Beyşehir'deki Selçuklu'nun tarih

Beyşehir'deki Selçuklu'nun tarih

Beyşehir'deki Selçuklu'nun tarih izleri Geçtiğimiz cumartesi günü TYB Konya Şubesi'nin mutad olarak gerçekleştirdiği 'Yazılacak Çok Şeyimiz Var' adlı...

A+A-

Beyşehir'deki Selçuklu'nun tarih izleri

Geçtiğimiz cumartesi günü TYB Konya Şubesi'nin mutad olarak gerçekleştirdiği 'Yazılacak Çok Şeyimiz Var' adlı gezilerinden birini yine tarih başkenti Beyşehir e düzenledi.

Sanırım yine TYB ile 2004 yılında buraya bir gezi düzenlemiştik. Hatta gün batımını seyrederek tamamlamıştık. Tabii buranın göl manzaralı gün batımı dillere destandı.

Her Beyşehir'e gidişimde içimde bir ürperti olur, o geçmişteki Türk'ün şanlı tarihi aklıma gelir. O Selçuklu'nun muhteşem komutanlarını hayalimde canlandırırım. Bu komutanların hayali hem manevi hem de İslam'a hizmetteki sadakatleri, dine karşı gösterdikleri özeni bu günle o günü kıyaslayınca günümüzün özetini elimize veriveriyor. Sabah fazla bir gecikme olmadan yola koyulduk ve saat 9'u az geçerken Beyşehir Gölü kıyısındaki Atik Restoran'a kahvaltı için oturduk. 35 - 40 kadar yazar, ressam ve şair vardı kafilemizde. Hemen sonra Beyşehir'in değerli Belediye Başkanı İzzet Taşçı da neşeli ve sevinçli bir şekilde gurubumuza katılıp, "Hoş geldiniz" dedi. Beraberce hem kısa sohbet ettik hem de verilen nefis kahvaltıyı yedik. Sonra şehrin göz bebeği olan tarihi simgesi Eşrefoğlu Camii'ni ziyaretle başladık. Gezimize sabahleyin şube sekreterimiz Şaban Özdemir'in verdiği programa göre çok yapılacak gezi çok yazılacak şey vardı. Kahvaltı sonrası doğruca Beyşehir'in timsali Eşrefoğlu Camii'ne gittik orada bizleri cami imamı yazarlarımızın içersinde bulunan Sayın Mikail Bayram hocamız ve Selçuk Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Araştırma Görevlisi Gülay Apa hanımefendi bilgilendirdiler. Ardından hemen caminin yanındaki 2004 yılında çok metruk ve yıkık olan kütüphanenin restore edilmiş hali bizleri hem sevindirdi hem duygulandırıp eskiye götürdü. Ardından yine cami etrafında bulunan ve yine restore edilmiş hamamın dış görünüşünü görüp, resimledikten sonra bedesten çarşısına girip o otantik yerel dokuma kilimler ile döşenmiş tarihi mekanın şöminelerine oturduk. Başkanımızın Konya-Beyşehir arasında olmasını arzu ettiği işbirliği ve dostluk, turist alışverişi olmasının güzel olacağı inancında ısrarlı olduğu, hatta bir kardeşimizin il olup 'Konya'dan ayrılmayı istiyor musunuz?' sorusuna, "Hayır biz Konyalı ve Konya ilçesi olmaktan çok mutluyuz ve daha güzel beraberliklerle bu işlerin üstesinden gelmeyi ümit ediyor ve bekliyoruz" dedi. Haklıydı. Bu ilçede bu potansiyel fazlası ile vardı. Bu mekanda TYB Konya Şubesi Başkan Yardımcısı Şair İbrahim Demirci hocanın başkana kısa bir teşekkür konuşmasının ardından söz alan Başkan bu ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek her öneriye açık destek verdiğini belirtti. TYB tarafından bir göl şiir akşamı düzenlenmesini ve daha başka yapılacak sempozyumlara açık olduğunu sürekli tekrarlıyordu. Ve temmuzda yapılmasını planladıkları Kubadabat Festivali'ne herkesi davet ediyordu. Tarih ve doğal güzellikler bunu zaten gösteriyordu. Hele bu bedestendeki kısa konuşmaların ardından kalkıp gölde adalara yaptığımız yat turu insanları adeta büyülüyordu. Neden birkaç kafile turist gelip burada bu güzellikleri yaşamasın. İkamet yeri vardı... Tarihi yerler, doğal güzleklikler vardı... Yat turu sonrası gittiğimiz yaka manastır denilen mesire yeri ve balık yediğimiz restoranın misafirperverliği görülmeye değerdi.

