KARAMAN- HACI İSMAİL YAYLASI GEZİ NOTLARI

KARAMAN- HACI İSMAİL YAYLASI GEZİ NOTLARI

Otobüsümüz saat 08.15'te Yazarlar Birliği'nin önünden hareket etti. Eski garaj istikametinden Karaman çevre yoluna girdik. Yol boyunca yeni yolunmaya...

A+A-
Otobüsümüz saat 08.15'te Yazarlar Birliği'nin önünden hareket etti. Eski garaj istikametinden Karaman çevre yoluna girdik. Yol boyunca yeni yolunmaya başlamış fasulye tarlarını, halen yeşilliğini muhafaza eden pancar tarlalarını ve kurumuş anızları ve çıplak tepeleri temaşa ettim. Kaşınhanı'ndan geçerken Konya Şeker'in inşaatı devam etmekte olan et, gıda ve süt tesislerinin bir kısmının feci bir yangından geri kalan enkazını görünce içim cız etti. Kaybolan milli servete, çekilen emeğe ve istihdam edilecek olan insanlarımızın iş sahalarının daraltılmasına binaen derin bir üzüntü duydum

Yolculuğa eşimle beraber çıkmama rağmen koltuk arkadaşım Hüzeyme Yeşim Koçak Hanımefendi'ydi. Onunla çok keyifli, gayet verimli bir yolculuk yaptım. Karşılıklı fikir teatisinde bulunduk.


Yolculuğumuzun ilk durağı Yollarbaşı (İlistra) Beldesi'ydi. Burada tarihi Ulu Camiyi gezdik. Selçuklu ve Beylikler döneminin en karakteristik taş ve ahşap özelliklerini taşıyan cami, H.746'da Karamanoğlu Beyliği tarafından yaptırılmıştır. İlk önce ayet-i kerime yazılı olan bölüm yaptırılmış, daha sonra tahminen ihtiyaca binaen yanına ikinci bir cami ilave edilmiştir. İkinci camiye birinci caminin içinden bir kapı açılarak geçit verilmiştir. 1535'te Kanuni döneminde ve 1961'de tamir görmüş. Kapısının üzerinde, "Şüphesiz mescidler Allah'ındır. O halde Allah'tan başkasına dua etmeyiniz." mealindeki Cin suresinin 18. ayet-i kerimesi yazılı. Caminin son cemaat yeri ve içi çok güzel. Sütunlar ve tavan ahşap, ağaç araları hasırla örülmüş. Caminin içinden ikinci bir binaya geçiliyor ve orada Cuma namazı kılınıyor. Orada da sütunlar ve tavan ahşap kaplama. Sütün başlıkları işlemeli. Kapı kanatları kakma geometrik motiflerle süslü. Cumalık kısmını da katran sütunlar üzerinde oturtulmuş, tahta iki tavanlı dam örtmektedir. Hem girişteki camide hem de ikinci kısımdaki camide mihraplar alçıdandır ve etrafı ayetlerle süslüdür. İkinci binanın dış duvarında minareye yakın bölümde " Allah kapıları açandır" Esma-i Celilesi ve yapılış tarihi H. 746 ibaresi bulunmaktadır. 1961'deki tamiratta giriş hariç bütün duvarlar yeniden örülmüş, toprak dam kaldırılarak çatı yapılmış ve üzeri saçla kaplanmıştır.


Daha sonra şehrin meydanındaki Köseoğlu Hamamı'nı gezdik. Yıkık ve harabe bir halde bulunan Köseoğlu Hamamı'nın kitabesi günümüze kadar ulaşmadığından Köseoğlu hakkında ve ne zaman yapıldığına dair bir bilgiye sahip değiliz. Ancak yapılış tarzı ve kullanılan malzeme bakımından XIV-XV. YY. ait Karamanoğulları eseri olduğunu söyleyebiliriz. Kubbesi kesme taşlardan örülmüş, iç ve dış kısmı beton sıva ile kaplanmıştır. Soyunma yerini dört yarım kubbenin desteklediği bir ana kubbe örter. Kubbenin yanlarında 4, tepesinde ise 9 pencere vardır. Ortadaki pencere yıldız şeklindedir. İçeride bir göbektaşı, iki açık iki kapalı olmak üzere 4 yıkanma yeri vardır. Üzerimize yıkılır endişesi taşıdığımız için daha fazla içinde kalamadığımız hamam, tarihi eser olarak tescili ve tamiri beklemektedir. İlgilerin en kısa zamanda tamir için gerekli girişimlerin yapacaklarını ümit ediyoruz.


