Kabakçı, Uysal...

Kabakçı, Uysal...

DOÇ. DR. MUHİTTİN UYSAL Geçtiğimiz Cumartesi günü teravihten sonra TYB'nin bahçesinde çok güzel saatler geçirdik. TYB'nin bu haftaki konuğu İlahiyatçı...

A+A-

DOÇ. DR. MUHİTTİN UYSAL

Geçtiğimiz Cumartesi günü teravihten sonra TYB'nin bahçesinde çok güzel saatler geçirdik. TYB'nin bu haftaki konuğu İlahiyatçı Doç. Dr. Muhittin Uysal idi. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu sohbet programı benim hayatım boyunca katıldığım en zevkli programdı. Kafamdaki birçok soru işretleri izale oldu desem yeridir. Tasavvufun tarihi seyir içindeki dönemlerini etkileyici ve akıcı bir üslupla anlatan Muhittin Uysal hocamız, hadisin Müslümanlar açısından vazgeçilmezliğini, ilim ve amel ilişkisinde ilmin riayete öncülük ettiğini coşkulu ve samimi bir ses ve söz güzelliğiyle anlattı. Muhittin Uysal hocama olan sevgim katbekat arttı.

İslam tarihinde zühd dönemi olarak adlandırılan dönemde zahidler Kur'an ve sünnet doğrultusunda yaşamayı ilke edinmişler ve dünya hayatının geçiciliğini vurgulamaktan geri kalmamışlardır. Bu arada Mikail Bayram Bey da zühd döneminin tasavvufla bir bağının olmadığını ifade etti.

Tasavvufun ikinci döneminde mutasavvıfların hadis raivayetçilerine karşı takındıkları olumsuz tutum da hayli ilginç bir durum arz ediyor. Zaten bu dönemden sonra keşif ve ilhama fazla ehemmiyet verilmiş. Keşif ve ilhamın ancak buna muhatap olan şahsı bağladığını ifade etti Uysal hocam. Oysa zahiri ilimler bütün Müslümanların vazgeçilmez kriterleridir. Yer yüzündeki en büyük evliyanın bile Hz. Hamza'yı şehit eden Hz. Vahşi'nin faziletine bile erişemeyeceği gerçeği ise maalesef günümüzde göz ardı ediliyor.

Program sonunda Mikail Bayram hoca, günümüzde üstün iltifata tabi olan ve özellikle İran bölgesinde yaşamış olan bazı mutasavvıfların eski dinleri olan Mecusilikten etkilendiklerini vurgulayarak bunların bazı fikirlerinin Avesta'da bulunduğunu ifade etti. Bu arada dinleyicilerden biri buna karşı çıkarak Platon ve diğer Hindu ve Budist düşüncelerinde İhlas Suresi'nin aynen olduğunu, Muhittin Arabi gibilerinin de bu tür kitapları ayıklayıp tevhidi bir yaklaşıma yaklaştırdıklarını ifade etti ki bu düşüncenin İslam fikriyatına aykırı olduğunu düşünüyorum. Muharref kitapların tashih edilmesi İslam'ın öngörülerinden birisi değildir. Öyle olsaydı, Peygamberimizin görevi Tevrat ve İncili tashih etmek olurdu. Oysa Allah Kur'an'ı göndererek yeni ve hakiki bir din inzal etmiştir. Bunun dışında başka yollara sapmak itikadi bakımdan vahim neticeler doğurabilir.

Benim daha önceden de ifade ettiğim bir düşünce kalıbım var ki burada da bunu belirtmeden geçemem: Türklerin en büyük talihsizliği İslam'ı Araplardan değil de İranlılardan öğrenmeleridir.

MUSTAFA KABAKÇI'NIN BİSİKLETİ

TYB'nin programında Konya Milletvekili Mustafa Kabakçı da vardı. Programa bisikletiyle gelmiş. Bu birçoğumuzun hoşuna gitti, çünkü vekillerin halk arasına girdiği fazla görülmez. Bisiklete binmek ise ister istemez halkla kaynaşmaya vesile olur. Daha geçenlerde Bozkır bölgesindeki köylüler Sayın Kabakçı'yı gazeteci sanmışlardı. Aslında bu olay vekillerimizin daha fazla halk içine karışması gerektiğinin açık bir göstergesidir. Zaten bunu kısmen başaran da ikiyi geçmez. Onlar da Sami Güçlü ve Mustafa Kabakçı'dır.

Programda çok sevdiğim abim İzzet Güneş ve hemşerim Cemil Paslı da vardı. Sevgili abim Mustafa Demirci, Ehlitevazu bir dost Hayri Erten abi, İbrahim Demrici gibi diğer güzel insanlar da oradaydı. Bütün dostlarımızı orada görmek uhuvvetimizi ve muhabbetimizi artırıyor.

Memleket 16.09.2008

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.