İMANIN KABARDIĞI ÇOŞUP GÜRLEDİĞİ YER ÇANAKKALE

İMANIN KABARDIĞI ÇOŞUP GÜRLEDİĞİ YER ÇANAKKALE

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi güzel işler yapmaya devam ediyor. Her hafta düzenlenen kültürel etkinliklerin yanı sıra "yazacak çok şeyimiz var"...

A+A-
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi güzel işler yapmaya devam ediyor. Her hafta düzenlenen kültürel etkinliklerin yanı sıra "yazacak çok şeyimiz var" adı altında yapılan gezi programları bir hayli ilgi görüyor ve oldukça faydalı sonuçlar doğuruyor. Bu bağlamda geçtiğimiz hafta sonunda TYB Konya Şubesince düzenlenen Bursa ve Çanakkale gezisine katılma imkanı buldum.

Yazımın hemen başında belirtmeliyim ki oldukça yararlı ve verimli geçen bu geziyi düzenleyen TYB Konya Şubesi adına Başkan Mehmet Ali Köseoğlu'na, diğer yetkililerine ve emeği geçenlere, ayrıca gezinin sponsorluğunu üstlenen Konya Büyükşehir Belediyesi Başkan ve idarecilerine ne kadar teşekkür etsek azdır. Diğer yandan Çanakkale gezimizde bize rehberlik yapan ve Çanakkale'nin mana ve önemini çok güzel dile getiren Ali Rıza Akkuş beye de teşekkür etmek görevimizdir. Allah hepsinden razı olsun.

Bir çok güzellik yaşandı bu gezide... Gezimizin ilk durağı Bursa oldu. Osmanlı Devletinin uzun süre Başkentliğini yapan Bursa'da, şanlı ecdadımızın nakış nakış işlediği o muhteşem eserleri yeniden görmüş olmanın mutluluğunu yaşadık.

Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılan, Bursa'nın hattâ Türk tarihinin en büyük ve en muhteşem Camilerinden biri olan, tam ortasında bir şadırvan bulunan, üstü 20 kubbe ile örtülü ve görmeye değer bir sanat âbidesi olan Ulu Camiyi, Bursa'nın manevi sultanı ve büyük velilerinden olan Emir Sultan hazretlerini, Yıldırım'ın oğlu Çelebi Sultan Mehmet tarafından yaptırılan, iç mekândaki tezyinat bütünü ve uyumu ile göz kamaştırıcı ve büyüleyici bir özelliği olan, ayrıca müezzin mahfili ile hünkâr mahfilinin muhteşem bir çini dekorasyona sahip bulunduğu, insanın bakmaya doyamadığı sanat hârikası Yeşil Cami ile hemen karşısındaki yeşil türbeyi, Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi ile Bursa'yı fetheden oğlu Orhan Gazi türbelerini ve türbe civarındaki tarihi saat kulesi ile top atışlarının yapıldığı Tophane bölgesini bir kere daha gördük ve ecdadımızın bizlere bıraktığı muhteşem eserleri bir kere daha müşahede ettik.

Bursa'da ayrıca zamanımızın büyük şairi üstad Cengiz Numanoğlu ile görüşme ve sohbet etme güzelliğini de yakaladık. Üstad Cengiz Numanoğlu ağabeyimiz ile yaptığımız sohbetin tadına doyum olmadı. Zat-ı âlilerini Konya'ya davet ederek kısa süre içinde ayrılmak zorunda kaldık. Zira önümüzde Çanakkale gezimiz vardı. İnşallah en kısa zamanda tekrar görüşmek nasip olur.

Ve Çanakkale... 97 yıl önce bir destan yazıldı Çanakkale'de... Bir iman gürledi coştu, bir inanç patlaması yaşandı Çanakkale'de 1915 yılında... Kuru kuruya kazanılan bir zafer değildi bu... Bitti denilen bir ruhun yeniden coşması, yeniden ayağa kalkması, yeniden dirilişiydi. Kurtuluşun müjdesi, bitmek üzere olan ümitlerin yeniden yeşermesiydi Çanakkale destanı...

Yedi düvelin, Mehmetçiğin imanı karşısında geri dönüp kaçmak zorunda kaldığı yerdir Çanakkale... Din ve vatan uğruna kanlarını dökerek seve seve ölüme koşan Mehmetçiğin destan yazdığı yerdir Çanakkale... Mehmetçik bir değil binlerce destan yazdı Çanakkale'de... Hasta adam dedikleri Osmanlı'nın ve imanlı milletimizin yeniden diriliş destanıdır Çanakkale...

Yaşları ortalama olarak 18-19 olan, henüz hayatlarının baharında bulunan ve anaların vatana kurban olsun diye kınalayıp gönderdikleri 253 bin vatan evladının kan dökerek, can vererek şehit düştüğü ve bu vatanı bize emanet bıraktığı yerdir Çanakkale...

