M. ALİ KÖSEOĞLU’NUN ARAF’TA YAHUT ARASTA’SI
Mustafa UÇURUM
M. Ali Köseoğlu ile tanışıklığımızın 30. yılındayız. Çeyrek asrı geçen bir dostluk bu. Dergilerin, şiirlerin, kırık dökük cümlelerin buluşturduğu bu dostluk, dönemlik değil ömürlük bir serüvenden başka bir şey değil. Bu sebeptendir ki Köseoğlu’nun yaptığı her işi kendi işim gibi çıkardığı her kitabı kendi kitabımmış gibi bağrıma basarım. Dupduru bir samimiyet, hiçbir kurgunun olmadığı bir içtenlik dün neyse bugün de aramızdaki bağı sımsıkı tutmaya devam ediyor. Daim olsun inşallah.
Köseoğlu’nun Çıra Yayınları arasında çıkan yeni kitabı Araf’ta yahut Arasta, onun biyografi hanesine hikâye olarak düştü.
Araf’ta yahut Arasta, hem edebî hem de sosyokültürel açıdan dikkat çekici bir çalışma. “Bir eski zaman düşü” alt başlığı ile çıkan kitap, Muğla’nın tarihi Arasta Çarşısı’nı ve çevresindeki mahalleleri merkezine alarak, bir yandan Anadolu’nun köklü kültürünü, diğer yandan ise modernleşme sürecinde yaşanan çatışmaları ve insan hikâyelerini ustalıkla işliyor. Yaşadığı mekâna bir şiir ya da hikâye gözüyle bakmak tam da buna denir. Bir dönem Muğla’da yaşayan Köseoğlu’na bu şehir ödüllü bir kitap, biriktirdiği dostluklar ve hikâyeler armağan etmiş.
Şairlerin nesir yazmalarını çok kıymetli buluyorum. Çünkü onların cümlelerinde şiirin has sesini duymak mümkün. Köseoğlu, şiirsel bir üslupla tarih, kültür, vatan sevgisi ve insan ilişkilerini harmanlayarak okuyucuyu adeta bir zaman yolculuğuna çıkarıyor.
Araf’ta yahut Arasta, adından da anlaşılacağı üzere, bir “araf” metaforu etrafında şekilleniyor. Araf, ne tam olarak bir yerde ne de diğerinde olma hâlini ifade eder; bu bağlamda, eser hem bireylerin hem de toplumun modernleşme sürecinde yaşadığı ikilemleri sembolize ediyor diyebiliriz. Muğla’nın Arasta Çarşısı, bu araf hâlinin mekânsal bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Çarşı, bir yandan geçmişin ahilik geleneklerini, usta-çırak ilişkilerini ve dayanışmayı barındırırken, diğer yandan modern dünyanın getirdiği değişimlere direnmeye çalışıyor. Köseoğlu, bu mekânı küçük bir dünya olarak kullanarak, Anadolu insanının tarihle, kültürle ve vatanla olan bağını sorguluyor.
Kitapta öne çıkan temalardan biri, vatan sevgisidir. Barış Pınarı Harekâtı’nın gölgesinde geçen hikâyeler, Mehmetçiğin fedakârlığını ve milletin birliğini yüceltiyor. Profesör Târık’ın çınaraltı sohbetlerinde Çanakkale’den bugüne uzanan bir tarih bilinci vurgulanıyor. Bu bağlamda, eser, geçmişteki mücadelelerin bugünkü anlamını sorgulatarak okuyucuya bir tarih muhasebesi yapma fırsatı sunuyor. Ancak Köseoğlu, vatan sevgisini hamasi bir söyleme hapsetmek yerine, günlük hayatın içinden, esnafın, komşuların ve gençlerin hikâyeleriyle insanileştiriyor. Örneğin, Ahmet ve Ayşe’nin aşk hikâyesi, vatan için verilen mücadelenin kişisel hayatlardaki yansımalarını duygusal bir derinlikle aktarıyor.
Bir diğer önemli tema, kültürel hafızadır. Muğla’nın Arasta Çarşısı, Şahidî Camii, Yağcılar Hanı gibi mekânlar, sadece fiziksel yapılar değil, aynı zamanda bir milletin ortak hafızasının taşıyıcılarıdır. Köseoğlu, bu mekânlar üzerinden Türk-İslam medeniyetinin izlerini sürerken, mübadele gibi tarihî olayların toplumsal dokuya etkilerini de inceliyor. Apostol Hanı’nın hikâyesi, Rumlarla Türklerin bir arada yaşadığı döneme dair nostaljik bir bakış sunarken, aynı zamanda kaybolan bir ortak yaşam kültürünü hatırlatıyor. Bu tema, eserin “eski zaman düşü” alt başlığına da güçlü bir zemin hazırlıyor.
Modernleşme ve gelenek arasındaki çatışma da eserin ana damarlarından birini oluşturuyor. Gazeteci Necat’ın şüpheci ve modernist tavrı ile Profesör Târık’ın gelenekçi ve tarih bilinci yüksek duruşu, bu çatışmayı sembolize ediyor. Necat’ın “Ne işimiz var oralarda?” sorusu, modern bireyin dış politikaya ve tarihî sorumluluklara dair sorgulayıcı yaklaşımını yansıtırken, Târık’ın “Misak-ı Millî” vurgusu, geçmişten gelen sorumlulukların bugüne taşınması gerektiğini savunuyor. Bu diyalektik, eserin entelektüel derinliğini artırıyor ve okuyucuyu taraf tutmaya zorlamadan düşünmeye sevk ediyor.
