Bir Mevlânâ ve mesnevi âşığının hayatı: Şefik Can kimdir?

Bir Mevlânâ ve mesnevi âşığının hayatı: Şefik Can kimdir?

Bir Mevlânâ ve mesnevi âşığının hayatı: Şefik Can kimdir?

A+A-

 

O bir subaydı, edebiyat öğretmeniydi, mutasavvıftı, mütefekkirdi. En önemlisi bir Mevlâna ve Mesnevi âşığıydı. Tahirü’l-Mevlevi’den sonra Mevlâna ve Mesnevi sohbetlerini yürüten bir Mesnevîhân idi. En kıdemli dede konumunda olan bir Sertarîkti. Hayatını Mevlevilik öğretisine adayan bu entelektüelin kitap ve yazılarının çoğu yine Mevlâna ve Mesnevi üzerineydi. Peki, böylesine çok yönlü bir kişilik sahibi olan, bir Türk entelektüeli olarak Şefik Can’ın hayatı nasıldı?

 

Maltepe Askeri Lisesi, Kırıkkale Askeri Sanat Enstitüsü, Kuleli Askeri Lisesi, Erzincan Askeri Lisesi ve Konya Astsubay Ortaokulu’nda öğretmen ve idareci olarak çalıştıktan sonra 1965 yılında Kıdemli Albay rütbesiyle emekli olmuştur. Emekliliğinden sonra kendisini tamamen Mevlana ve Mesnevi’te adamıştır.

Maltepe Askeri Lisesi, Kırıkkale Askeri Sanat Enstitüsü, Kuleli Askeri Lisesi, Erzincan Askeri Lisesi ve Konya Astsubay Ortaokulu’nda öğretmen ve idareci olarak çalıştıktan sonra 1965 yılında Kıdemli Albay rütbesiyle emekli olmuştur. Emekliliğinden sonra kendisini tamamen Mevlana ve Mesnevi’te adamıştır.

 

Şefik Can, 22 Haziran 1909’da Erzurum’un Ilıca ilçesine bağlı olan Tebrizcik köyünde dünyaya gelmiştir.

Şefik Can, 22 Haziran 1909’da Erzurum’un Ilıca ilçesine bağlı olan Tebrizcik köyünde dünyaya gelmiştir.

 

Edebiyata meraklı olan Şefik Can, üstlerine haber vermeden İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne kayıt yaptırmış; ancak bu davranışının ortaya çıkması üzerine Kırklareli’nin Vize kasabasına deniz üsteğmen rütbesiyle sürülmüştür. Bu kez üstlerine haber verip gerekli izni alan Şefik Can öğretmen alım sınavlarına girip başarılı olmuş ve edebiyat öğretmeni olma hakkını elde etmiştir.

Edebiyata meraklı olan Şefik Can, üstlerine haber vermeden İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne kayıt yaptırmış; ancak bu davranışının ortaya çıkması üzerine Kırklareli’nin Vize kasabasına deniz üsteğmen rütbesiyle sürülmüştür. Bu kez üstlerine haber verip gerekli izni alan Şefik Can öğretmen alım sınavlarına girip başarılı olmuş ve edebiyat öğretmeni olma hakkını elde etmiştir.

 

İlk olarak 1937 senesinde Maltepe Askeri Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olarak göreve başlamıştır. Burada öğretmen iken, 1941 yılında Erzurumlu Müşfika Hanım’la evlenmiş, bu evlilikten Fatma Mine ve Ayşe Gülşen adında iki kızı dünyaya gelmiştir. Ne yazık ki bu evlilik 1963 yılında son bulmuştur. Boşandıktan sonra bir süre babasının başka bir evliliğinden dünyaya gelen kız kardeşi Fevziye Hanım’la yaşayan Şefik Can, 1975’te hacca gitmiş, 1995 yılında ise Manisalı Sabahat Hanım’la evlenmiştir.

İlk olarak 1937 senesinde Maltepe Askeri Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olarak göreve başlamıştır. Burada öğretmen iken, 1941 yılında Erzurumlu Müşfika Hanım’la evlenmiş, bu evlilikten Fatma Mine ve Ayşe Gülşen adında iki kızı dünyaya gelmiştir. Ne yazık ki bu evlilik 1963 yılında son bulmuştur. Boşandıktan sonra bir süre babasının başka bir evliliğinden dünyaya gelen kız kardeşi Fevziye Hanım’la yaşayan Şefik Can, 1975’te hacca gitmiş, 1995 yılında ise Manisalı Sabahat Hanım’la evlenmiştir.