Çanakkale olmaz denilen şeylerin olduğu ve insan üstü nice olayların, mucizelerin gerçekleştiği yerdir. Bıyığı yeni terlemeye başlamış kınalı kuzuların, "Millet olarak ya bu topraklarda yok olup tarih sahnesinden silinip gideceğiz, ya da ebediyen hür ve bağımsız yaşayacağız" inancı ile, haçlı zihniyetine karşı imanının kabardığı, coşup gürlediği yerdir Çanakkale...

Çanakkale ruhunu ve Çanakkale şuurunu yaşatmamız lâzım. Yeni nesillerimizi bu iman ve bu inanç şuuru ile yetiştirmemiz lâzım. Çanakkale ruhunun bize bıraktığı emaneti yaşatmamız lâzım. O kutsal emaneti evlatlarımıza aktarmamız lâzım. Çanakkale destanını diri tutmamız, o inanca sıkı sıkıya bağlanmamız lâzım.

Aradan değil 97, binlerce yıl geçse de unutmayalım, unutturmayalım Çanakkale'yi... Bir avuç iman abidesi kahraman insanın, "kimi hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ" olan, "eski dünya, yeni dünya bütün akvâm-ı beşer" e karşı 15 ay boyunca denizde ve karada verdiği amansız mücadelenin ve insanı nice ibretlere, nice hayretlere ve nice dehşetlere düşüren, unutulmaz savaş sahnelerinin yaşandığı yerdir Çanakkale... Tabii ki, "bu topraklar için toprağa düşmüş" olan 253 bin vatan evladını unutmayacağız.

Bu ruhla gezdik Çanakkale'yi, bu ruhla gördük Seyit Onbaşı'nın 276 kğ. lık top mermisini "Ya Allah" diyerek sırtında taşıdığı, topun namlusuna sürdüğü ve ateşleyerek İngiliz gemisini batırdığı anda savaşın kaderini değiştirdiği Rumeli Mecidiye tabyasını, bu ruhla gezdik Yüce Allah'ın "onlar asla ölü değildirler, onlar diridirler" buyurduğu 253 bin Şehidin yattığı o bölgeyi, şehitlikleri, abideyi...

Bu ruhla gördük Yahya Çavuş ve 63 arkadaşının, binlerce İngiliz askerine ve İngiliz savaş gemisine karşı 11 saat boyunca verdiği şanlı mücadeleyi, bu ruhla dinledik bu 64 mücahidin tek tek şehadet şerbetini nasıl içtiklerini...

Aynı ruhla gezdik Seddülbahir'i, Cesarettepe'yi ve Conkbayır'ını... Kanla dolduğu ve günlerce kan renginde göründüğü için denizin kızıla boyandığı, mermileri biten Mehmetçiğin taşla, sopayla, kazma, kürek ve süngüyle savaşarak bu şartlarda bile düşmana teslim etmediği yer olan bu bölgeyi aynı ruhla ve duygu dolu bir kalple gezdik, gördük.



Kolundan yaralanan Mehmetçiğin savaşmasına mani olan kolunu kesip atarak yaralı halde düşman saflarına şahin gibi atıldığını ve kanının son damlasına kadar vuruşarak şehitler kervanına katıldığını aynı ruhla dinledik.



TYB Konya Şubesi de unutmadı Çanakkale'yi ve Çanakkale ruhunu... Bu ruhla Çanakkale'ye götürdüğü yazarlar, bütün yorgunluklarına rağmen, şehitleri ziyaret etmenin, onlara dualar, Fatiha'lar, Yasin'ler göndermenin ve dünyada emsali görülmeyen Çanakkale savaşlarının yapıldığı ve ülkemizi işgale gelen batılı güçlerin bütün maddi üstünlüklerine rağmen, hesap edemedikleri Mehmetçiğin imanı karşısında tutunamayarak geldikleri gibi gittikleri toprakları görmenin mutluluğu ile ve duygu yüklü bir gönülle Konya'ya döndüler.



Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, o şuuru ve o ruhu canlı tutmak adına şöyle sesleniyor.



Şu Boğaz harbi nedir? Varmı ki dünyada eşi?

En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi.

Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya

Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- "Bu bir Avrupalı!"
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer.

...

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;

Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;

Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,

Atılan her lâğamın yaktığı, yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;

O ne müthiş tipidir: savrulur enkaaz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,

Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,

Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.

...

Âsım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek

İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.

Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...

O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar...

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor;

Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!



"Bu , taşındır" diyerek Kâbe'yi diksem başına;

Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namiyle,

Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmiyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,

Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;

...

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...

Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.

...

Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... heyhât,

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.

Selam size, hürmet size, rahmet size ey şehitler ordusu...

Bu duyguyu ve bu ruhu bize yaşatan herkese tekrar tekrar teşekkürler ediyoruz. Bizim de bu ruhu, bu şuuru evlatlarımıza ve nesillerimize aktarmak ve onların gönüllerinde yaşatmak görevimiz olmalıdır.

Mutlu yarınlar efendim.
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.