Mavi Vatana Güzelleme: KIBRIS ŞEHRENGİZİ
Mavi Vatana Güzelleme:
KIBRIS ŞEHRENGİZİ
Ahmet Köseoğlu
Kıbrıs, tarihin ve kültürün derin izlerini taşıyan, denizin ve gökyüzünün mavisiyle her zaman etkisini gösteren adeta ruhları esir alan bir ada. Her köşesi, her sokağı, her dağı ayrı bir masal, sanki yeni duyduğumuz bir hikaye.
Adanın limanında dağında, güneşinde yelinde, ezanında ve ağıtında, türküsünde ninnisinde sırlıdır yüzyılların hikâyesi. Adanın sırrını bilmek istiyorsanız hüsnüniyetle dar sokaklarında, dip köşe ve bucaklarında sessiz sedasız oturan insanların arasına karışıp çorbasına kaşık sallarsanız belki o zaman künhüne vakıf olabilirsiniz .
Böylesi mübarek bir adayı, bu aziz kara parçasını , Kâmil Uğurlu ve Hilal Uğurlu çiftinin kaneviçe gibi işleyerek, ‘Kıbrıs Şehrengizi’ni adeta bu eşsiz mavi vatanın bir şiirini, bir güzellemesini, destanını önümüze seriverdiler . Onların titiz emeği, sevgi dolu izleriyle şekillenen bu eser, Kıbrıs’ın ruhunu, tarihini, insanını ve kültürünü tüm canlılığıyla önümüze seriyor.
Bu kitap, yalnızca bir şehir ya da bir bölgenin yazısı değil; yaşanmışlıkların, mücadelelerin, sevinçlerin ve hüznün iç içe geçtiği, kalpten kalbe akan bir anlatı,
Kıbrıs’a ve Mavi Vatan’a duyulan sonsuz saygının ve bağlılığın edebî bir yansımasıdır.
Mavi Vatan İçin Güzelleme “Kıbrıs Şehrengizi” isimli büyük boy, 500 sayfaya yakın, birinci hamur kâğıda iyi baskılı, bol fotoğraflı, belgeli, bilgili, arşivli, nitelikli, emekli bir çalışma tarafıma ulaştığı anda kitabın içine giriverdim . Nasıl mutlu oldum bilemezsiniz. Kendilerini çok sevdiğim; çalışma hayatına, disiplinine, gayretine, aşkına, heyecanına hayran kaldığım, gıpta ile takip ettiğim, bilgili, görgülü, çelebi, nazenin ve tekmil-i birden kâmil insan, gerçek insan, Kâmil Uğurlu ağabey ve pek muhtereme eşi Hilal Uğurlu hanımefendi ile birlikte hazırladıkları, Kıbrıs kadar aziz, Kıbrıs’a değer katan ve Kıbrıs’ı unutulmaz kılacak olan bu şehrengizi tarifsiz bir zevkle okudum bütün fotoğrafları tek tek inceledim.
Kâmil Uğurlu ağabeyin bu eserle ilgili uzun,titiz hazırlık ve yazım sürecine yakından tanıklık edenlerdenim. Dolayısıyla beklediğimiz bir şaheserin kisve-i tab’a bürünmüş olarak önümüze gelmiş olması beni ziyadesiyle heyecanlandırdı. Sözün başında Türk Dünyası Mühendisler ve Mimarlar Birliği’ni böylesi güzel çalışmaları desteklediği için kutlamak gerekir.
Asrın felaketi olarak nitelendirilen Kahramanmaraş merkezli depremlerden — ki içlerinde en çok yıkıma maruz kalan Hatay’ın da bulunduğu — yalnızca iki ay önce yayımlanmış olan “Medeniyetler Bahçesi: Hatay Şehrengizi” kitabı da yine bu mümtaz çiftin, şehir kültürüne ve edebiyatımıza kazandırdığı bir başka değerli çalışmaydı. Onu burada hatırlamak bu çalışmanın güzelliğini görmemizi kolaylaştırır ve yüceltir diye düşünüyorum .
Şimdilerde bu mes’ud ve bahtiyar karı-koca, “Feiza ferağte fensab” ayeti mucibince ve mealinde buyrulduğu üzere; “ Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.” ilkesiyle, yeni bir şehrengiz için Artvin şehrinde ve yaylalarında çalışmaktalar. Şehir edebiyatı ile ilgilenenlerin bildiği gibi, Kâmil Uğurlu büyüğümüz, önceki yıllarda sevdiği, yaşadığı ve doğduğu şehirler olan Karaman ve Konya’nın şehrengizlerini de kaleme almıştı.Kahramanmaraş, Eskişehir, Sakarya, Oş şehirleri için yazdığı şehrengizler de yine tarihi, kültürel ve halkiyat açısından zengin içerikleriyle dikkat çeken önemli eserlerdi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın, “Mavi Vatan Güzellemesi” üst başlığı ve “Kıbrıs Şehrengizi” alt başlığı ile destek ve himayesini gösterdiğini öğrendiğimiz takdim yazısında ifade ettiği üzere,“Kıbrıs’ımızla ilgili yapılan yazım çalışmalarının içinde çok farklı, ayrı bir tat, ayrı bir renk ve şirin keşifler yapan yelken bir çalışma, bir kültür arkeolojisidir.” Diye kayıt düşerek kıymetli esere kurumsal himayesi göstermiş ve takdirlerini belirtmiş olması da dikkati calip bir durumdur.
