Yeni başlayanlar için şiir okuma kılavuzu -II

Yeni başlayanlar için şiir okuma kılavuzu -II

Yeni başlayanlar için şiir okuma kılavuzu -II

A+A-

Önceki yazımızda şiir bahsine giriş niteliğinde bilgiler vererek Türk şiirinde okunması gereken bazı şairleri paylaşmıştık. Çok geniş olan bu sahada seçtiğimiz bu isimler daha çok temsili nitelik taşıyor. Buradan başlayan bir şiir okuru elbet kendi şiir/şair evrenini inşa edecektir.

Bu yazımızda ise şiirin felsefesi diyebileceğimiz “poetika” üzerinde durmaya çalışacağız. Yunanca poiétiké kelimesinden türeyen ve “yapmak, üretmek” gibi anlamlara gelen poetika, genel olarak bütün sanat dallarını kapsamakla birlikte günümüzde daha çok şiir türünü içermektedir. Şiir, Aristo’dan beri farklı öncelik ve bakış açılarıyla ve daha güzel ifade arayışlarıyla tekrar tekrar tanımlanmıştır. Batı edebiyatında poetika yazımı, Aristo’nun aynı adlı eserini yazdığı MÖ 344’e kadar uzanmaktadır. Ondan sonra, poetika yazımı Horace (MÖ 65), Ronsard (1565), Boileau (1674), Paul Claudel (1907), Ezra Pound (1914), Max Jakop (1922), Paul Valéry (1937), T. S. Eliot (1956), Hugo Friedrich (1956), Octavio Paz (1977) gibi isimlerle devam ettirilmiştir. Bugünkü modern Türk şiiri de batı etkisinde şekillendiği için bu isimleri dikkate almak durumundayız.

 

Şiir, düşünce tarihinde her şeyden önce var olan tür olarak kabul edilir. Felsefe başta olmak üzere diğer tüm sözlü-yazılı türlerin şiirden tevarüs ettiğine inanılır. Batı’da Rönesans’a kadar, Doğu’da ise 19. yüzyıla kadar temel anlatım türü “manzum” olarak adlandırılan şiir olmuştur. Yani felsefe, tarih, tiyatro, eğitici kitaplar ve dahi kutsal metinler (İncil-Tevrat) manzum şiirler halinde ortaya çıkmıştır.

Platon üçüncü dereceden bir mukallit addettiği şairi/sanatçıyı, insanı gerçeklerden uzaklaştırdığı için hoş karşılamıyordu. Ona göre ideaları yalnızca filozoflar düşünebilirdi. Aristo hocasının felsefesine köklü bir itiraz getirerek ideaların fizikötesi âlemde değil, şeylerin bizzat özünde olduğunu, sanatçının/şairin şeylerde bu özü aramakla gerçeğe yaklaştığını söyleyerek sanatçıya/şaire itibarını iade etmiş gibidir.

İdeaların fizikötesi âlemde olduklarını söyleyerek Aristo’ya katılmayan ve yeniden Platon’un düşüncesine yaklaşan Neo-Platoncular, sanatçının/şairin şeyleri değil; doğrudan onların idealarını anlattığını söylemekle Platon’dan ayrılıyorlardı. Böylece filozofun seviyesine çıkan sanatçının/şairin, hususi kabiliyeti sayesinde şeylerin fizikötesindeki idealarının bilgisine sahip olduğu kabul ediliyordu. Bu Neo-Platonist görüşün Rönesans’ta yeniden canlandığı ve bütün Avrupa’ya yayıldığı bilinmektedir.

 

Bugüne yaklaşıldıkça poetikanın anlamı ve kapsamı değişmiştir. Bu konudaki dönüm noktası için 19. yüzyıl Batı ve özelikle de Fransız şairlerine bakmak gerekiyor. Edgar Allan Poe, Baudelaire, Rimbaud, Mallarme, Verlaine bu dönemde şiirin anlamını ve kapsamını dönüştüren en önemli isimlerdir. T.Todorov, poetik uygulamaların ana çizgilerini belirtmeye çalıştığı ünlü eseri “Poetika’ya Giriş”te, ‘poetika’ sözcüğünün “tek tek yapıtları yorumlamaya karşıt olarak, anlamı adlandırmayı değil, her bir yapıtın ortaya çıkışını yöneten genel yasaların bilgisine ulaşmak” olduğunu belirtir. Bu anlamda her poetik metin aynı zamanda şiirin oluştuğu şartları anlamak için bir kılavuzdur. İsmet Özel’in poetikasını anlattığı kitabına “Şiir Okuma Kılavuzu” ismini vermesi de bundandır.

Türk edebiyatında şiir görüşünü ifade eden ilk eserler olarak “Şuara Tezkireleri” karşımıza çıkar. Bunlarda şairlerin hayatlarının yanı sıra şiir sanatları da ele alınıp değerlendirilirdi. Modern anlamda ise şiir görüşü üzerinde ilk duran şairimiz Necip Fazıl’dır. O şiir görüşü için ilk defa “poetika” ifadesini kullanmış, Çile’de “Poetika” adlı yazısıyla şiir görüşünü derli toplu olarak dile getirmiştir. Ahmet Haşim’in Piyale’ye yazdığı “Önsöz” ve Garip Hareketinin manifestosu, edebiyatımızda şiir üzerine düşüncelerin yansıtıldığı ilk derli toplu poetik metinlerdir. Yahya Kemal’in çeşitli gazete ve dergilerde yazdığı denemelerin bir araya getirildiği “Edebiyata Dair” ve Yedi Meşalecilerin bir araya gelerek oluşturdukları Yedi Meşale kitabına koydukları ortak beyannameyi de unutmamak gerekir.

Sezai Karakoç’un şiir anlayışını ele aldığı üç ciltlik “Edebiyat Yazıları” bu alandaki önemli bir eserdir. “Edebiyat Yazıları”nda dile getirdikleri ile Sezai Karakoç, özgüven sahibi ve geleceğe umutla bakan bir şair olarak görünür. “Edebiyat Yazıları”, sadece edebiyat araştırmacılarının değil son dönem Türk şiirini kavramak isteyenlerin de atlamaması gereken bir eserdir. Bu alanda okunması gereken diğer bazı eserler şunlardır: Ahmet H. Tanpınar(19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi), Cemal Süreya (Şapkam Dolu Çiçekle), Turgut Uyar (Korkulu Ustalık), Edip Cansever(Şiiri Şiirle Ölçmek), İlhan Berk (Poetika), Ece Ayhan (Bir Şiirin Bakır Çağı), Hüseyin Cöntürk (Çağının Eleştirisi), İsmet Özel(Şiir Okuma Kılavuzu), Orhan Okay (Poetika Dersleri), Mehmet H. Doğan(İkinci Yeni Şiir), Cevat Akkanat (Gelenek ve İkinci Yeni Şiiri), Osman Özbahçe (Sağlam Şiir), Hakan Arslanbenzer (Neo Epik Şiir), Hakan Şarkdemir (Kahramanın Dönüşü), Yalçın Armağan(İmgenin İcadı), Celal Fedai(Şair Dağın Doruğunda), Hayriye Ünal (Eşikteki Özgürlük), Mehmet Can Doğan(Modern Türk Şiiri)…

 

Kaynak: Diriliş Postası

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.