Artık burada vaktimiz geçiyor, esas ana gezi amacımız olan o büyük hünkârları yaptırdığı yaşadığı Kubadabat Sarayı'na gitmek arzusu bastırıyordu. Otobüsümüz hareket etti. Önce Yeşildağ Beldesi'ndeki Leylekler Vadisi'nde yuvalarında yavruları ile bulduğumuz leylekleri resimledik. Artık yol Kubadabat'a gidiyordu. Ama ne yok, şoföre şeytana çorap ördüren bir yol böyle tarihe giden bir yolun bu olmaması lazımdı. Bu yol ne yerli turisti hele yabancı turisti hiç getirmezdi bu göl kıyısına ve saray kalıntısına. Orada bir yenilik göremedik ne yazık ki. Kurucuova'da sayın başkan Vedat Sabırlı ile çay içip içimizi sızlatan yol acınması ve gençliğin köylerini terke etmesi acınılacak durumdu ardından göl yaka belediye başkanı dahil oldu kafilemize. Onun kılavuzluğunda nihayet saraya geç saatlerde ulaşabildik. Şu gerçeği söylemeden geçemeyeceğim: ben çok yerler gezdim inanın o her zaman adından söz edilen doğuda bile böyle Konya'nın buraya benzer birçok köy ve ilçe kasaba yolu bu çağda bizleri utandırıyor. Sanırım doğu ve güneydoğu insanları bu yerleri gezip görseler hallerine bin kere şükrederler. Bu saraya geldiğimiz 2004'ten beri değişmediği bir kaderi vardı. Buradaki güzellik yine Mikail Bayram hocamızın bu sarayın mimarı Sadettin Köpek'in öldürüldüğü vakasını yerinde tarif ederek anlatması ardından Gülay hanımın da bilgilerini bizimle paylaşması yazarları ve katılımcıları tarihin derinliklerine götürüyor ama yorgun ve dar yol götürmek istemiyordu. Gelirken yola vasıtasını sığdıramayan otobüsümüzün kaptanı Sayın İbrahim Deveci koca otobüsün bu kadar yolcu ile gece bu yolda tehlike yaratacağını belirtti ve "Gece gitmeyi göze alamam bana yeni alternatif bulun" deyip diretmesiyle belde başkanlarından aldığımız bilgi ve Gölyaka Belediye Başkanı Sayın Ramazan Erdoğan beyin aracıyla önümüzde kılavuzluk yapması ile Şarkikaraağaç yolundan gitmek daha elverişli demeleri üzerine gölün tamamını tur etmeyi göze aldık ve yine uzun bir göl kıyısı yolculuğundan sonra binbir macera yaşayarak gece saat 22'ye doğru ulaşabildiğimiz sabah kahvaltı yaptığımız restoranda Kurucaova belediye başkanımız ve Gölyaka belediye başkanımızın ikram ettiği akşam yemeğini yedik. Konya'ya dönecektik yine macera. Kubadabat Sarayı'nda ne yazık ki altını sürttürüp ufak hasar yaptırdığımız otobüsümüzün bu sefer de farları yanmıyor yola gitmemizi engelliyordu. Bir elektrikçi bulundu, tamir yapıldı derken sabah 8'de başlayan yolculuk gece saat 1'e gelirken sona ermişti. Beyşehir'de Sayın Başkan İzzet Taşçı ile gezerken vatandaşın başkana ilgisi başkanın da onlara yaklaşımı benim kalemimden bir kaç dörtlük dökülmesine sebep oluyordu işte onları da yazıverdim bu arada:

Beyşehirimizin tarihi yaşlı

Camileri hep mermer taşlı

Kültüre çok önem veriyor

Değerli başkan izzet taşçı

Konuşmandan bal damlıyor

Tarihi dostluklar tamamlıyor

Birçok güzel yatırım yapılıyor

Sen buna çok layıksın Beyşehir

Üşenmeden bizimle gezer

Yolda halkının derdini dinler

Tarihi anımsatıyor asırlar yıllar

Adın dillerdedir senin Beyşehir

Gölden bu şehir serinliyor

Seni gezmelere doyulmuyor

Tarihinin sonu bulunmuyor

Geçmişin şanlıdır Beyşehir

Medrese ve camilerle ünlüsün

Ülkenin en büyük bir gölüsün

Toprağa suyla hayat veren gülüsün

Yollarınız tarihe gider Beyşehir

Anamas dağında botla gezmek

Güzel gölünde yatla gezmek

Dünyada az bulunur bu örnek

Sende var işte güzel Beyşehir

Yaka manastırda alabalık

Yoğurtla bal olmuş katık

Çifte çifte geldi bol yedik

Azığın bereketli Beyşehir

Başkanlarımız misafirperver

Geleni hoş karşılar gözler

Kurucuova ve Gölyakalılar

İşte tarih ve doğa bizde derler

Değerli başkanlar ve diğer görevli arkadaşlar sizin dertleriniz bizimde derdimizdir. Allah gönlünüzdeki güzellik gibi işlerinizin de güzelliklerle dolu olmasını ve verdiğiniz bunca emek ve çabanın zayi olmasını dilerken sizlere biz yazarlar ve misafirler çok teşekkürler ederiz.

http://www.memleket.com.tr/author_article_detail.php?id=11836

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.