Rivgeri, Hoca Mahmud Encir Fağnevi, Hoca Ali Rametani, Hoca Muhammed Baba Sammasi, Seyyid Emir Külal ve Bahaeddin Nakşibend gibi bir çok mutasavvıfı yetiştirdi. Buhara bu 7 büyük mutasavvıfın vatanıdır. Tasavvufun büyük temsilcileri burada yaşamış, dini ve sosyal hayatlarını sürdürmüş, Buhara-i Şerifin oluşumuna ve refahına, maneviyatın yerleştirilmesine ve merhametli, vicdanlı, güzel ahlâk ile yoğrulmuş ruhların yükselmesine katkıda bulunmuştur. Bu 7 mübarek zât Nakşi silsilesindeki yedi mutasavvıfdır. Yani altın silsile…

Ziyaret ettiğimizde her birinin kabrinin ayrı bir güzel ve harika olduğunu aynı zamanda manevi bir hava ile dopdolu olduğunu müşahede ettik. Bu dünyadan kopuyormuş hissi veren ziyaretlerimizde gönüllerimiz manevi coşkuyla dopdolu oldu.

Şehir, Özbekistan topraklarında 1599'dan 1920'ye kadar hüküm süren en büyük 3 hanlıktan biri olan Buhara Hanlığına da başkentlik yaptı. 20'nci yüzyılın başına kadar bu hanlığın başkenti Buhara, 1920'deki Sovyet işgali sırasında büyük yıkım yaşadı ve çok sayıda tarihi yapı zarar gördü.

Buhara; modern tıbbın temel taşlarını koyan, tıp, fizik ve felsefe gibi alanlarda çok sayıda kitap yazan ve Batı'da "Avicenna" olarak tanınan İbn-i Sina'nın doğup büyüdüğü yer olması hasebiyle Batılı turistlerin de oldukça ilgisini çekiyor. Buhara, İbn-i Sina'nın yanı sıra en önemli İslam âlimlerinden İmam Buhari'nin yetiştiği topraklara da ev sahipliği yapıyor.

Sahip olduğu ilmi ve tarihi dokuyu bugüne kadar korumayı başarmış ender şehirlerden Buhara'da görülmesi gereken onlarca muhteşem mekân mevcut.

Buhara pazarları da oldukça renklidir. Pazarda yer alan çeşitli el sanatları ürünlerinin yanı sıra şehir halılarıyla ünlüdür. Günümüzde hâlâ önemli bir ticaret ve kültür sanat merkezi olan şehir, Özbekistan’ın en zengin doğalgaz yataklarına sahiptir.

Buhara’da ziyaret ettiğimiz yerlerin bazıları ile ilgili bilgiler vermeye çalışayım:

Bolo Havuz Camii: Buhara’nın tarihi bir camisidir. 1712 yılında, Registan bölgesindeki Ark kalesinin karşı tarafında inşa edilmiş olup, tarihi şehrin diğer bölgeleriyle birlikte UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almaktadır. Buhara emirinin 1920'lerde Bolşevik Rus yönetimi altında boyunduruk altına alındığı dönemde Cuma camisi olarak hizmet vermiştir.

Ark Kalesi: Tarihi 5. yüzyıla kadar uzanan Ark Kalesi, Buhara’nın en eski yapılarından biri olarak biliniyor. 4 hektar genişliğe ve 20 metre yüksekliğe sahip devasa Ark Kalesi, tarih boyunca hem emir sarayı hem de karargâh olarak kullanılmış. Esas olarak Buhara emirlerinin ikametgâhı olarak bilinen kale, aynı zamanda atanmış devlet görevlilerini, şairleri ve akademisyenleri de barındırıyordu. İçinde saraylar, hazine binaları, askeri birliklerin karargâhı, mescitler, harem, zindan, kütüphane ve dinlenme yerleri gibi bölümler vardır. Cengiz Han’ın istilasında ciddi zarar gören kale, son şeklini 16. yüzyılda almış. Ancak 1920 yılında Kızıl Ordu’nun saldırısında neredeyse tamamen tahrip edildiği için büyük bir kısmı harabe halinde bulunuyor. Şimdiye kadar sadece tarihi ve arkeoloji müzelerini barındıran birkaç bina restore edildi.

Poi Kalon Kompleksi: Kalan Minaresi çevresinde bulunan bir İslami dini kompleksidir. Külliye, şehrin tarihi kesiminde yer almaktadır. 713'ten bu yana, Ark kalesinin güneyindeki bu alanda birkaç ana cami topluluğu inşa edildi. Buhara kuşatması sırasında Cengiz Han tarafından yakılan bu külliyelerden biri, 1121 yılında Karahanlı hükümdarı Arslan Han tarafından yaptırılmıştır.

Kalan Minaresi: Minare, kentin tarihi merkezine hâkim bir konumda yer almaktadır ve devasa dikey sütun şeklinde olan bu yapı külliyenin en ünlü kısmıdır. Minarenin rolü büyük ölçüde geleneksel ve dekoratif amaçlar gütmektedir. Boyutu, minarenin ana işlevinin sınırlarını aşmaktadır. Bu da müezzinin insanları dua etmeye çağırabileceği farklı bir bakış açısı sağlamaktadır. Yüz yıllar boyunca suçluların atılarak idam edildiği yer olduğu için Ölüm Kulesi olarak da bilinir.

Kalan Camii: 1514 dolaylarında Buhara Hanlığı'nda inşa edildi. Caminin iç avlusunu çevreleyen galerilerin çatısında 208 sütun üzerine oturan 288 kubbe vardır. Avluya bakan, ana dua salonuna giriş kısmında uzun bir kiremitli eyvan portali yer almaktadır. Cami, büyük mavi çinili bir kubbe ile örtülüdür.

Mir-i Arab Medresesi: Miri-Arab Medresesi, Buhara'nın en ilgi çekici yapılarından biri olarak kabul ediliyor ve geleceğin imamlarının ve din bilginlerinin yetiştirildiği bir eğitim kurumu olarak işlevini sürdürüyor. İki belirgin mavi kubbesiyle Miri-Arab Medresesi, Buhara'nın merkezinde görkemli bir şekilde durmaktadır ve Kalyan Camii ve Minaresi ile birlikte Poi-Kalon kompleksinin bir parçasıdır. Bu dini eğitim kurumu, şehirde önemli bir manevi merkezdir. Miri-Arab Medresesi'nin inşası 16. yüzyıla dayanır. Medresenin merkezinde, Buhara emiri Ubaydullah Han'ın türbesi yer almaktadır. Miri Arab olarak bilinen Şeyh Abdullah Yamani'nin mezar yeri de burada yer almaktadır ve medreseye adını vermiştir.

Taşkent’te gördüğümüz Kukeldaş Medresesi Buhara’da da mevcut. 16. Yüzyıl eseri olan bu medrese Taşkent’tekinden daha büyük ama yapı tarzı aynı. 165 odalı Medrese’de Taşkent Kukeldaş Medresenin aksine eğitim yapılmıyor. Odalarında hediyelik eşyalar satılıyor ve el sanatları ile uğraşan sanatkârlar yer alıyor.

Buhara’yı anlatmaya yarın devam edelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.