TYB'de Göçerlikte Kadın Olmak Konuşuldu

TYB'de Göçerlikte Kadın Olmak Konuşuldu

TYB Konya Şubesinin İl Halk Kütüphanesinde düzenlediği etkinlikte Öykücü ve Fotoğraf sanatçısı Zeki Oğuz'un sunumuyla "Göçerlikte Kadın Olmak" konuşuldu. Modern...

A+A-

TYB Konya Şubesinin İl Halk Kütüphanesinde düzenlediği etkinlikte Öykücü ve Fotoğraf sanatçısı Zeki Oğuz'un sunumuyla "Göçerlikte Kadın Olmak" konuşuldu.

Modern bir dünyada yaşıyoruz. Modernizeyi yaşamımızın her anında hissediyor dahası kullanıyoruz. Gelişme öylesine baş döndürücü ki bu gün kullandığımız bir nesne çok geçmeden tarih olabiliyor. Geçtiğimiz yıllarda kullandığımız binlerce kelimeyi unuttuk çünkü ekonomik ve sosyal hayat bunu gerektirdi. Örneğin bir yaba, pulluk, dirgen kelimelerini bugün kaç gencimize anlatabiliriz. Anlatamayız, yaşamımızdan çıktı bu nesneler.

Konar göçer Türklerin 1071'den çok önceleri Anadoluya geldiklerini söyleyen Zeki Oğuz, "Bana göre Asya steplerinden, Horasan'dan kopup gelen obalar çoktan girmişlerdi bereketli Anadolu topraklarına. Anadolu onların sürüleri için verimli meralara sahipti. Günümüzde o gelenlerin büyük bölümü yerleşik hayata geçtiler ve beldeler, büyük şehirler kurdular. Küçük bir bölümü ise eski yaşam alışkanlıklarını sürdürdüler. Onlar pek az değişikliklerle geçmiş geleneklerini, kültürlerini koruyorlar. Kendi içlerinde dar bir sosyal hayat var. Üretimleri bin yıl öncesinin göreneklerine göre devam ediyor.

Mevsimlere göre hâlen konar göçer yaşamını sürdüren yalnızca 200 ailelik bir Sarıkeçili Yörüklerin olduğunu ve geçiminlerini sadece hayvancılıkla sağladıklarını söyleyen Oğuz, "Kış aylarını Erdemli'den Bozyazı'ya kadar sahillerde geçiren sarıkeçililer yaz aylarında Bolkar Dağlarından Seydişehir Yaylalarına kadar geniş bir yelpazede yaylaya çıkarlar. Temel geçim kaynakları küçükbaş hayvancılık olup ağırlıklı olarak kıl keçi beslerler. Halen kara kıl çadırlarda yaşayan bu ailelerde obanın temel direği kadındır. Özellikle yaşlı kadınlara büyük saygı gösterilir. Yaşlı kadınlar birer halk bilgesidir. Bir kadın yerine göre obanın yöneticisi, doktoru, veterineri durumundadır. Çocuk hastalansa ilk tedavisini o yapar. Koyuna, keçiye iğne vurulacaksa o vurur. Malın kırığını sarar, yarasına merhem olur. Obada yükün büyüğü kadının sırtındadır. Çadırın temizliği, bakımı, yemek yapma, sağmalların sağımı, sürüyü otlatma, hastalıklı hayvanların bakımı hep kadının omuzlarındadır."dedi.

Çocukların yürüyünceye kadar analarının sırtında ya da belinden bir kolanla çadır direğine bağlanmış olarak büyüdüklerini ifade eden Zeki Oğuz, Yörüklerin kız-oğlan ayrımı yapmadıklarını ve çocukların okumasına çok önem verdiklerini söyledi.

Göçerlerde evliliğin erken yaşlarda olduğunun altını çizen Oğuz, kız kaçırma olayı az görülse de kız-erkek birlikte kaçmanın hayli yaygın olduğunu ifade etti.

Göçerlerin özgürlüklerine çok düşkün olduklarını söyleyen Zeki Oğuz sözlerine şöyle devam etti: "Göçerlikte saat kavramı yok. Akşam hava kararmaya başlayınca sürü çadırın yakınlarındaki yatağa geliyor. Yemeğini yiyen, çayını içen oba ahalisi çadırın içine sıralanıp yatıyor. Anne hepsini yatırdıktan sonra yatağına girer ve sabah erkenden de o uyanır. Ocağın ateşini harlandırır, sabah çayını koyar, tuluk peyniri ve mevsimine göre domates, salatalık dilimleyerek kahvaltıyı hazırlar."

Program sonunda Zeki Oğuz'a Katılım belgesini Prof. Dr. Hüseyin Muşmal takdim etti.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.