KENDİNİ ARAYAN ŞEHİR Mustafa UÇURUM

KENDİNİ ARAYAN ŞEHİR Mustafa UÇURUM

Ahmet Köseoğlu da gezdiği şehirleri kendi iç dünyasının zenginliğinin rengine boyayarak kaleme alıyor yazılarını. Kitabî bir şehir rehberi değil onun yazdıkları. Anı tadında, şehrin ruhuna dokunan ve hissiyatı güçlü yazılar bunlar.

A+A-
KENDİNİ ARAYAN ŞEHİR

Mustafa UÇURUM

Ahmet Köseoğlu’nun bir seyyah titizliğiyle şehir şehir gezdiğini ve bu şehirlere dair notlarını dergilerde paylaştığını gördükçe; bu yazıların kitaplaşacağı günü büyük bir heyecanla beklemeye başlamıştım. Şehir yazılarını hem okumayı severim hem de şehirler üzerine yazmayı büyük bir keyifle uzun yıllardır sürdürürüm. Şehrin kalbine dokunmak olarak görüyorum bu tür yazıları. Gezip gördüğünüz yerlerden fotoğraf kareleri biriktirmenin ötesinde anı tadında bir yazı kaleme almak da şehirler adına gönle düşen bir selamdır.

Ahmet Köseoğlu da gezdiği şehirleri kendi iç dünyasının zenginliğinin rengine boyayarak kaleme alıyor yazılarını. Kitabî bir şehir rehberi değil onun yazdıkları. Anı tadında, şehrin ruhuna dokunan ve hissiyatı güçlü yazılar bunlar.

Kitabın giriş yazısından;

“Büyük kâşiflerin yüreklerinde hissettikleri heyecanı hissettim her çıktığım yolculukta. Dilini, sesini, rengini, mazisini, efsanesini, tarihe tanıklığını, binlerce yıllık ruhaniyetini merak ettim o güzel şehirlerin. Taşlara sinmiş seslere kulak verdim, çeşmelerin sulara öğrettiği şarkıları dinledim. Yaz sıcağında bir mabedin serin gölgesinde aradım ruhumdaki şehrin kapılarını.”

Kendini Arayan Şehir, Köseoğlu’nun şehir yazılarını bir araya getirdiği kitabı. Çizgi Kitabevi Yayınları arasından ulaşmış okuyucuya kitap. Kitabın dikkat çekici özelliği; okuyucuya görsel bir şölen de sunması. Anlatılan şehirlerin fotoğrafları da yazı boyunca size eşlik ediyor.

Üç bölümden oluşuyor kitap; Gökte Yapılan Şehirler, Umran Şehirler, Şehirden Uzakta Şehre Yakın.

Gökte Yapılan Şehirler bölümünün şehirleri; Kudüs, Konya, Şam, Şanlıurfa, Bursa. Hem bölüm adından hem de şehirlerden de anlaşılacağı üzere, bu bölümdeki şehirler daha çok manevi iklimleriyle ele alınmış. Şehirler hakkında tafsilatlı bilgiden sonra Köseoğlu, kendi gözlemlerini aktarıyor. Ben kitabın bu bölümlerini daha severek okudum. Şehre bir başkasının gözüyle bakmanın zenginliği diyorum buna ben. Fark edilemeyen, gözden kaçan ayrıntılar farklı bir bakış açısıyla sizde de kendine yer buluyor.

Kudüs’ün tarihi, şehrin imarı, yaşananlar, bitmeyen zulümler, zulümler…

Şehri Köseoğlu ile birlikte yaşıyoruz, şehrin havasını ciğerlerimize kadar çekiyoruz.

“Sabah ezanıyla evlerinden, otellerinden çıkan Müslümanlar Mescid-i Aksa haremine doğru muhtelif kapılardan giriş yaparak ışığa doğru koşan pervaneler gibi hoş bir hareketlilik oluşturuyordu.” (s. 20)

Düz bir anlatımı yok Köseoğlu’nun. Duygularını şehrin havasıyla buluşturuyor ve bu heyecanın size de geçmesini sağlıyor.

“Peygamberlerin, nebilerin, havarilerin, Allah dostlarının izleri, nefesleri bu Tanrı şehrinin sokaklarında, sararmış taşlarında, mabetlerinde hissedilmekteydi.” (s.21)

Ve Konya… Ahmet Köseoğlu’nun şehri. İnsanın kendine ait olanları ifade etmesi çok da kolay olmaz. Hele de bu, üzerinde doğduğu, yaşadığı şehirse daha bir yokuşa çıkar cümleler. Çünkü insan çoğu kez en çok da yakınındakinin sesini, rengini, soluğunu hissedemez.

Konya, sadece Türkiye için değil dünya için önemli bir şehirdir. Köseoğlu, yazısında bu hassas dengeyi tam anlamıyla gözetiyor. Tarihiyle Mevlana’sı ile kültürü ile bir dünya şehrini anlatıyor bize. Hem de bu şehrin bir parçası olmanın gururu ve mutluluğuyla. Dünyayı kucaklayan bir şehir olmasında Mevlana etkisini de detaylı bir şekilde hissettiriyor Köseoğlu.

“Dünyada bugün Japonya’dan Amerika’ya kadar binlerce insan onun eserleriyle ilgileniyor, en çok satan kitapların ilk sıralarını onun şiirleri alıyor. Konya’ya binlerce insan akın ediyor, semâ ayini her yerde ilgiyle izleniyor.” (s.66)

Umran şehirlerde; Üsküp, Kütahya, Aksaray, Tokat, Amasya ve Balıkesir var. Gücünü tarihten alan şehirler bu bölümde arzı endam ediyor.  Üsküp’ten başlayıp Balıkesir’de sona eren bir yolculuk bu. Tokat’ta da bir nefeslik mola veriyoruz.

“Ihlamur ağacından kalıp çıkarılıp baskısı yapılan Tokat yazmaları 600 yıldır hanımların başlarında elvan elvan…

Gün boyu fularım oldu el baskılı yazmam.

Ne çok seyyah gelmiş Tokat’a, en sona biz mi kalmışız? Bunca gezginin içinde bendenizde Evliya Çelebi’nin yeri başka.” (s. 157)

Kitabın son bölümü; Şehirden Uzakta Şehre Yakın. İznik, Tuz Gölü ve Ereğli. Şehrin bir parçası, aynı zamanda kendine has özellikleriyle ayakta duran mekânlar buralar. Birçok özellikleriyle ait oldukları şehrin önüne geçen yerler anlatılıyor. İznik çinileriyle ve Osmanlı’dan kalan görkemli tarihiyle, yemeğe kattığı tadıyla tuzuyla Tuz Gölü, rüzgâr kanatlı atlarıyla Ereğli kendine yer bulmuş kitapta.

Her bir satırı özenle hazırlanmış, bölüm adlarının okuyucuyu cezbeden ve kitaba davet eden içtenliğiyle Kendini Arayan Şehir, Ahmet Köseoğlu’nun şehirlere gönderdiği içten bir selam olarak kalbindeki muhabbeti en saf haliyle yansıtan bir kitap olmuş. Kendini Arayan Şehir, kendini bulacak okuyucularını bekliyor.

Ahmet Köseoğlu- Kendini Arayan Şehir- Çizgi Kitabevi Yayınları- 2022 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.