 

İlk eğitimini babası Müderris Mehmet Tevfik Efendi’den alan Şefik Can dinî bilgileri, Arapça’yı ve Farsça’yı öğrenmiş, daha sonra ise ilkokulu Sivas’ın Yıldızeli ilçesinde okumuştur. Ardından 1923-1924 eğitim öğretim yılında Tokat Askeri Ortaokulu’na giden Şefik Can, burayı bitirince Kuleli Askeri Lisesi’ne devam etmiş, 1930 yılında ise harp akademisinin yerini tutan Levazım Yüksek Okulu’na kaydolmuştur. 1931 yılına gelindiğinde ise teğmen olarak Türk ordusunda yerini almıştır.

İlk eğitimini babası Müderris Mehmet Tevfik Efendi’den alan Şefik Can dinî bilgileri, Arapça’yı ve Farsça’yı öğrenmiş, daha sonra ise ilkokulu Sivas’ın Yıldızeli ilçesinde okumuştur. Ardından 1923-1924 eğitim öğretim yılında Tokat Askeri Ortaokulu’na giden Şefik Can, burayı bitirince Kuleli Askeri Lisesi’ne devam etmiş, 1930 yılında ise harp akademisinin yerini tutan Levazım Yüksek Okulu’na kaydolmuştur. 1931 yılına gelindiğinde ise teğmen olarak Türk ordusunda yerini almıştır.

 

Şefik Can, hocası ve üstadı olan Tahirü’l-Mevlevi ile ilk olarak Kuleli Askeri Lisesi’nde bir öğrenciyken, Şeyh Şamil hakkındaki bir kitap vesilesiyle tanışır. Şeyh Şamil hakkında bilgi sahibi olmak için kitap aramış ve bu konuda en güzel eseri Tahirü’l-Mevlevi’nin yazdığını öğrenmiştir. Ama ne yazık ki bu eseri hiçbir yerde bulamamaktadır. Bir sahaf Şefik Can’a doğrudan Tahirü’l-Mevlevi’ye giderek kitabı ondan istemesini tavsiye eder. Şefik Can da öyle yapar. Tahirü’l-Mevlevi’nin Aksaray’daki evine giden Şefik Can durumu anlatır; ancak Tahirü’l-Mevlevi ona kitabı yalnızca kendi kütüphanesinde okuyabileceğini söyler. Şefik Can ise Tahirü’l-Mevlevi’nin kendisine güvenmemesinden ve kitabı ödünç vermemesinden dolayı üzülerek geri döner.

Şefik Can, hocası ve üstadı olan Tahirü’l-Mevlevi ile ilk olarak Kuleli Askeri Lisesi’nde bir öğrenciyken, Şeyh Şamil hakkındaki bir kitap vesilesiyle tanışır. Şeyh Şamil hakkında bilgi sahibi olmak için kitap aramış ve bu konuda en güzel eseri Tahirü’l-Mevlevi’nin yazdığını öğrenmiştir. Ama ne yazık ki bu eseri hiçbir yerde bulamamaktadır. Bir sahaf Şefik Can’a doğrudan Tahirü’l-Mevlevi’ye giderek kitabı ondan istemesini tavsiye eder. Şefik Can da öyle yapar. Tahirü’l-Mevlevi’nin Aksaray’daki evine giden Şefik Can durumu anlatır; ancak Tahirü’l-Mevlevi ona kitabı yalnızca kendi kütüphanesinde okuyabileceğini söyler. Şefik Can ise Tahirü’l-Mevlevi’nin kendisine güvenmemesinden ve kitabı ödünç vermemesinden dolayı üzülerek geri döner.

 

Onun Tahirü’l-Mevlevi ile ikinci karşılaşması yıllar sonra gerçekleşir. Kuleli Askeri Lisesi’ne atanan Şefik Can, esas öğretmenliğe geçmek için öncelikle tecrübeli bir öğretmenin yanında bir yıl staj yapmak zorundadır. Kader bu ya, Şefik Can’a düşen hoca, Darüşşafaka’da ve Kuleli’de edebiyat öğretmenliği yapan Tahirü’l-Mevlevi’dir. Başlarda her ikisi de bu durumdan muzdarip olsa da zamanla Tahirü’l-Mevlevi ile Şefik Can arasındaki ilişki bir baba-oğul ilişkisine dönüşür.

