TYB Konya'da Dr. Mehmet Önder, Ailesinin Hatıralarıyla Yâd Edildi

TYB Konya'da Dr. Mehmet Önder, Ailesinin Hatıralarıyla Yâd Edildi

TYB Konya'da Dr. Mehmet Önder, Ailesinin Hatıralarıyla Yâd Edildi

A+A-

 

Kültür ve sanat dünyasına unutulmaz hizmetlerde bulunmuş merhum Dr. Mehmet Önder, vefatının ardından ailesinin ve sevenlerinin katılımıyla Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Konya Şubesi D. Mehmet Doğan Kütüphanesi’nde düzenlenen özel bir vefa programıyla anıldı. Prof. Dr. Nuri Şimşekler’in sunduğu programda, Önder’in kızı Celale Ergene ve torunu Eren Ergene, değerli kültür insanını kendi anılarıyla anlattı.

Prof. Dr. Nuri Şimşekler, "Vakt-i şerifleriniz hayrola, hayırlar fethola, şerler defola" diyerek başladığı açılış konuşmasında, Konyalı Onlar serisinin Konya’ya hizmet etmiş değerli yazar, akademisyen, araştırmacı ve sanatkârları yâd etme amacı taşıdığını belirterek, "Bugün de Hz.  Mevlânâ’nın, Konya kültürünün ve folklorunun hadimlerinden Dr. Mehmet Önder büyüğümüz için bir araya geldik," dedi. Şimşekler, Mehmet Önder’in sadece Mevlânâ Müzesi müdürlüğü veya Mevlânâ üzerine yazdığı yirmiden fazla eseriyle değil, aynı zamanda sanat tarihçisi, Kültür Bakanlığı eski müsteşarı, Güzel Sanatlar eski Genel Müdürü ve Bonn Büyükelçiliği eski kültür müşaviri olarak da çok yönlü bir araştırmacı ve bürokrat kimliğine sahip olduğunu ifade etti. Konuşmasını Hz.  Mevlânâ’nın "Dostlarla bir olduktan sonra hiçbir işte güçlük yoktur" beytiyle tamamlayan Şimşekler, "Biz de siz dostlarla bir araya gelerek, şehrimizin hafızası olan büyüklerimize vefa göstermeye gayret ediyoruz," diye ekledi.


Mehmet Önder'in Hayat Hikayesi ve Soyadı Sırrı

Prof. Dr. Şimşekler’in davetiyle kürsüye gelen torunu Eren Ergene, dedesi Mehmet Önder’in hayatına ve kişiliğine dair önemli bilgiler aktardı. Ergene, "Türk kültürüne değerli katkılarda bulunan, eski Milli Eğitim ve Kültür Bakanlıkları Müsteşarı, Atatürk Kültür Merkezi Bilim Kurulu Üyesi, müzecilerin ve sanat tarihçilerinin üstadı, Mevlânâ Hayranı, kültür elçisi Mehmet Önder, 1 Mart 1926’da Konya’nın Çumra ilçesine bağlı Karkın köyünde dünyaya geliyor," dedi. Mehmet Önder’in babasının ortanca oğlu Mevlüt Efendi, annesinin ise Huri Hanım olduğunu belirtti.

Eren Ergene, dedesinin soyadı hikayesini de dinleyicilerle paylaştı: "Dedem 1932 yılında öğrenim hayatına başlıyor ve üst üste aldığı sınıf birincilikleri ile sınıf içindeki arkadaşlarına önderliği neticesinde hocası demiş ki, 'Sen örnek bir öğrenci oldun her zaman ve arkadaşlarına önder oldun. Git babana söyle, senin soyadın ya Örnek olsun ya da Önder olsun.' Dedem de gitmiş babasına söylemiş, babası da Önder olsun demiş." Bu hikâyenin ardından Mehmet Önder’in, müze müdürü olduğu yıllarda, bu öğretmenini bir vefa borcu olarak yanına aldığını ve hocası Ahmet Önay’ın emekliliğine kadar Konya Müzesi’nde müze müdür yardımcısı olarak görev yaptığını ekledi.