Hamamın karşısında caminin önünde yalnız ve dua bekleyen bir mezar taşı gördük. Arkadaşlarımızla birlikte hemen onun yanına gittik. Mezar taşı günümüz Türkçesine çevrilmiş. Osmanlı Türkçesine ait kitabe ise aynen muhafaza edilmiş. Çok güzel bir sülüsle yazılan kitabede şu ifadeler yer almaktadır: "Hüvel- baki. Merhum ve mağfur ila rahmeti el gafur Gümüş Mehmet Ağa ruhuna Fatiha. Sene 1259" (M.1843) bu şahsın o bölgenin âlîm ve fazıl bir kişisi olduğu Türkçe kitabeye ilave edilmiştir.


Daha sonra Yolarbaşı beldesi belediye başkanı Mehmet Sarıüzüm'ün daveti üzerine çay molası verdik. Belediye bahçesine girdiğimiz zaman bir tabela dikkatimi çekti:

"T.C. BELEDİYESİ"
Bu tabeladaki ifadeler eksiktir. Burada nerenin belediyesi olduğu yazılmamıştır. Tabelanın doğrusu şu şekilde olmalıdır:
"T.C. YOLLARBAŞI BELEDİYESİ". Tabelanın doğru olarak yazılıp asılması bizleri son derece mutlu edecektir. Güzel Türkçemize gereken önemi vererek daha hassas davranmaları konusunda idarecilerimize çok önemli görevler düşmektedir.
Yolarbaşı Belediye Başkanı Mehmet Sarıüzüm'ün çay ve börek ikramından sonra teşekkür ederek yolumuza devam ettik. Başkan bize karşı çok sıcak ve candan davrandı. Otobüsümüzün yanına kadar gelerek bizi teşyi' etti ve hayırlı yolculuklar diledi.

Karaman gezimizin ikinci durağı Karaman kalesi oldu. 12. yy. da Selçuklular döneminde yapılan kale üç duvar halinde idi. Günümüze sadece iç kale olarak gelebilen tarihi kalenin eteğinde kale restoranda Karaman Belediye Başkanı Kamil Uğurlu'nun görevlendirdiği Osman bey bizi karşıladı. Burada belediye başkanın ikramı olarak kahvaltı hazırlandı. Kahvaltıdan sonra teşekkür ederek ayrıldık ve gezimizin esas amacı olan Hacı İsmail Yaylasına ulaşmak üzere yola çıktık. Hacı İsmail yaylası, Yeşildere kasabasına 8 km bir mesafede. Yeşildere'de bizi Belediye başkanı İbrahim Koçak ve ekibi karşıladı. Belediye binasında yapılan ikramın ardından Belediye başkanı İbrahim Koçak bir konuşma yaptı. Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanımın anne tarafından akrabalarının burada yaşadığını ve Yunus Emre'nin de bu yörenin ozanı olduğunu vurguladı. Ömrünü Yunus Emre'nin Yeşildereli olduğunu ispatla tüketmiş, kitapçı Kemal Bayat da çalışmaları için kendisine destek çıkılmasını istedi. İkramdan sonra belediye ekibi, otobüsümüzün öne düşerek bizi Hacı İsmail Yaylasına götürdüler. Belediye başkanı ve ekibi, Hacı İsmail Tekkesini tamir ettirip genişletmişler. İçerisini otantik eşya ve malzemelerle donatmışlar. Tekke'de iki mutfak, iki mescid ve zikir odası ve arka tarafta üstü açık büyükçe bir avlu bulunmaktadır. Burada belediyece, Ramazan ayında her akşam iftar yemekleri veriyorlarmış. Daha sonra hep beraber yaylaya ve köye adını veren Hacı İsmail'in tekke ve türbesini ziyaret ettik. Belediye başkanı Koçak bize, Yunus Emre'nin Yeşildere'de yaşadığını, Hacı İsmail'in Yunus Emre'nin dedesi olduğunu, Horasan Türkmenlerinden olup bu yaylayı Karamanoğulları Beyliğinden satın aldığını ve ailesiyle yerleşerek bir köy kurduğunu, anlattı. O devirde oldukça kalabalık olan köyün nüfusu giderek azalmış ve bu gün terk edilmiş bir durumdadır. Köyün aşağısında bir tek ağıl bulunmaktadır. Köyün mezarlığı epeyce eskidir ve tarihî kitabesi olan hiçbir mezar taşı yoktur. Yeni harflerle yazılmış bir tek mezar taşı vardır. Mezarlığın sonunda Dikdörtgen bir plan üzerine oturtulmuş, fakat üzeri yıkılmış üstü açık bir vaziyette Hacı İsmail'in türbesi bulunuyor. Hep birlikte ziyaretimizi yaptık. Hacı İsmail'in ruhuna Fatihalarımızı bağışladık. Başkan Koçak, buraya çocuğu olmayan ailelerin gelip dilekte bulunduğunu; hatta son zamanlarda 60 yaşında bir adamın bu türbeyi ziyaretten sonra bir çocuğu olduğunu, çocuğa Hacı İsmail adını verdiğini, o çocuğu dövmeye kalktığı zaman elin kaldıramadığı, daha sonra onun çocuğuna da Hacı İsmail adını verdiklerini, anlattı. Büyük insanların etrafında oluşturulan halk hikâyelerine bir yenisi daha eklenince millî edebiyatımızın gelişmesi adına çok sevindim.


