Bedir Köseoğlu

Bedir Köseoğlu

Yeşil Elmas, BOLU

A+A-

Gittik, Gördük, Anladık…

 Köroğlu’nun, Bolu beyine meydan okuduğu Bolu,

AKŞeyh  Akşemseddin Hz’lerinin meftun olduğu Bolu,

Yeşilin ve mavinin her tonunun ahenkle hemhal olduğu Bolu,

Ülkemin Yeşil Elmas’ı, Tabiatın kalbi Bolu…

Efendim geçtiğimiz hafta TYB Konya Şubesi üyesi olan; şair, yazar, akademisyen, fotoğraf sanatçıları ile birlikte “Yazılacak çok Şeyimiz var” diyerek adeta yeşile ve maviye doyduğumuz bir gezide yani Bolu’da idik…

İlk önce; bir birinden değerli insanlarla yeniden aynı ortamda olabilme fırsatı verdiği ve TYB Konya Şubesinin Türkiye çapındaki kalite çıtasını daha da ileriye taşıma çabası içerisinde olduğu için TYB Konya Şube Başkanımız Hayri Erten Bey’e yürekten teşekkürlerimizi iletmek isterim…

Efendim dediğim gibi bu yıl yolumuz ülkemizin gözbebeği illerinden olan Bolu’ya düştü. İyi ki düştü, iyi ki Rabbim bize bu fırsatı verdi ve iyi ki gittik. Cuma akşama doğru çıktığımız yolculukta bizleri gece yarımdan sonra Bolu Belediye Başkan Yardımcısı İhsan Ağcan bey Bolu girişinde karşıladılar. Bir kez daha anladık ki Mevlana yurdunda yaşamak, Mevlana yurdundan çıkıp başka bir ile misafir olmak bir ayrıcalıktı. Bizim için o saatte açık tuttukları ünlü Bolu Çorbacısında sıcak bir çorba ikramında bulundular ve ardından otelimize istirâhata geçtik.

Yeşil Elmas, Tabiatın kalbi, Batı Karadeniz’de yeşil ve mavinin ahenkle dans ettiği ilimiz yani Bolu’da sabah’a gözlerimizi açıp uyandığımız ilk saatlerde yeniden uyanabilmenin huzuru ile kahvaltımızı yaptıktan sonra otobüsümüze binip Abant’a doğru yeşil bir yol içerisinde yola koyulduk.

Yol uzundu muhabbetler ise koyu…

Abant’ta gidip oralara aşık olmamak mümkün değil.  Şairin dediği gibi;

Cennetten dünyaya inmiş! 
Efsunlu güzelliğiyle büyülemiş.
Hülya dolu bir düş gibi,
Mutluluğa uçtum, Abant’a kondum!

diyerek Tabiat Parkı Müzesini dostlarla gezdikten sonra Rabbimin lütfettiği muhteşem doğa içerisinde, göl kenarında yemeğimizi yedik ve Abant’tan ayrılmak istemesek de diğer bir program için otobüslerimize geçtik. Abant sanki ‘beni unutmayın’ diyordu ardımızdan.

Mudurnu, Göynük derken, Akşemsettin Hazretlerinin türbesine ulaşmanın mutluluğu ile dualar edip, Tarihi Zafer Kulesinin bulunduğu tepeden Göynük’ü izledik.

Gelin gibi süzülür
Puslu semada evlerin
Sarıyla,yeşille,kahveyle
Bütünleşir her yerin
İlkbaharda değişir
Yeşilin binbir tonu
İnsanı şair eder
Bu renklerin uyumu
 (İlknur Çekici)

Efendim Bolu bu; gez gez bitmez, bitse bitmesin istersiniz. Göynük’ten sonra Çubuk Gölü ve etrafına bir dizi film çekimi için yapıldığı söylenen yel değirmenlerinin olduğu alana düştü yolumuz. Bir süre kalıp fotoğraflar çekildikten sonra  Taşkesti  beldesi ve Sarot Termal Otel’de muhteşem bir akşam yemeğinin ardından  Bolu merkezde gerçekleşecek olan program için geri dönüş yolcuğu başladı.

Sohbet, muhabbet ve dinlenmenin ardından Pazar gününe gözlerimizi açtık… Yedi gölleri görecek olmanın heyecanı ile hazırlıklarımızı yapıp otelimizdeki görevlilerle vedalaştıktan sonra yola koyulup; Gurbet Taşı mevkiinde mola, Ayıkayası Tabiat Parkı,  Kapankaya Seyir Terası derken Yedi Göller’e dar, yeşil, inişli çıkışlı keskin virajlar eşliğinde ulaştık.

Bu zor yol ile birlikte Ayvaz Turizm’e gerçekten teşekkür etmemiz gerektiğini hatırladık. Şoförümüz son derece usta aracımız son derece konforlu idi…

Efendim; siz siz olun Yedi Gölleri ziyaret edin. Nazlı Göl, İnce Göl, Sazlı Göl, Derin Göl, Büyük Göl, Serin Göl ve Kuru Gölleri görmeden Bolu’yu gördüm de demeyin. Buraları anlatmak için söz bulmak gerçekten zor.