Bir Kültür Elçisinin Ailevi Anıları

1945 yılında Konya Lisesi’ni bitiren Mehmet Önder, 1946’da Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde sanat tarihi okudu. Lisans tezini Topkapı Sarayı ve Çinileri üzerine yaparak mezun olan Önder, 1947 yılında Mevlânâ Müzesi Müdürü olarak göreve atandı. Aynı yıl Konya Kız Öğretmen Okulu mezunu Zafer Hanım’la evlendi. 1948’de oğlu Öner Önder, 1955’te ise kızı Celale Ergene dünyaya geldi.

Kızı Celale Ergene, isminin hikayesini paylaşarak, "Müzede yaşayan Mehmet Dede vardı, o koymuştu benim ismimi kulağıma," diyerek dinleyicileri tebessüm ettirdi. Mehmet Önder’in öğrencilik yıllarından itibaren yazarlığa başladığını belirten Eren Ergene, şiirlerinin Ekekon ve Selçuk gazetelerinde yayınlandığını, daha sonra uzun yıllar Yeni Konya Gazetesi’ne yazılar yazdığını ifade etti. Ergene, dedesinin kendilerine sıkça "Doğru ve hakikat arayışında bir yaşam sürmek istiyorsanız, Hazreti Mevlânâ’nın öğütleri hakkında mutlaka bilgi sahibi olmalısınız," dediğini anlattı. Bu nedenle sunumuna Mevlânâ’dan sözler eklediğini ve dedesinin de bir gönül dostu olarak "Önce Mevlânâ, Allah aşkını, Atatürk aşkını, meslektaşlarını, ailesini herkesi hepsini bir kalbe sığdırdı, koca bir gönlündeki deryaya sığdırdı," cümleleriyle Mehmet Önder'i tanımladı.


Çalışma Azmi ve Mirası

Mezuniyetinin ardından Prof. Dr. Osman Turan’ın desteğiyle Mevlânâ Müzesi’ne atanan Mehmet Önder, Türk müzeciliğini çağdaş niteliklere ulaştıran, pek çok müzenin kuruluşunu sağlayan ve ömrünü Atatürk’ü desteğiyle Mevlânâ anlatmaya adayan bir isim oldu. Celal Kişmir’in hatıratından alıntı yapan Eren Ergene, dedesinin günde 16 saat çalıştığını ve bu yoğun çalışma temposu sayesinde çok sayıda esere imza attığını söyledi. Celale Ergene de babasının durmaksızın sabaha kadar daktiloyla yazdığını ve yazdıklarını kendisine vererek daktilo etmesini istediğini, babasının anlatım dilinin o kadar güzel olduğunu ki, "hiç bu ne diye sorduğumu hatırlamam," diye ekledi.

Müze müdürlüğünden sonra Eski Eserler Genel Müdürlüğü, Kültür Müsteşar Muavinliği, Kültür Müsteşarlığı, Kültür Başmüşavirliği ve Almanya’da kültür müşavirliği gibi önemli görevlerde bulunan Mehmet Önder, 1961 yılından sonra Uluslararası Bilim Kültür Eğitim Kurulunda aktif görevler aldı ve 1989 yılında Atatürk Kültür Merkezi asil üyeliğine seçildi. 25 Nisan 1986’da Selçuk Üniversitesi tarafından Fahri Doktorluk Payesi ile onurlandırılan Önder’in cübbesini bizzat dönemin Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Halil Cin giydirdi.

Celale Ergene, babasının devlet büyükleriyle çok fazla uluslararası geziye katıldığını ve birçok başbakanla istişare ettiğini hatırlatarak, "Babamı sürekli yurt dışında ve toplantıda bilirdik. Gece helikopterle alınıp götürüldüğünü bilirim, birçok bakanı yatağından kaldırdığını bilirim, konuşmalarını hazırlardı," dedi. Ergene, babasının çok mütevazi bir kişiliği olduğunu ve "Ben size çok güzel bir miras bırakıyorum," dediğini, büyüdükçe bu sözlerin anlamını daha iyi anladıklarını belirtti.


Esin Çelebi Bayru'dan Mehmet Önder Anıları: Sema Mukabelesi ve Mana Alemi

Mevlâna 22. Kuşak torunu Esin Çelebi Bayru, Mehmet Önder’i "Mehmet amcam" diyerek anlattı ve aralarındaki yakınlığı dile getirdi. Mehmet Önder’in eşinin neşeli ve uyumlu, kendisinin ise son derece ağırbaşlı olduğunu ifade eden Bayru, onların annesiyle de iyi anlaştığını belirtti.

