Bir Sempozyumun Ardından

Bir Sempozyumun Ardından

Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ün himayelerinde Selçuklu Belediyesi tarafından düzenlenen "Anadolu Selçuklu Şehirleri ve Uygarlığı" konulu sempozyumu,...

A+A-



Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ün himayelerinde Selçuklu Belediyesi tarafından düzenlenen "Anadolu Selçuklu Şehirleri ve Uygarlığı" konulu sempozyumu, yerel televizyonların canlı yayınlarından Prof. Dr. Metin Sözen'in deyimiyle "Açılış Bildiriliri"ni takip edebildim.
Sempozyumla ilgili tek itirazım, "medenî" karşılığı olarak kullanılan, kökü belirsiz Türkçede fiilden isim yapan "gar" eki olmadığından tamamen kaide dışı uydurma bir kelime olan "uygar"adır. Belediye yetkilileri, "Uygarlığı" yerine "Medeniyeti" demiş olsalardı, daha yerinde olurdu diye düşünüyorum. Çünkü Selçuklular'ın, Orta Asya'dan Anadolu'ya kadar uyduruk devletler ve medeniyetler kurmadıkları, sempozyumda ele alınan konu başlıkları ve ilim adamlarının sundukları bildirilerde ortaya çıkıyor. Ayrıca T.C. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sempozyuma gönderdiği mesajında, "medeniyet" kelimesini ısrarla ve şuurlu bir biçimde kullanması da bu görüşümüzü destekliyor.
Sayın Cumhurbaşkanının, sempozyumun, Selçuklu medeniyetinin izlerini günümüze taşıyan kültür varlıklarının ve şehirlerin tanıtılması, korunarak yaşatılması konusunda kamuoyunun dikkatinin çekilmesine, toplumsal bilincin güçlendirilmesine katkıda bulunacağına dair inancını vurgulamasını da yerinde ve anlamlı buluyorum.
Tarihi Kentler Birliği Başkanı ve Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki ile Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak'ın, belediyeler olarak tarihe ve tarihi eserlere eskiden sahip çıkmadıkları itirafında bulunmalarını, yanlıştan dönmek ve medeniyet değerlerimiz ile tarih bilincine sahip çıkmanın başlangıcı olarak görülebilir. Yıkılmaktan kurtulan Selçuklu ve Osmanlı eserlerinin belediyelerimiz tarafından onarılarak günümüze kazandırılmaları ve "tarihî miras" olarak gelecek nesillere emanet edilmeleri takdir edilecek bir durum.
"Küreselleşmeye rağmen yerellik, millîlik önem kazanıyor. Küreselleşiyoruz diye insanoğlu manevî birliğini ve birikimini bırakmıyor. Tarihin kendisini bilmek stratejik, ahlâkî ve millî bir vazifemizdir" diyen Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın, hakikaten güzel bir açılış bildirisi sundu. Yahya Kemal'in "Kökü mazide olan âtîyiz" cümlesini güzel yorumlayan Sayın Devlet Bakanı, Türk-İslâm medeniyetinin büyük bir medeniyet olduğunu ve huzursuzluğun da bu medeniyete sahip çıkmamak ve bilmemekten kaynaklandığını belirterek "Geçmiş bize kolektif bir şuur oluşturuyor. Huzursuzluk maziyi bilmemekten kaynaklanıyor. Huzuru bulmanın yolu ise büyük olmaktır. Yani 'Kökü mazide olan âtîye' dönmektir" dedi.
