Veyis Güngör

Veyis Güngör

Türkistan’da Türk düşüncesinin izlerini sürerken 2

A+A-

Başkanım, birinci mektupta kısaca bahsettiğim Taşkent izlenimlerime bugün de devam etmek istiyorum. Birinci mektubumda Taşkent’de üç ayrı medeniyetin izlerini gördüğümüzden bahsetmiştim. Şehirde, Türk İslam medeniyeti, Rus mimarisi ve kültürü, moderniteyi aynı anda görebilmektesiniz.

Türk İslam Medeniyetini temsil eden eserler arasında camiler, medreseler, metro duraklarındaki İslami motifler, kubbeler, anıtlar yer almaktadır. Hz. İmam Camii yani Hz. İmam Kompleksi etrafındaki genişletme çalışmalarıyla, başlı başına Taşkent’e İslam mührünü vuran şahane eserlerden sadece birisi. Kukeldaş medresesi, Hoca Akhbar Camii, Barak Han Medresesi, Minor Camii, Teleshayakh Camii, Muhiy Mubarek Medresesi gibi bir çok eser Taşkent’in Türk İslam medeniyeti çehresini yansıtmaktadır. Yaklaşık 3 bin esere sahip Emir Timur Müzesi ve Özbekistan Tarihi Devlet Müzesi de bu bağlamda farklı bir yere sahip.

Taşkent’in merkezinde bulunan Emir Timur meydanı ve Timur’un at üzerinde geleneksel kıyafetiyle olan anıtı, kente giden herkesin ziyaret yeridir.

Sovyetler Birliği döneminin izlerini genellikle pazar yerleri başta olmak üzere, Taşkent’in yollarında, evlerinde ve idari binalarında görebilmekteyiz. Taşkent bilindiği gibi eski Sovyetler Birliği’nde, Moskova, Kiev ve St. Petersburg’dan sonra dördüncü büyük kent. Rus Çarlık ailesinin Taşkent’e saraylar yaparak, yaz aylarını burada geçirdikleri bilinmektedir. Taşkent, ayrıca 1917’de Sovyet hegemonyası altına girerken, 1918’de Türkistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin başkenti olmuş. Bu durum, Taşkent’te Rus izlerinin hâlâ canlı olduğunu göstermektedir.

Buna rağmen, halk pazarlarında satılan kırtasiyeler arasında, Emir Timur, Ulug Bey, Ibn Sina, Zahiruddin Muhammed Bodur, Ali Şir Nevai, Gafur Gulam, Biruni, Farabi gibi isimlerin portrelerinin yer aldığı renk renk defterler yer almaktadır.

Modernitenin, öne çıktığı yerler Magic Şehir Parkı ve Taşkent City, insanların gözlerini kamaştırıyor. Bir tarafta görkemli, gösterişli alışveriş merkezleri, restoran, kahve ve eğlence merkezleriyle Taşkent City, her yeri ışıklandırılmış, çeşitli atraksiyonların sergilendiği, gösterilerin yapıldığı Magic Şehir diğer tarafta, kentin modern yüzünü yansıtıyor. İlginç olan bir detay ise, Taşkent City’e akşamları akın akın gelen insanların, özellikle köylerden buraya eğlenmek için gelmeleri.

Değerli başkanım, bu değerlendirmelerden sonra dikkatimi çeken iki noktaya değinerek, bugünkü mektubumu tamamlamak istiyorum. Bunlardan birincisi, insanı büyüleyen, baktıkça doyulamayan, renkleri gözleri kamaştıran metro durağı, ama en önemlisi de hızlı bir Türkçe savunucusu olan, Ali Şîr Nevâî’dir. Türeyiş destanının nakış nakış işlendiği bu metro durağı, adeta bizim medeniyetimizi tek başına izah edebilecek bir güçte sanki.

Aynı gün, nasıl denk geldi bilemiyorum ama, değerli düşünürümüz Sait Başer’in sosyal medya sayfasında, “Devletten hiç maaş almadı!” başlığı ile, Ali Şîr Nevâî’nin hayatı anlatılmakta. Bu anlatının altında yayımlanan Ali Şîr Nevâî’nin, Türkçenin hikmetine dair şu sözleri yer almakta: “Türkçenin derinliklerine dalınca gözlerime on sekiz bin âlemden daha yüksek bir âlem göründü. Bu âlemin süsler, bezekler içinde enginleşen göğü, dokuz kat gökten daha üstündü. Bu erdemler, yücelikler hazinesinin incileri yıldızlardan daha parlaktı. Bahçelerindeki gülleri güneşler gibiydi. Bu âlemin aydınlık alanlarında ilhamımın şahlanan atını koşturdum...

Cihanda Türk edebiyatı bayrağını kaldırmakla Türkleri, tek bir millet, tek bir topluluk haline sokmuş olacağım. Millî ve yüksek bir edebiyat; ancak millî şuur ve millî zevkin geliştirdiği bir dille yaratılır... Türk, Farstan; daha keskin zekâlı, daha anlayışlı, daha saf, üstün, daha kabiliyetli, daha pek yaratılışlıdır. Fars dili, yüksek ve derin konuları anlatmakta yetersizdir... Türkün bilgisiz ve zavallı gençleri, güzel sanarak, Farsça şiir söylemeğe özeniyorlar.

İyi ve etraflı düşünseler, Türkçede bu kadar genişlikler, incelikler, derinlikler ve zenginlikler durup dururken, bu dilde şiir söylemenin ve sanat göstermenin daha kolay, şiirlerinin daha beğenilir olacağını anlarlar... Söz ve ibarede, kelimelerin anlam ve kavramında Türkçe, Farsçadan üstündür. Türkün öz dilinde öyle incelikler, güzellikler, sanatlar vardır ki; bu kelime inceliklerini, özlerini ifade edecek Farsçada karşılık yoktur...

Türkler, doğru, dürüst, temiz niyetlidirler... " Ali Şîr Nevâî Metro durağındaki muhteşem sanat ve Türkçenin güzelliği karşısında bir müddet hareket edemedim başkanım. O kalabalığın içinde dondum kaldım.

İkincisi de, savunduğu fikirler yüzünden Taşkent’te 4 Kasım 1938 tarihinde idam edilen Cedit hareketi mensubu Abdulla Kadiri’nin mütevazı müzesidir. Ötken Yıllar (Geçen Yıllar) adlı romanının Türkiye Türkçesine çevrildiği Abdulla Kadiri’nin evi, torunu tarafından müze haline getirilmiş. Çalışma masası, elbiseleri, daktilosu, kullandığı eşyalar ve kitaplarının sergilendiği müze henüz oluşum sürecinde. Müzenin duvarları tanınmış Türkistanlı Ceditcilerin sözleriyle süslü.

Yarın, ömrü Rus ve Çin emperyalizmine karşı mücadeleyle geçmiş ülkücü Alihan Töre Saguni hakkında kısaca yazacağım, başkanım.

Veyis Güngör

4 Eylül 2025

Önceki ve Sonraki Yazılar