Ziyaretimizi tamamladıktan sonra Yeşildereye geri dönerken Akköprü Mevkiinde mola verdik. Buradaki muhteşem Selçuklu köprüsünü seyretmeye doyamadık. Köprüyü arka pozisyona alarak bol bol resim çektirdik. Daha sonra derenin boyundaki Kepez Canlı Alabalık Tesislerinde balık ziyafeti çektik. Masraflarımızı Yeşildere Belediyesi üslendi. Yemekten sonra, geziye katılan renkli simalardan Prof. Dr. Mikâil Bayram bir ahi şeyhi olan Yunus Emre'ye yakışır bir şekilde ahilerin yemek duasını yaptı. Dua aynen şöyle: "Rabbim, yedirsin içirsin. Yahşilerle tanıştırsın, yamanlardan uzaklaştırsın. Yiyenlerin yedirenlerin üzerinden belâları aştırsın. Cennet nimetleriyle tanıştırsın, cehennemden uzaklaştırsın. Kabe'yi dolaştırsın, zemzeme kavuştursun. Artsın eksilmesin. Taşsın dökülmesin. Lillahi Teala'l fatiha."


İlk defa Mikâil Bey'den dinlediğim bu dua benim çok hoşuma gitti. Türk milletini ayakta tutacak, bir birine kenetleyecek bu gibi dualara ne kadar çok ihtiyacımız var. Mikâil Hoca'ma candan teşekkür eder, diline ve yüreğine sağlık diyorum.

Belediye başkanı ve ekibine teşekkür ettikten sonra, gezimizin ikinci ayağı olan Taşkale'ye doğru hareket ettik. Yolda Taşkele'ye 5-6 km mesafede bulunan Manazan Mağaralarının önünde durduk. Vakit darlığı yüzünden mağaralara çıkamadık. Aşağıdan mağaraları bir müddet seyrettikten sonra otobüsümüze binerek Taşkale'ye vardık. Orada kayalara oyulmuş mağaraları ve köylülerin buraları ambar olarak kullandıklarını gördük. Türkün aklı her yerde kendini gösteriyor. Hem beş kuruş masraf yapmadan bu mağaraları soğuk hava deposu olarak kullanıyor hem de 2 ya da 3 katlı mağaralara makara sistemi kurarak eşyalarını rahatça indirip çıkarıyorlar. Gerçekten bu insanları tebrik ediyorum.

Taşkale'nin ikinci bir ilgi çeken müessesesi ise kayalara oyulmuş birkaç mağarayı birleştirerek bir kaya camisi kurmak olmuştur. 1955'te ibadete açılan Taşkale Camisine ahşap bir merdivenle çıkılıyor. Caminin alt katı erkeklere üst katı da kadınlara tahsis edilmiş. Tarihi dokusuyla görülmeye değer bir cami. Caminin yoldan tarafında kadınlara ve erkeklere ait tuvaletler çok temiz. Hani "Süt döksen yalanır." derler ya aynı o kabilden. İkindi namazlarımızı bu camide ihya ettikten sonra Konya'ya dönmek üzere otobüsümüze bindik ve 18.45'te hareket etti. Akşam saat 20.30 sularında Konya'ya ulaştık ve evlerimize dağıldık.


TYB Konya Şubesi yöneticilerine ve emeği geçen herkese, bizlere böyle bir imkân vererek gezip görmemize vesile oldukları için çok teşekkür ederim. Allah'a emanet olun efendim.


ANUŞ GÖKCE
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.