Meram'ın hösnü yösufları

Meram'ın hösnü yösufları

Konya TYB'nin etkinlikleri ses getirmeye devam ediyor. Konya'nın en faal, en üretken STK'larından olma özelliğini taşıyan TYB Konya Şubesi bu yıl Mart...

A+A-

Konya TYB'nin etkinlikleri ses getirmeye devam ediyor.

Konya'nın en faal, en üretken STK'larından olma özelliğini taşıyan TYB Konya Şubesi bu yıl

Mart ayı ortalarında başladığı haftalık etkinliklerine devam ediyor.

Bu yılın ilk etkinliği Doç. Dr. Caner Arabacı hocamızın sunduğu Çanakkale'den

İstiklal Marşı'na programıydı.

Geçtiğimiz cumartesi günü de Türk Anneler Derneği Başkanı muhterem Saime Yardımcı Hanım, 'Asırlık Bağevinin Sırları' adlı bir güzel sunum yaptı. Eskiyle yeniyi bağdaştırma ölçümleme denecek derecede programların gerçekleştiği mekâna eskiye özlem duyan birçok katılımcı akın ediyor.

Saime Hanım'ın anlattığı Meram'ın çiçeklerini, yetişen sebzelerini, sulanan bağ puştalarını ve sebze mandallarını katılımcıların belki birçoğu masal gibi dinlediler.

Ama ben ve benim yaşımdan daha yukarı yaşlarda olan Seyit Küçükbezirci ağabey ve Meram ve Konya yaşamını yakından bilenler dinlerken... Taa uzun yılların geçmişine gidip adeta o günleri yaşadık, dahası üzerinden bir hafta geçmiş olmasına rağmen halen o anlatımın etkisinden çıkamadık.

Konya insanları 'şeherden', bağ evine göçerken önce ağaçları budayacak, tarlayı belleyip

ekim için hazır edecek... İyi de bu hazırlığı yapacak olan evin erkeğine ekilecek soğanın yerini,

balcanın mandalını, bamya cızısını, kabağın yerini tarif edecek hanımın da gitmesi gerek.

Öyle günümüzdeki gibi sabah erkence 'tomafille' veya otobüs-dolmuşla gidip, ağşama gadar çalışıp, ağşam dönmek yok. Gittin mi orada kalacaksın; budadığın ağaçları odun çalı olarak hazır edeceksin. Burası bağ yeri, otu çöpü boşa mı gidecek? Bir inek-tana alınacak, o sebze artıklarını, bahçenin yeşil otlarını yiyecek. Az da olsa sütü sağılacak, güze doğru kesilip kıyması yapılacak.

Cak, cak, cak.

Öyle bağa göçüp de ağa gibi yatmak yok! Orada çalışacak insanın ağalığı, yetiştirdiğini konu komşu, hısım akrabası ile paylaşmasında... Eli vergili olacak. İşte Meram ve Konya ağalığı budur. Saime Hanım eski Meram'ın ahvalini bir güzel özetledi ki o yaşamı bilenler mest oldular, bu aciz de bunlardan biridir.

Meram'ın kuşları derken, bundan 35-40 sene önceleri bile Meram'da, Lalebahçe'de, Dörtokka'da,

Durunda'yda, Kırbağları'nda bülbüller öter, ağaçkakanlar kurumuş ağaç gövdelerini

Takırdatır, kumrular 'vugg vugg' diye öterlerdi. "Ya çiçekler" dedi Saime Hanım... "Evet ya, Meram'ın meyvelerinden davşan başı elma derken o adları bile unutulan çiçeklere ne diyelim?

Hüsn- ü Yusuflar, kadife çiçekleri, yer küpelisi, kıllı karanfil, (Hösnü Yösuf), horoz ibikleri, şebboylar, aslanağzı...Bunların nesilleri tükeniyor. Yazık, bu Konya'nın çiçek zenginliğini bizden sonrakilere aynı şekilde aktaramayacağız diye korkarım" dedi.

kaynak;memleketgazetesi
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.