Batılılar tarafından telaffuz edilen "Türkiye'nin kültürü çok farklı" cümlesinin yanlışlığına da dikkat çeken Devlet Bakanı Aydın, 3,5 yılının bu yanlışı düzeltmekle geçtiğini ve dünyada seyahat ettiği 150 noktada hep bunu dile getirmeye gayret sarfettiğini belirtti. Devlet Bakanı Aydın, batılıların ve batılı diplomatların Türk-İslâm kültürü hakkında yeterince bilgiye sahip olmadıklarını, kendimizi de ancak onların ayaklarına giderek anlatabileceğimizi söyledi. Batı'da, Selçuklu Medeniyetinin bir eseri olan Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî ile ünlü eseri Mesnevî'nin tanındığını, bilindiğini kaydeden Prof. Mehmet Aydın, "Konya bu açıdan çok şanslı. Mesnevî'yi var kılan bir medeniyet, sıradan bir medeniyet olamaz. Avrupa'nın hamurunda İslâm Medeniyeti'nin yeri büyüktür" diye konuştu.
Türkiye'de ilk defa Konya'da kurulacak olan Bilim Merkezi'nin Konya'ya kazandırılmasında, TÜBİTAK'a güzel bir proje sunan ve "Ne yapacağız? Kiminle yapacağız? Nasıl yapacağız, Niçin yapıyoruz" suallerinin altını güzel doldurarak tam bir ittifak halinde hareket eden Konyalı yöneticilere teşekkür eden Devlet Bakanı Mehmet Aydın, bir batılı müsteşrikin kitabında; Roma medeniyetinin hukukla, Çin medeniyetinin küçük el sanatlarıyla, İslâm medeniyetinin ise ilimle, ilimle, ilimle bilindiğini dile getirdiğine dikkati çekerek Kur'ân-ı Kerîm'de 700'e yakın âyetin ilim, akıl ve tefekkürle ilgili olduğunu vurguladı.
FİLİZOFUN SİYASETTE NE İŞİ VAR?
TÜBİTAK'ın, kendi iktidarları öncesinde sadece fen bilimleriyle ilgilendiğini ve 100 trilyon liralık bir bütçeye sahip olduğunu vurgulayan Devlet Bakanı Mehmet Aydın, sosyal bilimlerle takviye edilen TÜBİTAK'ın bütçesinin 500 trilyona yükseldiğini kaydederek "Bilimden hiçbir şey esirgenemez. Üniversitelerimize ve araştırma yapacak diğer müesseselerimize kafa ve gönlümüz sonuna kadar açıktır" dedi.
Siyasete atıldığı zaman akademik çevrelerden kendisine "Senin siyasette ne işin var", Batıda ise "Bir filozofun siyasette ne işi var" sorusunun yöneltildiğini kaydeden Sayın Aydın, buna şöyle cevap verdi: "Siyasetin bilgi, bilim ve tefekküre, siyasetçinin de güvenilir bilgiye o kadar çok ihtiyacı var ki. Ben bilimsel zihniyetin bizim için hayatî önem arzettiğine inanıyorum. En büyük eksiğimiz ise Bilimsel Zihniyete sahip olmamaktır."
Beşir Ayvazoğlu, "Prof. Dr. Mehmet S. Aydın ile İçe Kritik Bakış" adlı kitapta filozof Mehmet Aydın'ın biyografisini sunarken şu tesbitte bulunur: Türkiye'nin ilahiyat menşeli ilk felsefe profesörü olan Mehmet Aydın, felsefede kendine has bir yaklaşıma sahip, derinliğine okumayı ve konuşmayı yazmaya tercih eden bir mütefekkir, düşüncelerini hiç bir ortamda ve mahfilde açık seçik ifade etmekten çekinmeyen gerçek bir aydın; alçakgönüllü bir dost ve büyük bir hocadır."
Bu kitapta kendisiyle yapılan röportajda "Siyasetçi dini bilmiyor" diyen mütefekkir ve büyük hoca Mehmet Aydın, "Ne yazık ki, bu din, büyük dinler arasında hâlâ en az bilinen, en çok yanlış anlaşılan ve en çok yanlış tanıtılan din olma durumunu korumaktadır. Siyasetçi önemli ölçüde din ile ilgileniyor; ama İslâm'ın siyasetle ilgili mevcut birikimini bilmediği gibi yeni yorumlardan da habersiz" diyor.
Milletvekillerimiz ile siyasete atılmak isteyenlere, "Siyasetçinin başucu" niteliğindeki bu kitabı okumalarını tavsiye ederek Çarşamba günkü yazımızda inşallah, Bilgi Şöleni'nin sonuç bildirisi üzerinde duracağım.

