Güzel Şeyler de Oluyor
Geçen hafta yazmış olduğum yazımda, toplumumuzda görülen olumsuz olayları sıralamış, Hâl-i Pür Melâlimizi ortaya koymuş ve bu gidişin hiç de iyi...
Geçen hafta yazmış olduğum yazımda, toplumumuzda görülen olumsuz olayları sıralamış, Hâl-i Pür Melâlimizi ortaya koymuş ve bu gidişin hiç de iyi olmadığını, esef verici bir durumla karşı karşıya bulunduğumuzu dile getirmiştim.
Toplumumuzda görülen ve yazımda bahsetmiş olduğum olumsuzluklar, sıkıntılar ve sorunlar bütün hızıyla sürüp giderken, o yazıdan sonra bile bugüne kadar, çok sayıda aile ocağına yangın düşmüşken bir yandan da gerek Ülkemizde gerekse Konya'mızda güzel şeyler de olmuyor değil.
Bu yazımda da, insanımızı tamamen karamsarlığa itmemek ve ümitsizliğe düşürmemek adına, çevremizde gördüğümüz güzel ve hayırlı işlerden bahsetmek istiyorum. Bir ülkede veya bir şehirde olumlu ve olumsuz faaliyetlerin ve olayların aynı anda sürüp gitmesi tabiidir, normaldir. Anormal olan bir toplumda olumsuzlukların, çirkinliklerin ve acı olayların giderek büyümesi karşısında güzelliklerin parmakla gösterilecek derecede az husûle gelmesidir. Konya'mızda faaliyet yapan vakıf ve derneklerce gerçekleştirilen birkaç güzel ve hayırlı icraatı yazı konusu yapmak ve az da olsa bu güzellikleri okuyucu ile paylaşmak da ayrı bir güzelliktir diye düşünüyorum.
Yazarlar Birliği Konya Şubesince düzenlenen ve birliğin bahçesinde icra edilen hayırlı ve faydalı bir faaliyette, S.Ü. İlâhiyât Fakültesi öğretim üyesi Doç Dr. Ahmet Çaycı bey, içinde yaşadığımız toprakları vatan yaparak bizlere emanet eden Selçuklulardaki Hâkimiyet sembollerini dinleyicilerine aktarmıştır.
Her Ülkenin kendi ideâl, mefkûre ve kemâl duyguları ile mânevi hasletlerini ön planda tutarak sembolleştirdikleri ve kutsal saydıkları bazı değerleri vardır. Şu anda Bayrak ve Sancak gibi semboller bizde neyi çağrıştırıyor ve nasıl bir millî ve mânevi duygu uyandırıyorsa, atalarımız olan Selçuklularda da bazı semboller aynı yüksek duyguları terennüm ediyordu.
Ahmet Çaycı beyin vermiş olduğu bilgiye göre; Anadolu Selçuklu devleti Saray, Camii ve Hünkâr mahfili, Hutbe, Taht, Cülûs, Hil'at, Sikke, Kılıç, Ok ve Yay, Yüzük ve Mühür, Taç, Tuğ, Asâ, çift başlı kartal gibi 25 kadar nesneyi sembolleştirmiş ve değer izâfe etmiştir. Bu sembollerin her birinin kendine göre anlamları vardır ve bunlar Selçuklularda Egemenliğin, Hâkimiyetin sembolüdür.
Meselâ Hutbe; Selçuklularda sultanlığın ilân edildiği, sultanın icraatlarının anlatıldığı ve duaların yapıldığı bir semboldür. Sikke; hâkimiyetin tescili anlamına gelir ve cülûstan hemen sonra Sultanın adına bastırılır. Sikke, aynı zamanda Allah'a kulluğun bir ifadesini dile getirsin diye üzerine, Kelime-i Tevhid basılmıştır. Taht; yasama ve yürütmenin gücünü gösteren ve sarayla bütünleşen bir semboldür. Asâ; Hz. Musa'ya kadar uzanan ve güç, kuvvet, ejderha gibi anlamları ihtiva eden bir semboldür. Yüzük, aynı zamanda mühür olarak da kullanılan önemli bir semboldür. Kılıç, Hz. Davut'a ve Hz. Peygamber Efendimize uzanan gücün ve savaşın sembolüdür. Çift başlı kartal; bugün de, Konya'da çeşitli kurumlar tarafından kullanılan önemli bir semboldür, gücün simgesidir, gök unsurudur ve yer unsurlarına üstünlüğü simgeler. Çift başlı kartal, aynı zamanda maşrık ile mağrib (doğu ile batı) ve din ile devlet unsurunun simgesidir. Saray ise bütün bu sembollerin toplandığı yerdir ve en yüksek noktadadır. Selçuklularda sarayın üst konumunda sadece camii vardır. Bu anlayışı Konya'da görmek mümkündür. Alâaddin tepesinde camii en tepede, saray ise tepenin eteğindedir. Bu, Selçukluların tevâzusunu gösterir.
Ahmet Çaycı beyden bu bilgileri dinlerken, yaşadığımız Anadolu topraklarını kan dökerek, can vererek vatan yapan ve bizlere emanet olarak bırakan Selçuklu devletini kuranlar ve yaşatanların ne büyük, ne anlamlı ve ne mânâ yüklü bir anlayışa sahip olduklarını düşündüm sürekli...