Ama şair;

Gözlerim Yedigöller
Yüreğim ağaç,
Bedenim toprak.
Feleğin ta kendisiydi rüzgarla resimleşen.
Sen…
Sen yapraktın ölümle güzelleşen.
Ve ben…
Ben gözleri SERİN,
Yüreği DERİN,
Ümidi İNCE,
Gönlü BÜYÜK
Pınarları KURU
Yarına NAZLI
Feryadı SAZLI
Bir düş.
Yedigöller de mayalanan…
Gül ŞENEL

demişti diyeceklerini…

Yedi Göllere gelip de gitmek kadar zoru yok. Yokuştan değil ha sakın yanlış anlamayın. 1700’lü rakımlardan 700’lü rakımlara inip çıkmak değil ayrılığı zor kılan. Böyle bir güzelliği bırakıp da gidebilmek insanı tarifi zor duygular içerisinde bırakıyor.

Hülasa zor da olsa çıktık yola, Gölcük’e doğru geldiğimiz yoldan, sanki sevgiliden ayrılır gibi…

Gölcükte bizleri Bolu Belediye Başkanımız Alaaddin Yılmaz ve Başkan Yardımcısı İhsan Ağcan karşıladılar. Sohbet ve yemeğin ardından  Dr. Mehmet Şener Yücetürk ve Musa Okur gibi muhterem insanları tanıma şerefine eriştik.

Efendim Dedik ya Bolu ‘Yeşil Elmas’ her bölgesi ayrı bir güzellik. Gölcük de muhkem güzelliklerle bezenmiş. Allah ülkemize ne güzellikler vermiş de insanlar kıymetini, değerini bilmez. Ancak  Bolu Belediye Başkanımız Alaaddin Yılmaz ve ekibi Bolu için seferber olmuş, Bolu’yu hak ettiği değere ve Turizm’de alması gereken yere getirme çabasındalar. Değerli Başkan Alaaddin Yılmaz, ‘şehrim için kafamda bir resim var, bu resmi tamamlamam gerek, bu resim benim şehre borcum’ sözleri ise sanırım müthiş bir aidiyet duygusu.

Başkanlarımızla Gölcük’te yaptığımız sohbetten sonra Başkanımız Hayri Erten bey; Konyalı yazarlarımızın kitaplarından Bolu Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz’ bir dizi kitap hediye ettiler. Sonrasında ise ziyaret yerimiz Bolu’da her doğan bebek için Belediye tarafından bir meyve ağacının dikildiği ‘Meyve Ormanı’ projesini yerinde incelemek oldu. Bolu Belediye Başkan Yardımcısı İhsan Ağcan bey’in şehri ne denli sevdiğini de gözlemlemeden geçemedik.

Bolu’nun iki, üç günde gezilecek ve idrak edilecek bir şehir olmadığını, daha geniş zaman ayırılarak ve hazmederek gezilmesi gereken muhteşem bir doğa şehri olduğunu anladık. Başkanlarımızdan ileriki yıllar için yeniden bir gezi organizesi sözü de alıp, yeniden görüşebilme ümidi ile Bolu ile helalleşerek geri dönüş için yolumuza koyulduk. Gecenin bir yarısı vardığımız Bolu’dan, gecenin bir yarısı Mevlana şehrine geri döndük.

Yeniden  TYB Konya Şube Başkanı Prof. Dr. Hayri Erten Bey’e ve  Yönetim Kuruluna şükranlarımı sunarken,  Bolu Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz Bey’e, Bolu Belediye Başkan Yardımcısı İhsan Ağcan Bey’e, gezi süresince bizlere Bolu’yu anlatan Bolu sevdalısı kılavuzumuz Muzaffer Yıldırım’a, geziye katılan; Bekir Şahin, Mustafa Güçlü, Ahmet Çaycı, Ahmet Demirel, Muammer Ulutürk, Ahmet Kuş,  Ömer Lütfi Ersöz, Sema Ersöz, Faruk Koçak, Hüzeyme Yeşim Koçak, Mehmet Ali Elmacı, Serpil Yalçınkaya, Melahat Ürkmez, Saffet Yurtsever, Lütfi Ayhan, Anuş Gökçe, Sadık Gökçe, İsmail Detseli, Mustafa Balkan, Kazım Öztürk, Ayşe Ünüvar, Anadolu Mektebi’nden genç kardeşlerimiz ve  Atilla Yaramış’ın yanı sıra gazeteci, yazar, fotoğraf sanatçısı, akademisyen ve aile fertlerinden oluşan kırk dört kişilik gruba bu muhteşem gezi için yürekten teşekkür ederim. Hakkı geçenlerin de haklarını helal etmelerini istirham ederim.

Efenim gittik, gördük ve anladık ki; Allah’a ne kadar şükretsek, verdiklerine ne kadar hamdetsek az. Rabbim bu Millete; Vatanının, Milletini, Devletini hakkı ile sevmeyi nasip etsin ve bizleri de bu yolda gidenlerden eylesin.

Selametle kalın…

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.