Bayru, Mehmet Önder ile ilgili unutamadığı iki önemli anısını paylaştı. İlk anısı, kendi sema öğrenme süreciyle ilgiliydi. Resuhi Baykara Dede’den sema yapmasını öğrendikten sonra Konya’da müptedi mukabelesi (bir tür diploma töreni) yapılacağı zaman, o dönem kapalı olan Mevlana Türbesi’nin Matbah-ı Şerif’inin Mehmet Önder tarafından temizletilip açtırıldığını ve mukabelenin orada yapıldığını anlattı: "O günün büyükleri semazenler, ki aralarında tekke görmüş, mevlevihane görmüş büyükler, semazenler, mıtrıban hep beraber Niyaz ilahisi okumuşlardı, biz de Faruk Çelebim’le sema etmiştik." Bu olayın Mehmet Önder’in kendilerine, babasına ve aileye olan sevgi ve saygısından kaynaklandığını vurguladı.

Mevlâna dergahı bahçesinde yer alan bugünkü çelebi evi o zamanlar müdür lojmanı olarak kullanıyordu. İkinci anısı ise bir gece bu lojmanda kaldıkları zamana ilişkindi. Bayru, o gece mana aleminde Hz. Pir’i (Mevlâna) gördüğünü ve Pir’in kendisine "Babana söyle yarın gitmeyin," dediğini anlattı. Sabah uyandığında bu durumu hemen Mehmet Önder’e anlattığını ancak Önder’in bunu babasına anlatmasını söylediğini belirtti. Babasının bu duruma bir süre cevap vermediğini, ancak ertesi gün yola çıktıklarında Ankara’da Hacı Bayram Veli Hazretlerini ziyaret ettiklerini ve orada bir kitap sergisiyle karşılaştıklarını söyledi. Babasının sergiden Mithat Bahari Hazretlerinin Evrad-ı Şerifi’ni aldığını ve bu eserin şu anda Hüseyin Top Dede ile birlikte babasının herkese yayınlattığı ve faydalanacağı hale getirdiği bir eser olduğunu dile getirdi. Bayru, eğer bir gün önce yola çıksalardı bu sergiyi göremeyeceklerini düşündüğünü ekleyerek, Mehmet Önder’in manevi dünyalarındaki yerinin önemini bir kez daha vurguladı.


Salonda dinleyici olarak yer alan Hattat Hüseyin Öksüz, hocası Mehmet Önder ile ilgili unutulmaz bir anısını şu sözlerle paylaştı: "Mehmet Önder hocamız iz bırakan bir insandı, onu her gören bir daha unutmaz herhalde. Bize sanat tarihi dersine gelirdi ben İmam hatip okulundaydım. Bir gün kitaplarından bahsediyordu. İlk ben parmak kaldırdım, söz istedim, 'Efendim' dedim, 'kitaplar anahtardır. Bize bu okullarda anahtar verirler yani kitap verirler ve biz o anahtarla diğer kitapları okuruz." Öksüz, bu sözleri üzerine Mehmet Önder'in sesini incelterek yükselttiğini ve "Çocuklar dedi, bakın dedi, bu arkadaşınız dedi büyük adam olacak!" dediğini anlatarak dinleyicilere duygusal anlar yaşattı.


Katılım Beratı Takdimi

Program sonunda konuşmacılara katılım beratlarını TYB Konya Şubesi Ahmet Köseoğlu, Hattat Hüseyin Ösküz, Esin Çelebi Bayru, Postnişîn Fahri Özçakıl, Salih Sedat Ersöz takdim ederken Celale Ergene de Prof. Dr. Nuri Şimşekler’e Mehmet Önder’in “Mevlâna ve Mevlevilik” kitabını armağan etti.

1d902e3f-4e6c-40f6-b84c-74d3598502a5.jpg6f697472-3216-4e35-9af8-9b07b0d9783c.jpg24d07d61-3b26-4dd9-a536-2eee37051e21.jpg3618b9f1-f375-478a-95f1-025c36da708c.jpg7065e1ca-ce73-4c44-88c7-a65a5135f62d.jpg2394907b-af6d-4d98-8ce7-14ebd75a4449.jpgd8df7bd1-1f0a-4d04-89da-41e28f45aeb1.jpg

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.