KOCA YUNUS PARAYLA MI (!) ESKİŞEHİRLİ YAPILDI

KOCA YUNUS PARAYLA MI (!) ESKİŞEHİRLİ YAPILDI

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi'nin 2012 Kültürel etkinlikleri çerçevesinde geçtiğimiz günlerde üyeleri için düzenlediği ve Zeki Oğuz'un...

A+A-

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi'nin 2012 Kültürel etkinlikleri çerçevesinde geçtiğimiz günlerde üyeleri için düzenlediği ve Zeki Oğuz'un organize ettiği gezi her zaman olduğu gibi güzelliklerle dolu geçti. Yunus Emre'nin dedesi İsmail Hacı'nın mezarının olduğu rivayet edilen İsmail Hacı Yaylası'na günübirlik bir ziyaret gerçekleştirildi. Ancak Yeşildere Belediye Başkanı İbrahim Koçak, TYB üyelerini ağırlarken ve onlara,Yunus Emre'nin kendi bölgelerinin çocuğu olduğunu ve mezarının kendi bölgelerinde olduğu iddiasında bulunurken, Sayın Prof.Dr.Mikail Bayram Hoca öyle bir iddiada bulundu ki, düşün dur(!)...

Bayram Hoca, "Abdülbâki Gölpınarlı bana şöyle dedi, '250 bin liraya Yunus Emre'yi Eskişehirli yaptık, Karamanlılar 300 bin verirse Karamanlı yaparız' dedi" şeklinde bir iddiada bulundu.

Şahsi kanaatlerimi söyleyebilirim ancak; 1- Abdülbâki Gölpınarlı, Mikâil Hoca da dahil olmak üzere binlerce kişinin yararlandığı eserleri insanlara miras bırakmış, hayatını ilme adamış bir değer. Eleştirilebilir ama asla küçümsenemez ve karalanamaz. 2-Abdülbâki Gölpınarlı,Mikâil Hoca'nın iddia ettiği cümleleri sarfetmiş midir? Bilemeyiz. Söylemiş olsa bile kanaatimce bir espri yapmıştır. Mikail Hoca da ciddi söylüyor zannetmiştir, diye düşünebiliyorum. Zira kendisini birebir tanıyanlardan dinlediğim kadarıyla esprili bir kişilikmiş. 3- Abdülbâki Gölpınarlı, parayla pulla işi olan bir insan olsaydı, iğneyle kuyu kazmak gibi bir emek işi olan ve maddi getirisi yok denecek kadar az olan kitaplar yazmak yerine kolay para kazanmanın yoluna giderdi. Zannımca bir ömrü araştırma yapmak, kitap yazmakla geçen bir şahsiyetin emeklerini birkaç cümle ile sıfıra indirgemek, bütün eserlerini şüphe ve zan altında bırakmak anlamına da gelebilir, bu da çokbüyük bir acımasızlık ve haksızlık olur. 4-Ölmüş ve kendisini savunamayan bir insan hakkında bu türlü konuşmak yanlış diye düşünüyorum.

Yunus Emre, Şems-i Tebrizî gibi sevilen tefekkür insanlarına her yerleşim yeri sahip çıkmak ister. O tefekkür insanları bir şehre uğramış, birazcık kalmış olsalar bile o bölgenin insanları menkıbeleştirerek oraya malederler. Bu gayet doğal bir sevgi sahiplenmesidir.Benim araştırmalarım sonucu ulaştığım tespitim Yunus Emre'nin 24 yerde mezarının(makâmının) olmasıdır. Bana göre mezarının nerede olduğu değil, insanlığa vermek istediği mesaj, hayatı nasıl yaşadığı, ne dediği ve en önemlisi Allah aşkıyla coşup söylediği (sehlimünteni dediğimiz), çok kolaymış gibi görünen ama herkesin söyleyemeyeceği, arı-duru Türkçe şiirlerdir. Mezarının nerede olduğuna takılmak, öze ulaşmak yerine kabuğu kemirmeye çalışmaktır.

Koca Yunus nereli olduğunun bilinmesini isteseydi herhalde şiirlerinden birinde apaçık söyleyebilirdi. "Bir garip ölmüş diyeler / Üç günden sonra duyalar / Soğuk su ile yuyalar / Şöyle garip bencileyin" derken bile adsız sansız bir insan gibi ölüp, kaç gün sonra haberdar olunup, ılık suya bile zahmet etmeden soğuk suyla yıkanıp, defnedilmeyi tercih eden bir mutasavvıftır. Tarihçiler için, Yûnus Emre'nin hangi mezarda yattığı kesin olarak bilinmediği gibi, mezarının nerede olduğu da kesin olarak bilinmemektedir. Sanki o, her yerde doğmuş ve bulunduğu söylenen her mâbette yatıyor gibidir. Zira Koca Yûnus, bir tek mâbede sığamayacak kadar çoğalmış büyük bir gönül şâiridir.

"Türkçenin hiç solmayan taze bir çiçeği, değerini hiç kaybetmeyen saf bir altını olan Yûnus'u, Ahmet Hamdi Tanpınar, 'Yûnus, aşk meydanına soyunurken fâni varlığını sanki bırakmış gibidir. O, Türkçenin içinde uçan bir yıldız olmayı, öyle görünmeyi tercih etmiştir'[1] diyerek bir yıldız olduğunu vurgular.

Karaman Şehrinin övündüğü; ölümsüzlük sefâlarının tükenmeyen güzelliği; Anadolu Türk Medeniyetinin mânevi mimarı; çağlar boyu hiç eskimeden yeniden yeniden doğan; Türk tefekkür edebiyatının ilk ve en büyük şairi; Koca Yunus, Dertli Yunus, Âşık Yunus. Herkesin Yunus'u, bizim Yunusumuzdur o. Ninelerimizin dilinde ilâhi, analarımızın dilinde ninni, yanık yüreklerimizde nağme olmuştur asırlardır. Hangimiz onun en az bir dörtlüğünü bilmeyiz, hangimiz o aşk nağmeleriyle dolu dörtlükleri duyunca ten zindanında mahpus gönüllerimiz zincirlerini koparmaya koyulmaz ki..."

MELAHAT ÜRKMEZ - KONYA POSTASI

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.