Köseoğlu’nun anlatımı, şiirsel bir üslupla hikâye anlatıcılığının sıcaklığını birleştiriyor. Yazarın şair kimliği, eserin diline güçlü bir şekilde yansıyor. Betimlemeler, Muğla’nın dar sokaklarını, beyaz badanalı evlerini ve çınar gölgelerini adeta bir tablo gibi canlandırıyor. Örneğin, Arasta’nın tasviri, “esrarlı bir taşra şarkıcısı” metaforuyla başlıyor ve bu metafor, çarşının hem yerel hem de evrensel bir ruh taşıdığını hissettiriyor. Dil, yer yer Dede Korkut’tan alıntılarla zenginleşirken, yer yer de Mehmet Âkif Ersoy’un mısralarıyla derinleşiyor. Bu, hikâyenin Türk edebiyatının köklü geleneğiyle bağını güçlendiriyor.
Kitabın yapısı, birbiriyle iç içe geçen hikâyelerden oluşuyor. Her bölüm, farklı bir karakterin ya da olayın perspektifinden anlatılıyor, ancak tüm hikâyeler Arasta Çarşısı’nda kesişiyor. Bu mozaik yapı, esere hem dinamizm katıyor hem de okuyucunun farklı bakış açılarını keşfetmesine olanak tanıyor. Örneğin, Profesör Târık’ın tarihî anlatıları, Alpar’ın genç ve meraklı sorularıyla kesilirken, Hacı Fevzi ve Radyocu Metin’in günlük muhabbetleri, eserin mizahi ve samimi tonunu dengeliyor.
Köseoğlu, diyalogları ustalıkla kullanıyor. Karakterlerin konuşmaları, sadece hikâyeyi ilerletmekle kalmıyor, aynı zamanda onların kişiliklerini ve dünya görüşlerini de ortaya koyuyor. Necat’ın alaycı üslubu, Târık’ın ateşli hitabeti ve Alpar’ın naif soruları, diyaloglar aracılığıyla canlı bir şekilde okuyucuya ulaşıyor. Bu diyaloglar, aynı zamanda Muğla’nın yerel ağzını ve esnaf kültürünü yansıtarak esere otantik bir tat katıyor.
Araf’ta yahut Arasta, Muğla’yı bir mekân olarak sadece fon olarak kullanmıyor; şehri, hikâyenin başkahramanı haline getiriyor. Muğla’nın Arasta Çarşısı, Türk-İslam şehirlerinin tipik özelliklerini yansıtıyor: Cami, çarşı, han ve mahalleler, bir merkez etrafında organik bir şekilde organize olmuş. Köseoğlu, bu mekânları tarihî ve kültürel bağlamlarıyla ele alarak, Muğla’nın Türk tarihindeki yerini vurguluyor. Şahidî Camii’nin Mevlevihane kökenleri, Apostol Hanı’nın mübadeleyle değişen kaderi ve Saat Kulesi’nin aşk hikâyesi, Muğla’nın çok katmanlı tarihini gözler önüne seriyor.
Kitap aynı zamanda Anadolu’nun modernleşme sürecindeki sancılarını da yansıtıyor. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş, eserde hem tarihî olaylar hem de karakterlerin diyalogları üzerinden tartışılıyor. Profesör Târık’ın Osmanlı’nın sanayi hamlelerini savunması, Necat’ın modernist eleştirileri ve Esat Hoca’nın millî mücadeledeki rolü, bu geçiş döneminin karmaşıklığını ortaya koyuyor. Köseoğlu, ne Osmanlı’yı idealize ediyor ne de Cumhuriyet’i yadsıyor; aksine, her iki dönemin de birbiriyle süreklilik içinde olduğunu savunuyor.
Araf’ta yahut Arasta’nın en güçlü yönlerinden biri, yerel ile evrenseli bir araya getirebilmesi. Muğla’nın Arasta Çarşısı’ndan yola çıkarak, vatan, kültür ve insanlık gibi evrensel temaları işleyen eser, hem yerel bir renk sunuyor hem de geniş bir okuyucu kitlesine hitap ediyor. Köseoğlu’nun şairane üslubu ve tarihî bilgisi, eseri edebi açıdan zenginleştiriyor. Karakterlerin canlılığı ve diyalogların doğallığı, okuyucuyu hikâyenin içine çekiyor.
M. Ali Köseoğlu’nun Araf’ta yahut Arasta’sı, günümüz edebiyatında hem edebi hem de kültürel açıdan bir miras niteliği taşıyan çalışma olarak yer aldı. Muğla’nın Arasta Çarşı’sını bir zaman kapsülü gibi koruyarak Anadolu’nun ruhunu yansıtan bu eser, vatan sevgisi, kültürel hafıza ve modernleşme gibi temaları ustalıkla işliyor. Profesör Târık’ın çınaraltı sohbetlerinden Ahmet ve Ayşe’nin aşkına, Hacı Fevzi’nin dindarlığından Necat’ın şüpheciliğine kadar her bir karakter, bu zengin hikâyenin bir parçası. Köseoğlu, okuyucuyu hem düşünmeye hem de hissetmeye davet ederken, Arasta’nın dar sokaklarında bir eski zaman düşüne yolculuk ettiriyor.
Bu kitap, sadece Muğla’yı değil, Anadolu’nun her bir köşesindeki çarşıyı, hanı ve mahalleyi anlamak isteyenler için bir rehber; vatan sevgisini ve kültürel mirası yeniden hatırlamak isteyenler için bir ilham kaynağı.
Köseoğlu’nu en içten duygularla böylesine bir eser ortaya koyduğu için tebrik ediyorum.
M. Ali Köseoğlu, Arafta yahut Arasta, Çıra Yayınları, 2025
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.