Bir diğer güzellik Nevşehir Kozaklı'da, Konya Sivil toplum kuruluşlarınca düzenlenen Ufuk Turu Toplantılarının altıncısının gerçekleştirilmesi ile yaşandı. Her yıl değişik yerlerde organize edilen bu toplantılarda düzenlenen panellerde, birbirinden değerli ilim ve fikir adamları çeşitli konulardaki görüş ve düşüncelerini dinleyicilere aktarırken, dinleyenlerin beyinlerini ve gönüllerini nurlu ilim suyuyla yıkamalarına vesile olurlar. Bu yıl da böyle oldu ve panelleri takip etme imkânı bulanlar, bir yandan farklılık yaşadılar diğer yandan da ilmî seviyesi oldukça yüksek toplantılarda dağarcıklarını doldurdular.
Panellerde; Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç, Prof. Dr. Bünyamin Duran, Doç. Dr. Adnan Küçük, Harun Tokak, Doç. Dr. Mustafa Aydın, yazar Rasim Özdenören, Doç. Dr. Bülent Arı, Prof. Dr. Abdullah Özbek, Prof. Dr. Şerafettin Gölcük, Prof. Dr. Ahmet Önkal, Doç. Dr. Ahmet Özel, Prof. Dr. Ömer Çaha, Doç. Dr. Necdet Subaşı, Prof. Dr. Şaban Çalış, Prof Dr.Yasin Aktay gibi çok değerli ilim ve fikir erbâbı 4 gün boyunca sundukları ilim ziyafetleri ile dinleyenlerin kafalarını ve gönüllerini doyurdular.
Konya'mızda yaşanan diğer bir hayırlı faaliyet, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Konya Şubesi ile Hz. Muhammed'i Tanıtma ve Tanıma Derneği tarafından düzenlenen kadın ve aile sempozyumunda gerçekleştirildi. Dört oturumdan oluşan sempozyumda konuşan Prof. Dr. İbrahim Canan, çocuk terbiyesinde annenin çok büyük sorumluluğu olduğunu ifade ederek çocuk eğitiminde ilk yaşların çok önemli olduğunu, eğitimin yolunun sevgi ve hoşgörüden geçtiğini ve bunun için de çocukların İslâm ışığında eğitilmesi gerektiğini kaydetti.
Diğer bir güzelliği Anadolu Gençlik Derneği (AGD) Konya Üniversite Komisyonu yaşattı. AGD tarafından Konya'da düzenlenen mezuniyet ve gençlik gecesine katılan Genel Başkan İlyas Tongüç, yapılan Eurovision şarkı yarışmasında Türkiye'nin öz kültürümüze aykırı şekilde temsil edilmesini eleştirdi. Türkiye'nin uluslararası arenada bu şekilde temsil edilmesinin yanlış olduğunu söyleyen Tongüç, "O kardeşimiz, kullandığı dil ve giydiği kostüm nedeniyle bizi doğru şekilde temsil etmiyor" dedi. Dünya genelinde yaşanan gelişmelere de değinen Tongüç, "Türkiye'nin çevresindeki ülkelerde işgaller devam ediyor. IMF reçeteleri ve çeşitli güç odakları İslam coğrafyasını silmek için uğraşıyor. Bu sorunların giderilmesi için Türkiye'ye ihtiyaç var. Yeniden kendimize gelme ve büyük Türkiye'yi kurmanın zamanı gelmiştir. Ülkemizin siz gençlere çölde su bekleyen insanlar kadar ihtiyacı vardır" ifadelerini kullandı ve gençlere önemli mesajlar vererek hedef gösterdi.
Farklı bir güzellik de, İlim Yayma Cemiyeti Konya şubesince düzenlenen mezuniyet gecesinde yaşandı. Gecede yapılan anlamlı konuşmalardan sonra Ömer Karaoğlu'nun verdiği muhteşem konser yürekleri coşturdu, mânevi duyguları yükseltti ve gönülleri rahatlattı.
Ve son güzelliği ülke genelinde dün yaşadık milletçe... Dîni ve Millî Bayramlarımız millet olarak bizi birbirimize bağlayan, birlik ve bütünlüğümüzün vazgeçilmez unsurlarıdır. 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı da, beraberliğimizin bu güzel unsurlarından biridir. 19 Mayıs; Birinci Dünya savaşı sonrasında Osmanlı toprakları itilâf devletleri tarafından işgal edilince, İstanbul'dan vatanın kurtarılamayacağını anlayan Sultan Vahdettin'in Anadolu'dan başlatmak istediği kurtuluş mücadelesi için, Mustafa Kemal Paşa'yı görevlendirerek büyük yetkilerle donattığı ve büyük maddi imkânlar vererek Anadolu'ya gönderdiği, böylece İstiklâl mücadelesinin başladığı günün adıdır.
Bütün olumsuzlukların, çirkinliklerin son bulduğu ve güzelliklerin her yanımızı sardığı günler temennisiyle mutlu yarınlar efendim...
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.