Selçuklu Belediyesi tarafından 7-8 Ekim 2008 tarihlerinde düzenlenen "Anadolu Selçuklu Şehirleri ve Uygarlığı" sempozyumunun açılış oturumuna başkanlık eden Prof. Dr. Metin Sözen, bilgi şöleninin amacını "Geçmişteki bütün birikimlerin gözden geçirilmesidir" şeklinde açıkladı. Anadolu'da Konya, Kayseri, Sivas, Erzurum, Eskişehir, Bolu, Antalya, Aksaray, Niğde, Alanya, Mudurnu gibi daha pek çok şehir, ilçe ve beldedeki Selçuklu Medeniyetinin izleri adına ne varsa, günümüze ne ve ne kadarı intikal etmiş/ettirilmişse onlara daha iyi ve daha güzel sahip çıkarak geleceğe aktarmak.
Peki bu nasıl olacak?
Geçmişimize, yani mazide kalmış değerlerimize neden, niçin, nasıl sahip çıkacak ve koruyacağız?
Sahi, sahip çıkabildik mi?
Bunun cevabını Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu verdi. Hem de "Tapu Senetleri" olarak kabul edilen "Selçuklu'dan günümüze kaç mezar kaldı Konya'da?!" demek suretiyle tarihe yenik düştüğümüzün resmini çizdi bize; slayttan perdeye düşen resim kareleri eşliğinde. Sempozyumla ilgili alınan kararların ilk maddesinde "Anadolu'da Selçuklu döneminde kurulan şehirler bugün 49 il ve 110 ilçe merkezini kapsamaktadır" deniliyor. TTK eski başkanı Sayın Halaçoğlu da soruyor: 49 şehir ve 110 ilçeyi kapsayan bu yerleşim bölgelerindeki tapu senetlerimiz nereye gitti? Onlara ne oldu?..
Hani biz ölüleriyle yaşayan bir millettik?
Selçuklu'dan günümüze kaç mezar ve türbe kaldı?
Kaldı ki Selçuklu'ya payitahlık yapmış bu şehristanda, kendini bilmez yöneticiler tarafından Selçuklu Sultanları'nın mumyalanmış cesetleri bile köpeklere yedirildi.. Gök bilimci Aydede'nin mezarı, büyükşehir belediye başkanları döneminde yerlebir edildi.. Nice tarihî eser ve evler bir gecede kül oldu!..
Daha yakın bir zamanda Konya Vakıflar Bölge Müdürlüğü binasının çatı katından çıkan iki kamyon dolusu tarihî yazma eser, belge ve kitaplar SEKA'ya gönderilmek suretiyle; muhafazakâr idarecilerce tarihî eser katliamına tanıklık edilmedi mi?
Bir başka deyişle tarihe, tarihî şuursuzluk örneği gösterilmedi mi?..
Şimdilerde ise; Selçuklu tarihiyle ilgili konferanslar, sohbet toplantıları ve bilgi şölenleri düzenlemek suretiyle geçmişimizle hesaplaşıyoruz. Köklü, anlı ve şanlı mazimiz bize unutturulduğu, kafamız ile birlikte bedenlerimiz; yıllarca modern uyku haplarıyla uyuşturulduğu için yeni yeni uykudan uyanmaya, kıpırdanmaya başlıyoruz.
"Uykuda mısın? Sevgili yârim! Artık uyan!" diyoruz...
Halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanlarımızın, atanmış yöneticiler ve ilim adamlarıyla birlikte böylesine güzel sempozyumlar düzenlemeleri, "uyanma"nın ilk işaretleri olarak kabul ediyoruz.
Sempozyumun sonuç bildirileri arasında yer alan "Selçuklu Şehirlerinin mahalli yöneticilerinin çalışmalarına katkıda bulunmak için sempozyumların her yıl bir başka şehirde belli bir konu başlığında düzenlenmesi ve bu şehirlere yılın "Selçuklu Kültür Şehri" unvanı verilmesi" kararı da yerinde ve güzel buluyoruz.
Bu sempozyumun ikincisinin "Kayseri Büyükşehir Belediyesince düzenlenmesi" ve "Selçuklu kent tarihi yazılmalı ve bu konudaki bilimsel çalışmalar teşvik edilmeli, ilgili kurum ve kuruluşlarca desteklenmelidir. Selçuklu dönemi ile ilgili tüm yüksek lisans, doktora çalışmalarına ve diğer faaliyetlere burs desteği sağlanmalıdır" fikir ve düşüncesine de yürekten katılıyoruz.
"Orta öğretimde Selçuklu tarihi ve sanatına önem verilmesi, sanat tarihi derslerinin zorunlu hale getirilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı nezdinde girişimde bulunulmalıdır" önermesi ile "Vakıflar Genel Müdürlüğünce bir Restorasyon Okulu Kurulmalıdır" teklifini parlak bir düşünce olarak addediyoruz.
Tabiî ki bu arada, Selçuklu Belediyesince yayınlanan Anadolu Selçuklu Eserleri Fotoğraf Albümü'ne emeği geçen herkesi kutluyoruz.
Hassaten böylesine güzel bir sempozyuma ev sahipliği yaptığı için Selçuklu Belediye Başkanı Doç. Dr. Adem Esen'e, sempozyumun sekretaryasında görev alan ve bunu başarıyla deruhte eden belediyenin Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Ali Düz ile Sempozyum Heyetindeki hocalarımıza ayrı ayrı teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Merhaba 13.10.2008


Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.