Yazarlar neyi yazarlar ?

Yazarlar neyi yazarlar ?

Yazarlar gördüğünü yazar, duyduğunu yazar; düşündüğünü, bildiğini ve inandığını yazar. Ama faydalı ve doğruları yazar, yazmalıdır. Yazılanların,...

A+A-

Yazarlar gördüğünü yazar, duyduğunu yazar; düşündüğünü, bildiğini ve inandığını yazar. Ama faydalı ve doğruları yazar, yazmalıdır. Yazılanların, her gün yapılan dedikoduların yazılı olarak ifade edilmiş hali olmaması gerekir. Çünkü; dikkatli baktığımızda büyük diye bilinen bazı gazetelerin köşe yazılarının pek çoğunun, aslında ayaküstü yapılan günlük dedikodulardan farklı olmadığı görülüyor.
Yazılanların "Hikmet" olması lazımdır. Hikmet; insanların faydasına olan doğru ve yararlı her bilgi ve teknolojinin adıdır. Okuyanlar da bu bilgileri alır, okur ve faydalanır. Yazan ve yapan kim olursa olsun; ister Müslüman, ister gayr-ı müslim. Yazdığı bilgiler ve yapılanlar doğru ve faydalı ise o bir Hikmettir, alınır ve faydalanılır.
Bu dünyadaki en doğru yaşam biçiminin tek kusursuz örneği olan Muhammed (s.a.v.) de öyle buyuruyor zaten : " El hıkmetü dalletül mü'min, eyne vecedehe ehazehe = Hikmet mü'min bir kimsenin yitirmiş olduğu malı gibidir, onu nerede bulursa alsın."
Ama eğer eserlerimizle insanlığa hizmet ederek şeref duymak istiyorsak, geçmişte olduğu gibi şimdi de hikmetin kaşifleri ve insanlığa sunanlar mutlaka biz olmalıyız.
Yeni Mevlana'lar yetişmeli içimizden, gönüllere ilaç sunmaya. Yeni Sadreddin Koneviler,Yunus Emreler dertlere çareler bulmaya. Dev alimlerimiz olmalı, yine ilim ve medeniyet dağıtmalı cihana; Ebu Hanifeler gibi, Gazaliler gibi, İbn-i Sinalar gibi. Batının fakültelerinde bizim medeniyetimizin dersleri okutulmalı.
* * * * * * *
Yazarlar ve yazmak, konumuz olduğu için, bu vesile ile bir kuruluşumuzdan da bahsetmek yerinde olur herhalde. Türkiye Yazarlar Birliği de kültürel değerlere bağlı, evrensel çapta fikir projeleri üretme gayreti ile çalışan önemli kuruluşlarımızdan biri. Değerli yazarlar hikmeti keşfetmenin ve insanlığa sunmanın emeğini veriyorlar. Konya Şubesinin 7. Olağan Genel Kurulu 12 Ocak 2008 Cumartesi günü Konya Ticaret Odası Konferans Salonunda yapıldı. Birçok yazar,yönetici ve milletvekillerinin de iştirak ettiği yoğun bir katılım gerçekleşti. Genel başkan Hicabi Kırlangıç'ın, Konya Şubesinin başarılı çalışmalarını, yazarların gayretli birlikteliğini ve genel kurula olan ilgiyi gördükten sonraki övgü dolu sözleri dikkate değerdi. Diğer konuşmacılar da hep bu güzel çalışmalara vurgu yaptılar. Evet, Konya Şubesi birçok başarılı çalışmalarda bulunmuş. Konferanslar, konuşmalar, gösteriler, makaleler, şiir şölenleri, hüsn-ü hat sergileri, huzur sohbetleri, araştırma gezileri...Belki en güzeli de bu çalışmaların kalıcı olması için kitap haline getirilmesi olmuş. Bu yıl da çok güzel ve faydalı çalışmalar yapacağına yürekten inanıyoruz. Yeni belirlenen yönetim kurulu üyelerini, bu çalışmalarda büyük payı olan ve tekrar Konya Şubesi Başkanlığına seçilen Sayın Ahmet Köseoğlu arkadaşımızı tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz.
* * * * * * *
Tabiî ki, bu tür kuruluşların, vakıfların, derneklerin, birliklerin kuruluş amacı olduğu kadar, başında bulunan yöneticilerin de önemi çok büyük. Bakıyoruz bir dernek kuruluyor, yıllarca hiçbir faaliyet gösteremiyor. Bir proje üretip uygulamaya dönüştüremiyor. Daha sonra başkanı değişiyor, bir de bakıyorsunuz ki, çok güzel faaliyetler, çok yararlı çalışmalar ardı ardına gerçekleştiriliyor. Bir ticari şirket sürekli zarar etmekte iken yönetimi değişiyor, bir müddet sonra büyük karlar elde etmeye başlıyor ve nihayet yaptığı yatırımlarla büyük bir kuruluş haline dönüşüyor. Demek ki, başkan ya da yönetici çok önemli. Birikimi, kültür yapısı, gayreti, çevresi, kucaklayıcı bütünleyiciliği ve önyargısız tutumu ile üretken oluşu önem arz ediyor.
Bütün sivil ve resmi kuruluşlarda bu hususa çok önem vermek gerekir. Dünya çapında büyük kültürel ve bilimsel eserler ve projeler üretecek yazarlar, fikir adamları ve yöneticiler yetiştirmek zorundayız. Onun için ehil kimselerin iş başına getirilmesi lazım. Kimseye ehil olmadığı halde sen akrabamızsın şu mevkiye getirelim, şu arkadaş bizim halimizi hatırımızı sık sık soruyor ona şu makamı verelim , filan kişi ahbabımızdır, hatamız olursa örtbas eder yakınımızda bulunsun, gibi tutumlarla yapılacak görevlendirmelere asla müsaade edilmemeli. Falanın, filanın adamı değil; milletin adamlarının iş başında olması gerekir. Yoksa yazık olur, gayretler boşa gider. Öyle ya, kimin makamını kime bahşediyoruz; başarılı insanları iş başına getirmek mi istiyoruz, yoksa kendimize kul mu arıyoruz. Yaptığımız her işin bir vebali olduğunu ve Allah'a hesabını vereceğimizi asla unutmayalım. Aman ha, nefsi çıkarlarımızı milli çıkarlarımızın önünde tutmayalım. Çünkü ; Avrupa'da, Balkanlarda, Asya'da, Afrika'da, Hicaz'da, yarım kalmış birçok hesaplarımız var. Oraların insanları hasretle yolumuzu gözlüyor; yeniden büyük, en büyük devlet olmak zorundayız.
Yeniden Kazakistan ovalarında Yesevi gülleri açmalı, Mekke'nin, Medine'nin hadimi biz olmalıyız. Çin'den Alaska'ya ezan seslerimiz duyulmalı, Ümit Burnu'nda Vel Adiyat okumalı süvarilerimiz. Panama'dan geçmeli Tarıklarımız. Cumayı Üsküp'te kılmalı Alparslanlar, Fatihler ; Madrid'de neva bulmalıyız.
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.