Onun Tahirü’l-Mevlevi ile ikinci karşılaşması yıllar sonra gerçekleşir. Kuleli Askeri Lisesi’ne atanan Şefik Can, esas öğretmenliğe geçmek için öncelikle tecrübeli bir öğretmenin yanında bir yıl staj yapmak zorundadır. Kader bu ya, Şefik Can’a düşen hoca, Darüşşafaka’da ve Kuleli’de edebiyat öğretmenliği yapan Tahirü’l-Mevlevi’dir. Başlarda her ikisi de bu durumdan muzdarip olsa da zamanla Tahirü’l-Mevlevi ile Şefik Can arasındaki ilişki bir baba-oğul ilişkisine dönüşür.

 

1948 yılından itibaren gönüllü olarak verilen Mesnevi derslerini 1951 yılında vefat edene dek Tahirü’l-Mevlevi sürdürmüştür. Ondan sonra ise bu vazifeyi Celaleddin Çelebi’nin uygun görmesi üzerine Şefik Can üstlenmiştir. Mevlana ve Mesnevi üzerine ölümüne dek konuşan Şefik Can, bu görevi kendisinden sonra manevi kızı olan Hayat Nur Artıran’a bırakmıştır.

1948 yılından itibaren gönüllü olarak verilen Mesnevi derslerini 1951 yılında vefat edene dek Tahirü’l-Mevlevi sürdürmüştür. Ondan sonra ise bu vazifeyi Celaleddin Çelebi’nin uygun görmesi üzerine Şefik Can üstlenmiştir. Mevlana ve Mesnevi üzerine ölümüne dek konuşan Şefik Can, bu görevi kendisinden sonra manevi kızı olan Hayat Nur Artıran’a bırakmıştır.

 

Aynı zamanda Sertarîk, yani çelebi efendinin vekili ve Konya Mevlevîhanesi’nin şeyhi konumunda bulunan kıdemli bir dede olan Şefik Can, 1960’lı yıllarda Konya’da düzenlenen Şeb-i Arus törenlerinde birkaç defa posta oturduysa da bundan vazgeçmiştir; çünkü o, Mevlevi ayinlerinin sembolik şekilde icra edilmesinden rahatsız olmuştur ve sembolik bir görevi yerine getirmektense zamanını Mevlevilik sohbetlerine ve kitaplara harcamayı tercih etmiştir.

Aynı zamanda Sertarîk, yani çelebi efendinin vekili ve Konya Mevlevîhanesi’nin şeyhi konumunda bulunan kıdemli bir dede olan Şefik Can, 1960’lı yıllarda Konya’da düzenlenen Şeb-i Arus törenlerinde birkaç defa posta oturduysa da bundan vazgeçmiştir; çünkü o, Mevlevi ayinlerinin sembolik şekilde icra edilmesinden rahatsız olmuştur ve sembolik bir görevi yerine getirmektense zamanını Mevlevilik sohbetlerine ve kitaplara harcamayı tercih etmiştir.

 

Şefik Can 23 Ocak 2005 tarihinde 96 yaşındayken vefat etmiş, vasiyeti üzerine Konya’daki Mevlana Müzesi yakınında bulunan Üçler Kabristanı’na gömülmüştür.

Şefik Can 23 Ocak 2005 tarihinde 96 yaşındayken vefat etmiş, vasiyeti üzerine Konya’daki Mevlana Müzesi yakınında bulunan Üçler Kabristanı’na gömülmüştür.

 

Şefik Can, Mevlana ve Mesnevi üzerine yaptığı çalışmalar sayesinde Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “Üstün Hizmet Ödülü”ne lâyık görülmüştür.

Şefik Can, Mevlana ve Mesnevi üzerine yaptığı çalışmalar sayesinde Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “Üstün Hizmet Ödülü”ne lâyık görülmüştür.

 

Şefik Can, çocukluğundan beri Mevlana âşığıdır. Babası sayesinde daha okula gitmeden Mevlana’yı tanımış ve ona körü körüne bağlanmadığını, bütün dünya edebiyatlarını okuduktan sonra kendisine Mevlana eserleri yanında hepsinin boş ve lüzumsuz geldiğini ifade eder.

Şefik Can, çocukluğundan beri Mevlana âşığıdır. Babası sayesinde daha okula gitmeden Mevlana’yı tanımış ve ona körü körüne bağlanmadığını, bütün dünya edebiyatlarını okuduktan sonra kendisine Mevlana eserleri yanında hepsinin boş ve lüzumsuz geldiğini ifade eder.