Eser dört ana bölümden oluşuyor ve konularının başlıklarıda adeta her biri belgesel adı gibi.
I. “Bir Zamanlar…”
Fetih fermanı ve Bayraktar Camisi, Kadırga’ya yaslanıp Kıbrıs’ı seyretmek, Kıbrıs’a ilk gidenler, şehitler, şehitlikler, şehidalar, Hala Sultan veya Ümmü Haram Bint-i Milhan, Gazi Mağusa’nın Gotik giysili gelini, Girne Kapısı ve Horoz Ali, Aziz Hilarion, Barnabas İncili, Lefkoşa’da Sinan’sız bir Selimiye, Arap Ahmet Paşa ve Lefkoşalı Kâmil Paşa, Piri Mehmet Paşa Camisi…
II. “Bu İnsanlar Bu Mekânlarda Yaşadılar…”
Düğün, Da Vinci ve Lefkara işi, “Hani ya da benim elli dirhem pırasam…”, Mevlevi Tekkesi semâ ayini ve ney, Şaban Paşa veya Samanbahça, Sarayönü Meydanı’nda esrarengiz sütunlar, Mavi Köşk’ün masalları, Yedi Konuklara varmadan…, Girne’deki toprak damlı evler, yağmur duası ayinleri, dağdaki mucize tank ve Yılancı Hacı Macit, Beylerbeyi’nde veya Balabayıs Köyü’nde bir Mozart, yollar ve çemberler veya “Yollar bir ip, çözüle çözüle bitmez”, asrın projesi: Kıbrıs’a temiz su getirme projesi, Kıbrıs’ın sinemaları, sinemanın büyüsünde bir derviş, Rum halk ozanlarının Türklere yaktığı ağıtlar, TMT, Şafak Nöbeti, Büyük Soygun, Maraş veya Bırakılmış Şehir, Maruni Köyü, dev bayrağın gölgesindeki Taşkent, “Yaseminler tüter mi hâlâ?” veya “Ana, orda mısın?”, Şampiyon Melekler, Kıbrıs ağzı, Üniversiteler Ülkesi, Katılım Bankacılığı burada tasarlandı, Karpaz, Lefke Destanı…
III. “Kıbrıs’ın Renkleri Oldular”
Çağdaş bir liderin anatomisi, Denktaş ve Eroğlu, Namık Kemal, Şeyh Nazım Efendi’nin dervişleri, Atpazarlı Osman Efendi’den Kutub Osman Efendi’ye, Dr. Fikret Rasim, Lefkeli Hanım Ağa Evgeniya, Sait Paşa ve Çekirgeler Meydan Savaşı, Zehra Hanım Teyze, Tophane Mahallesi, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, Lefkoşa Aristokratları, Bağdat’ta Behlül Dâne, Kıbrıs’ta Hasan Behlül, Othello ve Dr. Behiç, Majestelerinin Mücevhercisi, Sarayönü’nün azizleri, Sünnetçilerin efendisi…
IV. “Ve Bu Yemekleri Onlar Ocağa Koydular”
Kıbrıs’ın yemekleri, seyyar kebapçılar, avcılar, hellim güzellemesi, harika hırsız kebabı, üç güzeller ve onlara tatlı bir bekçi, zeytin makamı, Lefke’nin hurmaları ve hurma dalında bir padişah, keçiboynuzu (harnup), Pulya kuşunun turşusu, meyhane kültürü…
Kıbrıs’ın kuzey bölümünün arkeolojik tarafını, halkiyatını, harsiyatını, sosyal hayatını gözlemleyerek, hissederek yazan Uğurlu çiftinin adanın şehrengizini hangi hissiyatla ve nasıl ne şekilde yazdıklarını, bir anlamda kitabın hikâyesini, serencamını takdim kısmındaki edebî değeri yüksek metinle anlatmak istemişler ve bizde kısmî bir alıntı ile konunun ehemmiyetini yazarlarından okumuş olalım.
“Kıbrıs’a değişik zamanlarda, değişik vesilelerle birçok defa ziyaretler yaptık… Kadim tanrıların filminin çekildiği dev bir film platosundan geldiğimizi zannettik. Son ve uzun süreli ziyaretimizi ise farklı bir amaç için planladık.”
“Bildiğimiz, tanıdığımız ve sevdiğimiz Kıbrıs’ta bu defa şehrengiz gözlüğüyle yürüdük… Hatta bazen gerçek bile değil, masallar inşa etmeyi planladık… Kişilere, eşyaya, olaylara ve manzaraya bir masal elbisesi giydirdik ve onu bu şekliyle anlattık. Şehrengiz aslında budur ve biz bunu yaptık.”
“Ada’yı kıyısından seyretmedik. Sayısız harikaların ortasına kurduk çadırımızı… Şehitler ve şehitlikler, dünyanın hiçbir yerinde Kıbrıs’ta olduğu kadar insanların içinde ve hayatında olmamıştır. Onlar Kıbrıs’ın büyük ve mübarek derinliğidir.”
“Kıbrıs üzerine şimdiye kadar yazılanlar dışında bir kitap yazmaya gayret ettik…”
Kıbrıs Şehrengizi, yalnızca bir kitabın değil, bir vefanın, bir kültürün ve bir şehitler diyarının kalbinde atan hafızanın adıdır. Bu eser, bir gün bütün Akdeniz’i okuyan bir milletin ansiklopedisinde, şiirle yazılmış bir mavi bölüm olarak anılacaktır.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.