HUNAT HATUN'LA HİSBİHAL

HUNAT HATUN'LA HİSBİHAL

Şehirler, sahip oldukları değerleri merak edip öğrenmek isteyenlere fısıldarlar. Her şehrin meraklısına fısıldayacağı bir hikâyesi vardır. Bütün...

A+A-
Şehirler, sahip oldukları değerleri merak edip öğrenmek isteyenlere fısıldarlar. Her şehrin meraklısına fısıldayacağı bir hikâyesi vardır. Bütün mesele şehrin bu fısıltısına kulak verip, onu anlayabilmektir.

Günümüzde evde kullanılan mobilyaların dahi en fazla üç yıllık bir ömrü vardır. Bunun için de insanların hatıralara saygısı kalmamıştır. Önemli günler dahi birileri tarafından belirlenir ve oluşturulan tüketim toplumu tarafından kutlanır. Mesela; sevgililer günü, babalar günü, anneler günü v.s. Halbuki her ruhun önem verdiği ve vecde geldiği olaylar farklıdır. Her kesin farklı bir hikâyesi ve duygu yoğunluğu yaşadığı hatıraları vardır.


İnsan vardır, tarihi geçmişi ile gurur duyar. Geçmişte atalarının yaptığı büyük işleri yıl dönümlerinde hatırlayıp kutlamayı sever. Atalarının geçmişten günümüze bıraktıkları eserleri gezip görmek, o eserlerle hasbıhal etmek bazıları için bir tutkudur.


Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi tarafından "Yazılacak Çok Şeyimiz Var" etkinliği çerçevesinde düzenlenen Kayseri gezisinde yer aldım. Bu gezi sırasında Erciyes'in zirvesine çıkarak, dünyaya tepeden bakmanın ne demek olduğunu gördüm. Havanın sisli olmasına rağmen, bir şehre tepeden bakmakla, şehre içinden bakmanın arasındaki fark belli oluyor. Tepeden bakılınca bütün şehri ayaklarınızın altında hissediyorsunuz. Ona sahip olma duygusu yaşıyorsunuz. Şehrin içinde ise küçüklüğünüzü ve acizliğinizi görüyorsunuz. Şehrin büyüklüğü karşısında hiçliğinizi fark ediyorsunuz.


Kayseri de Konya gibi bir Selçuklu şehri. Başkent olmamasına rağmen bu özelliğini, Konya'dan daha iyi muhafaza etmiş. Seyit Burhaneddin Hazretleri'nin türbesinden başlattığımız şehir içi gezimize Hunat Hatun Medresesi ziyareti ile son verdik. Nesibe Gevher Hatun Şifahanesini, Ulu Cami'yi, Kayseri Kalesi'ni, kümbetleri, kapalı çarşısını vs. yerlerini gezme imkânı bulduğumuz Kayseri, tarihi ile gurur duyan bir şehir. Bunu da sahip olduğu tarihe sahip çıkıp koruyarak gösteriyor.


Kayseri'de tarihi yapıları gezerken, bu eserlerle hasbıhal etmek istedim. Hepsine fısıltı halinde seslenmeye çalıştım. Ancak hiç birisi bana cevap vermedi. Cevap alabileceğim makamın Hunat Hatun olduğunu söylemekle yetindiler. Ben de derdimi Hunat Hatun'la paylaşmak istedim. Medresenin gönülleri okşayan muhteşem Taç Kapısında "Selamünaleyküm" diye fısıldadım ve arkasından ben sizin torununuzum demek cesaretini gösterdim. Hunat Hatun, gür bir sesle niçin fısıldayarak konuştuğumu sordu. Ben yine fısıldayarak, Türklüğümle övünüyorum demekten korktuğumu, şayet birileri duyarsa ırkçılıkla itham edilebileceğimi söyledim. Şu anda ancak Türkiyeli olmakla gurur duyabilmeme izin verildiğini, tarlalarımıza genleri ile oynanmış ürün ekmeye başladığımızı, gelecekte bizim yetiştirdiğimiz genleri ile oynanmış ürünlerin ne hale dönüşebileceğini tahmin edemediğimizi anlatmaya çalıştım.


Hunat Hatun yine gür bir sesle, Selçuklu'yu yıkmaya gelenlere türbesinden şöyle haykırdığını söyledi. "Siz bizi öldürebilirsiniz, ancak ruhumuzu ortadan kaldırmaya gücünüz yetmez. Ben daha büyük bir medeniyete gebeyim. Ölümüm bu doğumu çabuklaştırmaktan başka bir şeye yaramaz" Hunat Hatun sözlerine şöyle devam etti, "Bizi yok ettiğini sanan Moğol, aslında yeni bir doğuma ebelik yaptı. Bizim son nefesimizi vermemek için direndiğimiz zamanda batıda yeni bir doğum gerçekleşti. Osman Bey tarafından gerçekleştirilen bu yeniden dirilişin, maddi dayanağı bizdik. Manevi dayanağı da Mevlana'dan, Yunus'tan, Seyyit Burhaneddin'den, Ahi Evran'dan aldığı ruhu batıya taşıyan Kırşehirli Şeyh Edebali oldu. Biz büyük atamız Oğuz Kağan'dan bu yana her ölüşümüzde daha güçlü olarak tekrar doğduk. Bu bizim karakterimize Tanrı tarafından bir lütuf olarak verilmiş. Dün böyle idi bundan sonrada böyle olmaya devam edecek" dedi.


Kayseri gezisinde Hunat Hatun ile yapmış olduğum bu hasbıhal sonrası, ruhum dinginleşti. Bu dinginlikle Konya'ya döndüm.

***
Kayseri, Konya'dan daha gelişmiş ve modern bir şehir görüntüsü veriyor. Sahip olduğu son derece lüks tramvayı, tramvay yolunun çimlendirilerek yeşil alan görüntüsü verilmesi, Erciyes Dağı'nda yapılan çalışmalar bir şehrin büyüme tutkusu olarak yansıyor. Teleferik ve gondollar Erciyes'in zirvesine ulaşmayı kolaylaştırmış. Kayseri bir tarih şehri olma yanında kış sporları merkezi olma yolunda da emin adımlarla ilerliyor. Tek endişem bunun abartılıp, Erciyes'in bir beton yığınına dönüştürülmesi. Konya'nın yıllarca çözemediği kaldırım işini Kayseri çözmüş sanıyorum. Çünkü gezdiğimiz alanlarda kaldırım inşaatı ile karşılaşmadık.

Kayseri gezimiz sırasında bize rahat ettirmek için koşuşturan Eski Meram Belediye Başkanı Refik Tuzcuoğlu ve Kayseri Yazarlar Birliği Başkanı Ahmet İlhan ve üyelerine sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Her ne kadar Kayseri'nin o meşhur mantısını yemek nasip olmadı ise de (espri olarak algılayın) gösterilen ilgi ve alaka bizi ziyadesi ile memnun etti.

Allah'a emanet olun.
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.