 

Bir ara şiir yazmaya merak salan Şefik Can, Mevlana’yı tanıdıktan sonra ona olan saygısından dolayı bu hevesinden vazgeçmiş, şiirlerini ise yırtıp atmıştır.

Bir ara şiir yazmaya merak salan Şefik Can, Mevlana’yı tanıdıktan sonra ona olan saygısından dolayı bu hevesinden vazgeçmiş, şiirlerini ise yırtıp atmıştır.

 

Şefik Can, tam bir kütüphane meraklısıdır. Öğrencilik yıllarından itibaren yaklaşık on bin kitap biriktirmiştir. Bunlar Türkçe dışında Arapça, Farsça, Rusça, Fransızca ve Osmanlı Türkçesi’yle yazılmış eserlerdir. Söz konusu eserlerin bazıları matbu iken bazıları ise el yazmasıdır. İlerleyen yaşlarında Şefik Can, bu kütüphanesini, Fatih Üniversitesi’ne bağışlamıştır (2016 yılında kapatılmıştır. Günümüzde İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Kampüsü olarak hizmet vermektedir). .

Şefik Can, tam bir kütüphane meraklısıdır. Öğrencilik yıllarından itibaren yaklaşık on bin kitap biriktirmiştir. Bunlar Türkçe dışında Arapça, Farsça, Rusça, Fransızca ve Osmanlı Türkçesi’yle yazılmış eserlerdir. Söz konusu eserlerin bazıları matbu iken bazıları ise el yazmasıdır. İlerleyen yaşlarında Şefik Can, bu kütüphanesini, Fatih Üniversitesi’ne bağışlamıştır (2016 yılında kapatılmıştır. Günümüzde İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Kampüsü olarak hizmet vermektedir).
.

 

Çok küçük yaşlarda Arapça ve Farsça’yı öğrenen Şefik Can, daha sonra kendi kendine çalışarak ve orijinal dilde eserler okuyarak Almanca, Rusça, Fransızca, İngilizce, Yunanca ve Japonca öğrenmiştir. Hatta bu dillerden çeviriler yapıp bu dillerde eserler de hazırlamıştır.

Çok küçük yaşlarda Arapça ve Farsça’yı öğrenen Şefik Can, daha sonra kendi kendine çalışarak ve orijinal dilde eserler okuyarak Almanca, Rusça, Fransızca, İngilizce, Yunanca ve Japonca öğrenmiştir. Hatta bu dillerden çeviriler yapıp bu dillerde eserler de hazırlamıştır.

 

Şefik Can’ın yayımlanmış kitapları şunlardır: Mevlâna ve Eflatun, Klasik Yunan Mitolojisi, Hz. Mevlâna’nın Rubaileri, Mevlâna Hayatı Şahsiyeti Fikirleri, Konularına Göre Açıklamalı Mesnevî Tercümesi, Dîvan-ı Kebîr Seçmeler, Mesnevi Şerhi, Mesnevi’den Seçmeler, Destegül, Mesnevî Hikâyeleri. Bunun dışında yazarın çeşitli dergilerde yazıları ve bildirileri de mevcuttur. Murat Aslan yazdı Not: Bu yazıda, Erzurum’un Yüzleri serisinde yer alan, Naci Elmalı ve Şevket Kaan Gündoğdu’nun hazırladığı Şefik Can adlı kitaptan yararlanılmıştır (Atatürk Üniversitesi Yayınları, No: 1140, Erzurum, 2016).

Şefik Can’ın yayımlanmış kitapları şunlardır: Mevlâna ve Eflatun, Klasik Yunan Mitolojisi, Hz. Mevlâna’nın Rubaileri, Mevlâna Hayatı Şahsiyeti Fikirleri, Konularına Göre Açıklamalı Mesnevî Tercümesi, Dîvan-ı Kebîr Seçmeler, Mesnevi Şerhi, Mesnevi’den Seçmeler, Destegül, Mesnevî Hikâyeleri. Bunun dışında yazarın çeşitli dergilerde yazıları ve bildirileri de mevcuttur.

Kaynak: https://www.dunyabizim.com/bir-mevln-ve-mesnevi-siginin-hayati-sefik-can-kimdir-p17-aid,11677.html#galeri
Murat Aslan yazdı
Not: Bu yazıda, Erzurum’un Yüzleri serisinde yer alan, Naci Elmalı ve Şevket Kaan Gündoğdu’nun hazırladığı Şefik Can adlı kitaptan yararlanılmıştır (Atatürk Üniversitesi Yayınları, No: 1140, Erzurum, 2016).

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.