YAHYA KEMAL OKUMALARI

YAHYA KEMAL OKUMALARI

Milletinin kültürüne, mazi ve istikbaline emek vermiş, çeşitli sahalardaki öncü şahsiyetleri hâlihazırda bugünde tanıtmak, yeni okumalar yapmak, önemli...

A+A-

Milletinin kültürüne, mazi ve istikbaline emek vermiş, çeşitli sahalardaki öncü şahsiyetleri hâlihazırda bugünde tanıtmak, yeni okumalar yapmak, önemli hizmetlerden biri oluyor.
En azından bu konuda; bir mensubiyet, kök şuuruna sahip, "değer bilir" ve "manevî bir mirasın" önemine müdrik inşacı aydınların ve kuruluşların hassasiyeti öne çıkması gerekiyor.
Yazarlar Birliği, üzerine düşen vazife ve mesuliyetin ağırlığının farkında olarak, hasbîlikle güzel çalışmalar içine giriyor. Yıl boyunca bunları gördük, izledik, elimizden geldiğince nasipdar olduk.
"Yahya Kemal Okumaları" da bu cümledendi. Birbirinden kıymetli edebiyat adamları akademisyen ve yazarlar Şairimizi çeşitli yönleriyle işlediler, tekrara dahi kaçmamaya özen göstererek ayrı cihetlerden ışık tuttular.
Tarih ve coğrafya fikri, dil anlayışı, Türk edebiyatına getirdiği yenilikler, büyüklüğünü ve özgünlüğünü meydana getiren sebepler, onu geleceğe taşıyan özellikler bu programlar çerçevesinde işlendi.
Bu sayede bazen pek anlaşılmamış, yalnız, mükemmeliyetçi, bazen yok sayılan ama sanatına sonuna kadar sahip çıkmış, yönetim tazyikine karşı direnip, inançlarını savunabilen, Batı macerasından kazançla -millî şuurla- dönebilen bir münevveri bir kez daha -daha yakından- tanıdık sevdik.
Başta Prof. Dr. Mehmet Tekin, Dr. İbrahim Demirci, araştırmacı yazar Şemsettin Yapar, Dr. Ömer Solak ve araştırmacı yazar Ali Işık şiiri, siyasî hikâyeleri, İstanbul sevgisi, çevresi, aşklarına varıncaya dek kişiliği ve sanatı etrafında bizi bilgilendirdiler.
Gülnihal Ümit aracılığıyla, yönetmen Alpaslan Bozkurt'un hazırladığı, Yahya Kemal'le ilgili belgesel gösterildi... Kimi gün bestelenmiş şarkıları dinletildi.
Yahya Kemal izi, sesi, bir güzelliği harekete geçiren "Kemâl nefesi" bizi serinletti...
Konuşmacısı, sunucusu, seyircisiyle birlikte, bereketli mükellef bir sofranın önünde gönül ve el birliğiyle hazır bulunduk velhasıl.
...
Konuyla ilgili bazı notlar...
Ali Haydar Haksal'dan farklı bir okuma:
Ali Haydar Haksal, onun "Düşüncesini hayata dönüştürme gücünü bulamadığını; içe kapanık ve mahcup olduğunu" ifade eder "...büyük medeniyetin bilincinde ve ruhundayken, şiiriyle kendi arasında kalıyordu. 'Süleymaniye'de Bayram Sabahı' ile 'Endülüs'te Raks' arasında gidip geliyordu. Tabii ruhuyla bağlı olduğu medeniyet düşüncesi, cismiyle bağlı olduğu Batı düşüncesi arasındaki açmazı yaşıyordu. Bir başka deyişle İstanbul-Ankara açmazının yoğun ikilemi arasında kaldı"(Ali Haydar Haksal, Sezai Karakoç Eleğimsağmalarda Gökanıtı, İst:İnsan Yayınları, 2007, Sh. 62-63)"
