Güllerin şahadeti
TYB’ye Konya’da münasip bir bina bulunamıyor veya farklı bir siyasetle beklenen haberin gelmesi uzun sürüyor.
İnşallah uygun bir gösterilecek ama şimdilik her şey meçhul, hüzünlü bir belirsizlik içinde görünüyor…
Mekânların da bir talihi var galiba, Yazarlar Birliği evi, nice atılımlara sahne olacakken 30 senelik bir maziye rağmen, gidişatının ilerleyişinin aksine -kendi dışındaki şartlar dolayısıyla- bir zevali mi sergiliyor.
İkinci hatta bazılarının birinci adresinin önünde, şimdiye kadar benim bilebildiğim nelere şahit kaldığımızı düşünüyorum. Sahnede kimler vardı; neler yaşandı.
Sanatçılar, yazarlar, ilim insanları; program teklifleri, takvim düzenlemeleri, çarpışan(!) dönüşen fikir teatileri ve birlikleri, canlı istişareler.
Konuk heyecanı; güne, aya, seneye güzellik katma telâşesi…
Açık hava sohbetleri; düşünme, okuma, konuşma, hayat temrînleri.
Öğrenci(lik)ler, hocaları; çıkış gerektiren, uzayıp giden merdiven basamakları…
Gelip geçenler, buruk anılar, başkanlar, yeni üyeler, kitap imzaları; onca duygu yoğunluğu, hazırlık, pişme, koşturma, beraberce büyüme, inşa…
Çıtayı, kaliteyi yükseltme çabaları; tohumun, toprağın, ekinin kokusu.
Şiir nefesi, zihin örgüsü, mürekkepli kelimeler, davetkâr sehhar cümleler.
Geleceğin meyveleri.
Bizi Biz Yapan Hikâyeler.
Coşkulu, manalı bir maziden gelenler, emek, ter; bir daha göremeyeceğimiz Konya Çınarlarının gölgesi; yazar(lık) zirveleri, yeryüzü gökyüzü mesajları, çağrılar; yanılgılar bile olsa doğrulan gidişler, vefa sefa ve şimdi bu cefa…
…
Yaşananlar her iki taraf için de sınanmaydı belki.
Şahıslar, yönetimler, kim gelirse gelsin, o birikimin, köklenişin, tarihin, manevî inşaların hiç mi önemi yoktu; el vermek, üste koymak, birlikte yürümek varken.
Geçenlerde, yeni bir projenin uygulanacağı mahalle, mahzun Yazarlar Birliği binamıza geldim. Bir zamanlar bahçemizi, çevreyi süsleyen güller de sökülmüştü.
Gazeteci Mustafa Güden, onları toparlıyordu, çöpe gitmemeliydi. Yerlere serilmiş, boynu bükük zedelenmiş güller, hazin bir manzaraya şahitlik ediyordu.
Kalbimin feryadını susturmaya çalıştım, iniltili çiçeklerin figanına kulak verdim. Onları şefkatle okşadım.
Sonra, birkaç tane bahçeye, balkona dikilmek üzere aldım. Yaralarımızı birlikte saracaktık.
Hiç merak etmeyin sevgili güller! Siz yine çiçeklenecek, nice fırtınalara, mevsim değişikliklerine karşı dimdik, mağrur gülümseyeceksiniz.
Yine insanların bahçelerinde, zihinlerinde, yüreklerinde filizlenecek, tomurcuk verecek ve eşsiz rayihalarla mest edecek, büyü(le)yeceksiniz.
Günün sorusu şuydu; eğer bir (kültür) DAVAMIZ varsa ve onun sağlığı selameti geçerliyse; rağbetimizi, alâkamızı, sevgimizi sizce nasıl gösterebilirdik?
Nasıl temellendirir, dillendirir ve değerlendirirdik.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.