Yazılarını Öz'den Öz'e Ören Adam

Yazılarını Öz'den Öz'e Ören Adam

1940'ta Maraş'ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Maraş, Malatya, Tunceli gibi Güney ve Doğu şehirlerinde tamamladı. İ.Ü. Hukuk Fakültesini ve İ.Ü....

A+A-

1940'ta Maraş'ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Maraş, Malatya, Tunceli gibi Güney ve Doğu şehirlerinde tamamladı.

İ.Ü. Hukuk Fakültesini ve İ.Ü. Gazetecilik Enstitüsü'nü bitirdi. Devlet Planlama Teşkilatı'nda uzman olarak çalıştı. Bir ara araştırma amacıyla ABD'nin çeşitli eyaletlerinde, 1970-1971'de iki yıl kadar kaldı. 1975 yılında Kültür Bakanlığı Bakanlık Müşavirliği görevine geldi. Aynı bakanlıkta bir yıl da müfettişlik yaptı. 1978'de istifa ederek ayrıldığı devlet memurluğuna bir süre sonra tekrar döndü.

Üstad Özdenören, "Denize Açılan Kapı" sıyla 1984 yılında Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Hikayecisi Ödülü'ne layık görüldü. "İki Dünya"sıyla(deneme) da 1978'de Türkiye Milli Kültür Vakfı tarafından fikir dalında Jüri Özel Ödülü'nü aldı. "Çok Sesli Bir Ölüm" ve "Çözülme" adlı hikâyeleri TV filmi yapıldı. "Çok Sesli Bir Ölüm" Uluslararası 1977 Altın Prag TV Filmleri Festivali'nde Jüri Özel Ödülü aldı.

Eserleri: "Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler", "Kafa Karıştıran Kelimeler", "Müslümanca Yaşamak", "Yaşadığımız Günler", "Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı",
"Çarpılmışlar", "Çözülme", "Çok Sesli Bir Ölüm", "Gül Yetiştiren Adam", "Hastalar ve Işıklar", "Yeni Dünya Düzeninin Sefaleti", "Ruhun Malzemeleri", "Ben ve Hayat ve Ölüm", "Yeniden İnanmak", "Denize Açılan Kapı", "Red Yazıları", "Acemi Yolcu", "İpin Ucu", "Çapraz İlişkiler", "Kent İlişkileri", "Yüzler ", "İki Dünya ", "Kuyu ", "Köpekçe Düşünceler", "Hışırtı ", "Ansızın Yola Çıkmak", "Eşikte Duran İnsan", "Yazı, İmge ve Gerçeklik", "Aşkın Diyalektiği", "Toz ", ve "Düşünsel Duruş".

"Gül Yetiştiren Adam" kitabını alan bir bayan, bir gün sonra kitabı geri getirir ve kitapçıya der ki; "Bu kitapta gül yetiştirmekle ilgili herhangi bir bilgi yok. Bu kitabın içi başka, dışı başka!"

Özdenören'i ancak nitelikli okuyucunun anlayabileceğinin açık bir anektoduydu bu yaşanmış olay... Oysa kitapta; Anadolu'nun bir taşra kentinden Yeni Dünya'nın metropollerine kadar uzanan bir coğrafyada kaynaşan insanımız... Modernleşmiş olanlarla kişiliklerini koruma çabasıyla bunun dışında kalanlar... Her iki kesitte yaşayan insanların kendi kendileriyle gerek çevreleriyle olan çatışmalarından doğan dramlar... Eksik kalmış aşklar, eksik bırakılmış eylemler... Batı kültürünün baskısı ile çaresiz bırakılmış insanımızın bocalayışları karşısında, gizli protestoları ve gizli kabullenişleri... bireyden topluma ve yine bireyden bireyin iç dünyalarına açılımlar sözkonusudur.

"Müslümanca Düşünme"de; Müslümanca düşünmenin imkan ve yöntemini sorgulattırır okuyucuya. İslam konusunda yeterli "malumat"a sahip olmak, Müslümanca düşünmek için yeter mi? İslam'ın özü ve bütünüyle kaynaştırılamayan bilginin, düşünme etkinliğini oryantalist bakış açısına mahkum etmenin sıkıntılarını ve önemli sorunları kuşatıcı bir perspektifle gündeme getirerek sahip olduğu zengin birikimiyle çözümler getiriyor.

"Köpekçe Düşünceler" için kendisi şöyle diyor: "Birilerinin düşüncesine hakaret etme niyetiyle bu yazıya böyle başladığım düşünülebilir. Hayır. 'Köpekçe Düşünceler' derken, bir hayvan olarak köpeğe mahsus düşüncelerin bir portresini çıkarma niyetiyle bu işe girişmiş değilim. Çünkü böyle bir çabanın bizi hangi zorluklarla karşı karşıya bırakacağının farkındayım. 'Hayvan' ve 'düşünce' kelimelerinin yan yana durması bile bu zorlukların neler olduğunu ifşa etmeye yeterli sayılabilir. Kelimelerden birinden bir hakaret kokusu alınabilir; ötekinden de yan yana getirilmemesi gereken iki kavramın (köpek ve düşünce) bir arada kullanılmış olmasından doğan bir zorluk ortaya çıkabilir. Fakat hemen söyleyeyim: Köpek derken, doğrudan, bir hayvan olarak köpek türünü kastediyorum. Köpekçe düşünceler derken de, bir köpeğin, kendisi olarak, dünyada ihraz ettiği yer açısından dünyaya nasıl baktığını tahayyül etmeye çalışıyorum."

"Yeniden İnanmak"ta; yeniden İslami düşünce tarzıyla, İslami yaşayış tarzıyla ayarlı hale gelmek, geçmiş dönemlerden kalan ve kafalara yer etmiş yanlış ve yabancı unsurları ayıklamakla mümkün olacağını söyler. Şöyle ki; "Bir an için kendimizi, İslam'la ilgili hiçbir şey bilmiyormuş gibi farz edeceğiz. Bağışıklık kazandığımız İslam dışı yaşama tarzını zihnimizden ve yaşayışımızdan kovacağız. Belki, böylelikle yeniden İslam'ı kabul etmeye kendimizi hazırlamış oluruz" der.

Ölü sevici bir millet olduğumuzun aksine, TYB Konya Şubesi'nin "55.Sanat Yılında Rasim Özdenören'e Saygı ve Vefa" panelinde, Üstadın da katıldığı bir programla O'nun bir çok yönünü eserlerinden ve kişiliğinden yola çıkarak irdeleme imkânı bulduk. "Köşede yazan; ama köşye yazarı olmayan", Erdem Bayazıt'ın ifadesiyle; "ayrıntı avcısı"; ahlâk ve estetiği ustaca harmanlayan; düşüncelerini öz'den öz'e ören; özüyle sözü birbirine uyan bu özgün düşünce ve edebiyat üstadına "çam sakızı çoban armağanı" mukabilinden de olsa; vefa ve sadakât borcumuzu TYB'nin mütevazı bir "Anma" programıyla icra etmiş bulunuyoruz.

Kendilerine hayırlı, sağlıklı ve bereketli daha nice uzun ömürler diliyor; TYB Konya Şubesi'ne, birbirinden değerli panelistler Doç.Dr. Turan Karataş, Dr. Alim Kahraman ve Dr. Mehmet Harmancı'ya da teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Hakimiyet 27.04.2009

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.