"Yahya Kemal ve Mehmet Âkif'in bir edebiyat terörü havasında, biri gizlice biri de açıkça ve âdeta ölümlerine terk edilmiş, eski edebiyatın son iki şairi olarak görüldüğüne" dikkat çeken; fakat "...bir gün edebiyatımız kendi gerçek yününü alacak olursa, onun tekniğinden bakış açısına kadar, bütün şiiri(nin) ilk çıkış noktalarımızdan biri olacağına işaret eden" Sezai Karakoç, Yahya Kemal'in öncülüğünü şöyle vurgular:
"Denebilir ki, edebiyatımızı, bu batılılaşma bataklığından ilk kurtarma devrimini yapma, hem de hiçbir devrim kılığı, iddiası ve teoriği içinde olmaksızın, Yahya Kemal'e nasip olmuştur.
Evet, o, yeni bir anlayış içinde, Batı edebiyatını da özünden kavrayarak, Divan Edebiyatına yönelerek, onu da çağdaş ve yeni bir sesle günümüz içinde devam ettirmenin ısrarlı ve kararlı, şuurlu ve bilgili bir ustası olarak gözüktüğünden bu yana, edebiyatımız, en azından, bütünüyle Batı tarafından kurutulma ve yutulma riskini atlatmıştır."(Sezai Karakoç, Edebiyat Yazıları 2,İst: Diriliş Yayınları 2007,sh 75-77)
Mehmet Kaplan'dan bir örnek:
Yahya Kemal'in "Mesnevi şevkini eflâke çıkarmış nâyız/ Haşredek hem-nefes-i Hazret-i Mevlâna'yız..." mısralarıyla başlayan "İsmail Dede'nin Kâinatı" adlı şiirinin tahlilinde Mehmet Kaplan "Bugünkü medeniyetin hâkim çizgisinin, sonsuza kadar uzatabilecek açıklık ve sembolü, ufkî veya şakulî düz çizgi olduğunu.." belirtir.
Şark-İslâm medeniyetinde en çok sevilen şekil, içe kapanmanın, dış âlemle ilgiyi kesmenin, murakabenin, huzur ve sükûnun sembolü kubbe ve dairedir. Onu da alabildiğine büyütmek mümkündür. Bir merkezin etrafında, pergelin açık ucunu istediğiniz kadar açık tutabilirsiniz.(..)
Mevlânâ'nın temsil ettiği mânayı hiçbir söz, şiirdeki "Şems-i Tebriz hevâsıyla semâ üzre Kemâl/ Dahîl-î dâire-i bâl ü per-i Monlâyız" beyti kadar güzel ve derin bir şekilde ifade etmez." Diyen; (..) Sema 'yı "kaos" değil, "kozmoz" olarak tarif eden Kaplan; onu tefsir edenlerinde daima kâinatın nizamı ile münasebet kurduğunu.. Yahya Kemal'in şiirinin bir merkez etrafında dönme, bir merkeze bağlı olma fikrine dayandığını" belirtir.
Yine şiirden yola çıkarak; daha ileri bir okumayla şunları söylemektedir:
"İslâmiyetin temelinde olan 'vahdet' fikrinin toplayıcı, birleştirici ve bağlayıcı tesirini, Mevlânâ ve Yunus Emre'de bütün insanlığı içine alan büyük bir sevgi ve aşk dairesi şeklinde görürüz."(Mehmet Kaplan, Nesillerin Ruhu, İst: Dergâh Yayınları,1978, sh. 245-247)
Hepimiz, bütün özrümüz kirimizle, vıcık vıcık yaralarımızla, neticede o büyük dairenin çocukları değil miyiz?
...
Galiba bizi biraz da okumaya, anlamaya, emeğe ve keşfe davet etti katılımcılar...
Sanat(kâr) üzerinde incelmeye, beyin teri dökmeye, dayatılan gündemin, allak bullak eden bir zaman hızının haricine; biraz sükûnete, edebiyat tadıyla mücehhez mes'ut mağrur vakitlere, gönül cevheri devşirmeye, fildişi bedii bir kulenin merdivenlerine, nâmütenâhî zenginliklerin bağ(r)ına bahçesine, şiir yüklü engin gökçek zirvelere...
(....Okumaları'nı) ve "Yazarlar Birliği'ni Dairesini" bunun için seviyorum.

Merhaba 24.08.2008

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.