TYB KÜNDEKARİ'NİN USTASINI AĞIRLADI
Uluslar arası platformda yer edinen kündekari sanatının önemli bir temsilcisi olan Mevlüt Çiller, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Konya Şubesi'nin misafiriydi....
A+A-
Uluslar arası platformda yer edinen kündekari sanatının önemli bir temsilcisi olan Mevlüt Çiller, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Konya Şubesi'nin misafiriydi. Prof. Dr. Haşim Karpuz'un tertip ettiği, Konya İl Halk Kütüphanesi'nde düzenlenen "Kündekari'nin Sırları" isimli programda, kündekarinin ne anlama geldiği, hangi mecralarda icra edildiği ve şu anki halinin ne olduğu ile ilgili katılımcıları bilgilendiren Mevlüt Çiller, anılarını da paylaştı.
KÜNDEKARİ NEDİR?
Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Oktay Sarı'nın yanı sıra çok akademisyen ve yazarların katıldığı programda kündekari ustası Çiller, sunumuna kündekarinin ne anlama geldiğini anlatarak başladı. Çiller, "Çeşitli geometrik desenlerin, delik ve zıvana ile çatma olarak yapılan iskelete geçirilmesi ile tutkalsız ve çivisiz olarak yapılan geleneksel ahşap el sanatlarından biridir kündekari... Günümüzde pek çok araştırmaya konu olan fakat az sayıda temsilcisinin olduğu bu sanatı, uzun yıllar icra ettim" dedi.
BU SANAT KONJONKTÜREL OLARAK GÜNÜMÜZE GELDİ
Kündekarinin Emeviler döneminde başlayarak konjonktürel bir biçimde günümüze geldiğini kaydeden Çiller, "İlk kündekari çalışmaları, Emeviler döneminde camilerin kapıları ve minberlerine yapılan desenlerle başladı. Bu daha sonra Selçuklular ve Osmanlılar döneminde devam etti. Kündekari sanatının engebeli bir şekilde günümüze gelmesinin sebebi ekonomik koşullardır. Hangi dönem ekonomik durumlar müsaitse o dönem kündekari sanatı yükselmiş, hangi dönem ekonomik sıkıntı yaşandıysa düşüşe geçmiştir" diye konuştu.
İLK KÜNDEKARİ ÇALIŞMASI SONRADAN DEĞER GÖRDÜ
Marangozluğa başladığı yıllarda bu sanata olan ilgisine karşı koyamadığını ve ilk kündekari çalışmasını Cihanbeyli'de yaptığını belirten Çiller, "1980 yılında ustamdan icazet alarak Cihanbeyli'nin Yeniceoba Kasabası, Kütükuşağı köyünde bir camiye gittim. Bu camide bir kündekari çalışması yapmak istediğimi söyledim. Tabii o dönemler Konya'da bile çok az kişi bu sanatın ismini biliyordu. Yapmak istediğim bu çalışmaya, köyün ileri gelenlerinden Hacı Ömer Kart ön ayak oldu. Yaptığım çalışmayı ilk gördüklerinde köylüler, 'bu nedir böyle, usta bu kapı yamalı bohçaya dönmüş' diyerek mırın kırın ettiler. Hatta Hacı Ömer Bey'den çekinmeseler, 'al usta bu kapıyı götür, git' diyeceklerdi. Ben köyden ayrıldıktan sonra, birkaç köylü yanıma geldi, 'ustam hakkını helal et, biz bu sanatın kıymetini sonradan anladık' dedi. Başta anlam veremedim. Meğer, benim bu yaptığım çalışma bazı televizyon ve gazetelerin kulağına gitmiş ve köye doluşmuşlar. İlgiden hoşlanan köylüler de bir süre sonra bu çalışma beğenmişler" şeklinde konuştu. Programın sonunda Çiller'e katılım belgesini Prof. Dr. Haşim Karpuz ve Dr. Bekir Biçer birlikte verdiler.
KÜNDEKARİ NEDİR?
Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Oktay Sarı'nın yanı sıra çok akademisyen ve yazarların katıldığı programda kündekari ustası Çiller, sunumuna kündekarinin ne anlama geldiğini anlatarak başladı. Çiller, "Çeşitli geometrik desenlerin, delik ve zıvana ile çatma olarak yapılan iskelete geçirilmesi ile tutkalsız ve çivisiz olarak yapılan geleneksel ahşap el sanatlarından biridir kündekari... Günümüzde pek çok araştırmaya konu olan fakat az sayıda temsilcisinin olduğu bu sanatı, uzun yıllar icra ettim" dedi.
BU SANAT KONJONKTÜREL OLARAK GÜNÜMÜZE GELDİ
Kündekarinin Emeviler döneminde başlayarak konjonktürel bir biçimde günümüze geldiğini kaydeden Çiller, "İlk kündekari çalışmaları, Emeviler döneminde camilerin kapıları ve minberlerine yapılan desenlerle başladı. Bu daha sonra Selçuklular ve Osmanlılar döneminde devam etti. Kündekari sanatının engebeli bir şekilde günümüze gelmesinin sebebi ekonomik koşullardır. Hangi dönem ekonomik durumlar müsaitse o dönem kündekari sanatı yükselmiş, hangi dönem ekonomik sıkıntı yaşandıysa düşüşe geçmiştir" diye konuştu.
İLK KÜNDEKARİ ÇALIŞMASI SONRADAN DEĞER GÖRDÜ
Marangozluğa başladığı yıllarda bu sanata olan ilgisine karşı koyamadığını ve ilk kündekari çalışmasını Cihanbeyli'de yaptığını belirten Çiller, "1980 yılında ustamdan icazet alarak Cihanbeyli'nin Yeniceoba Kasabası, Kütükuşağı köyünde bir camiye gittim. Bu camide bir kündekari çalışması yapmak istediğimi söyledim. Tabii o dönemler Konya'da bile çok az kişi bu sanatın ismini biliyordu. Yapmak istediğim bu çalışmaya, köyün ileri gelenlerinden Hacı Ömer Kart ön ayak oldu. Yaptığım çalışmayı ilk gördüklerinde köylüler, 'bu nedir böyle, usta bu kapı yamalı bohçaya dönmüş' diyerek mırın kırın ettiler. Hatta Hacı Ömer Bey'den çekinmeseler, 'al usta bu kapıyı götür, git' diyeceklerdi. Ben köyden ayrıldıktan sonra, birkaç köylü yanıma geldi, 'ustam hakkını helal et, biz bu sanatın kıymetini sonradan anladık' dedi. Başta anlam veremedim. Meğer, benim bu yaptığım çalışma bazı televizyon ve gazetelerin kulağına gitmiş ve köye doluşmuşlar. İlgiden hoşlanan köylüler de bir süre sonra bu çalışma beğenmişler" şeklinde konuştu. Programın sonunda Çiller'e katılım belgesini Prof. Dr. Haşim Karpuz ve Dr. Bekir Biçer birlikte verdiler.
Önceki ve Sonraki Haberler
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.