ORUCUN 24 SAATİ - Samanyolunda Ziyafet/Sezai Karakoç

ORUCUN 24 SAATİ - Samanyolunda Ziyafet/Sezai Karakoç

ORUCUN 24 SAATİ - Samanyolunda Ziyafet/Sezai Karakoç

A+A-

ORUCUN 24 SAATİ

Orucun dört mevsimi ve yirmidört saati vardır.
Ramazan, bahar'a gelir; açlıkla eşyanın ruhuna ve ötesine, varlığının sebebine çevrilmiş olan insan, leylâk kokuları, portakal çiçeklerinin buğusu ve gül, lâle, ağaç ve yabanî bitki çiçeklerinin rengiyle mest, Bir nevi mutluluğun şiiri, bir gerçeklik lirizmi içinde yaşar. İlkbaharda renk, su sesi, kuş uçuşu ve gül kokusuyla, tabiat içine girdiği değişimde oruçlunun içini saf duygularla zengin figürlerle donatır. Oruçlunun, topraktan kopmasına engel olur. İlkin onu iç yolculuğundan alıkoymak ister; fakat, o, bu iğvaya aldanmazsa, bu sefer, onun arkasına takılır gibi bir orkestra zenginliğiyle idrâkine yardımcı olur. Bahar, oruçlu için, menekşeden vişneye kadar mor rengi, bayıltıcı kokusu ve mayhoş tadıyla toprakla gök arasında yeni bir sentez sebebidir.
Ramazan, yaza gelirse, sıcaklık ve susuzluk, sonbaharda tabiatın geçici ölümü, kışın, kar ve soğuğun tabiat ve eşyayı tek tesirli bir idrâka indirişi, insanda oruca şöyle ve böyle bir fark ilâve eder; böylece, yaşını başını almış bir müslümanda, geçmiş her yılın ramazanı, birbirine karıştırılmayacak şekilde farklıdır. Her ramazanın ayrı bir rengi, ayrı bir kokusu, ayrı bir biçimi vardır. Her biri kökte ve temelde ayni olsa da, her yılın ramazanı, mevsimlerin boyasına batıp çıkan. Hafıza da ayrı bir fenomen değeri ile yaşar.
Bir de, bir günün, oruç bakımından kesitini alalım; zaman, ikimiz de, kalb çarpması gibi yürür... İftara doğru yavaşlar, akşam birden hızlanır. Sabah, oruç günü, öbür günler gibi başlar; gittikçe değişir, farklılaşır.
İlkin çay ve sigaranın, dedikodu ve geçici konular üzerinde konuşmanın reddi başlar. Sonra, kocaman bir öğle, boş bir öğle ele geçer ki, bunu Anadolu vilâyetlerinde ulu camiye, İstanbul'da da Süleymaniye'ye ayırabilirsiniz. Ya da, Sultanahmet'e, Yenicamiye. Cami ile artık öteye girmiş; mutlaka şartlanmışsınızdır. Sonra, sırtınızda, benek benek öteki dünya çizgileri, günlük işlerin içine dalarsınız. İnsanlar. İnsanlar, insanlar... Her işinizde, sizinle insanların elleri arasına, daima bir çiçek girer; o, ramazandır. Sonra iç dönüşü ve ikindi gelir. Ruhun saf yaşayışına hazır ev. İkindiden güneşin battığı âna kadar, sûreler, âyetler halinde, ilâhî kelimeler, evi alır, yıkar, yeni bir dekorla donatır ve İnsanın içini, bir feza yolculuğuna hazırlıyormuş gibi, ilâhî bir yakıtla doldurur. Kur'an sesi, yavaş yavaş, evin odalarında güneşin pencereden giren eğik ışıklarından âhiretin ve cennet saraylarının bir maketini gözler önüne serer. Ölenler, ölen büyükanneler, büyükbabalar, atalar, hepsi hazırdır orda...
Sonra güneş batar ve bir top patlar. Evin bütün görünüşü ve havası değişmiştir. Aile, ebedî bir tablo gibi sofranın başındadır. Sofrada dünya nimetleri, her günkü nimetler değildir sanki. Sanki, onlara ebedîlik mayası karışmıştır. Sofra, sanki bir "maide sofrası"dır. Gökten inmiş bir sofra...
Yatsı namazı ve teravih. Gündüz, oruçlu, Ramazan'ı tek olarak yaşamıştır. Ama şimdi, İslam topluluğuyla birlikte bir bütün olarak yaşıyor. Müslümandan müslümana atlayan, birini öbürüne bağlayan, birbirlerini birbirlerinde bulduran, birinde hepsini yaşatan bir "Ramazan Ruhu"dur artık hükmeden insanlara...
Gece gelir arkasından. Müslüman, Ramazanı uykusunda da yaşar. Rüya, Ramazan'ın uykuya serptiği ruh huzurunun levhalarıyla donanır yer yer. 
Derken bir davul sesi, bir top güllesi, hatta topun sesinden önce şimşeksi ışığı koparır sizi uykunuzdan; bu da olmadı mı, şefkatli bir anne sesi, bir şiirin tekrar eden motifi gibi, hayallerinizin arasından dolaşa dolaşa, şuurunuzun en kritik noktasını bulmak için yol açar kendi kendine.
Ve, yeni kesilmiş bir karpuzun rengi kadar canlı siz sahur yemekleri!
Ve sonra ağaran gök. Ürperen, Mutlak'ın birliğini, peygamberin peygamberliğini ve insanın ulvî vazifesini ilân eden Sabah Ezanı... Ve şafak. Yekpare bir gümüş levhası gök. Ve bir dağın ucundan alnını gösteren güneş şehre umut taşıyan genç ışıklar ve ışıkların zaferi...

Yeni İstanbul 1964
(İslâm)


Samanyolunda Ziyafet/Sezai Karakoç

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.