Konya'dan geliyorum!
Ruhu olan şehirler özlenir. Konya ruhu olan şehirlerimizden birisi olduğu için uzun zaman gitmeyince gönlüme özlemi çöker.
Konya’ya defalarca gitmek nasip oldu.
Nerdeyse her sene Hazreti Mevlana’nın himmetiyle bir vesile çıkar birden kendimi Konya’da bulurum.
En son geçen sene bir kitap çalışması vesilesiyle gitmiş uzunca hasret gidermiştim.
Bu sene de Konya TYB Başkanı Kıymetli Ağabeyim Ahmet Köseoğlu Mevlana Şiir Şöleni dolayısıyla davet edince Konya bizi çağırıyor diyerek yollara düştüm.
Ahmet Ağabey sonradan arayıp yanına bir yol arkadaşı da alabilirsin deyince aklıma ilk Mekki Yassıkaya geldi.
Yassıkaya çetin zamanlarda zor adamlara yol arkadaşlığı yapmış ne yolundan ne yol arkadaşından vazgeçmiş güzel bir insan.
Önce yoldaş sonra yol denmiş.
Mekki abi yoldaşlığı kabul edince yola revan olduk.
Hızlı trenle mi gidelim yoksa uçakla mı gidelim diye kısa istişareden sonra uçağa karar verdik.
Cumartesi sabahı sefer dualarımızı yapıp Eyüp Sultan Hazretlerinden destur alarak Huzuru Mevlana’ya ulaşmak için havaalanının yolunu tuttuk.
Uçakta Mekki Abinin kırk yıl önce Diyarbakır uçağında yaşadıkları macerayı konuştuk.
Diyarbakır Uçağı romanı yazılması gereken bir konu.
İslam davasına tam inanmış dört gencin askeri sisteme karşı gerçekleştirdikleri bir eylem.
Gençler pek bilmez ama kırk yaşın üstündekilerin hafızalarında olan bir mesele.
Parça parça bazı yerlerde yazılsa da Cumhuriyet tarihinin en önemli olaylarından birisi olan Diyarbakır Uçağının kaçırılmasının ayrıntılarını Yılmaz Yalçıner hatıralarını yazınca okuyabileceğiz.
SELAMUN ALEYKUM KONYA
Eyüp Sultan’dan sabah çıkmıştık. Öğleye doğru Konya’ya ulaştık. Her zaman yaptığımız gibi şehre selam verip Mevlana Hazretlerine Fatihamızı hediye ettik.
Mevlana Şiir Şölenine teknik destek veren firmanın kibar ve nazik ekibi tarafından güler yüzle karşılandık.
Önce yemeğe mi yoksa devam eden şiir atölyesine mi gidersiniz sorusuna edebiyat karın doyurmaz diyerek hemen tercihimizi belirttik. “1950-2000 yılları arasında şiirin imgesel evrimi” elbette önemlidir ama etli ekmeğin de hatırı yüksektir diyerek latife yaptık.
Lokantaya vardığımızda Ali Ayçil, Yunus Emre Altuntaş ve Fatma Şengil Süzer’in masasına oturup onların güzel muhabbetine ortak olduk.
Konya’nın en lezzetli etli ekmeğini yapan lokantasının diğer masalarında Türk Şiirinin geleceğini konuşan şair dostların sesleri kulağımıza çalınsa da karnımız doyana kadar şiirimizin meselelerine kulaklarımızı tıkadık.
Etli ekmek gerçekten lezzetliydi.
ŞEHRE SÖZÜNÜ SÖYLEYEN ADAM
Yemekten sonra Türkiye Yazarlar Birliği’nin Konya Şubesi’ne geçtik. Konya Belediyelerinin katkılarıyla Şube mekân problemini çözüp kurumsal ihtiyaçlarını halletmiş. Bu konuda Başkan Ahmet Köseoğlu’nun hem belediye tecrübesine hem de sivil toplum tecrübesine sahip olmasının büyük payı var.
Gönüllü kuruluşlar zaten gönlü yüce birkaç kişinin omuzlarında yükseliyor. Ahmet Ağabey Konya’da bütün yükü omuzlamış.
Şubemiz onun gayretleriyle çok güzel çalışmalara imza atıyor. Şehre söyleyecek sözümüz var sloganının hakkını veriyor.
Mevlana Şiir Şöleni organizasyonunun her aşamasında da Köseoğlu tecrübesini konuşturarak programın başarıyla yürümesi için titizlikle hareket etti.
Sağ olsun bizi de çok güzel ağırladı.
Koşturmasından Şehre daha çok söyleyecek sözü olduğu izlenimini aldık.
Allah işini kolay kılsın.
ŞİİR ŞÖLENİ
Şiir şölenleri ülkemizin birçok şehrinde yapılıyor. Fakat bir gelenek oluşturma noktasında başarılı olabilen çok az.
Mevlana Şiir Şöleni on bir yılı devirmiş. Kültür süreklilik ister.
Konya kararlı bir şekilde yürüyüşünü sürdürüyor.
Genelde şiir şölenlerine hep aynı isimler çağırılır. Bu da eleştiri alır. Her sene aynı isimlere yer vermektense yeni isimlerle zenginleştirmek en doğrusu.
Şöleni bir edebiyat grubuna dahil olmuş şair ya da şiir heveslisi hazırlamışsa hep kendi çevresi etrafında döner.
Konya TYB yerinde bir kararla geçmiş yıllarda katılanları tekrar çağırmayıp yeni isimlere yer vermiş.
Şiir şölenlerinin kadrolu şairleri bu durumu kabullenmese de benim görüşüm bu hususta kararlı olunması hatta daha çok gençlere yer verilmesi yönünde.
Konya’da konuştuğum genç şairler çok mutluydu.
Hatta ilk defa bir ebedi bir organizasyona katılan bile vardı.
Heyecanı yüzünden okunuyordu.
Arka planda programa emek veren Şair Vural Kaya gerçekten güzel bir iş çıkarmış. Kendisini kutluyorum.
MEMLEKET MESELELERİ
Bu organizasyonların en güzel yanı dostlarla ağabeylerle buluşmak hasret gidermek. Farklı şehirlerden gelen arkadaşlarımızı görmek bizi mutlu etti. Vakit el verdikçe sohbet etmeye çalıştık.
Özellikle Ankara’dan gelen Mehmet Doğan Bekir Soysal ve Musa Kazım Arıcan ağabeylerle uzun uzadıya memleket meselelerini konuşma fırsatımız oldu.
Dertlerimiz ortak.
Eğitim meselelerimizi kültür mesellerimizi etraflıca müzakere ettik.
Türkiye derdiyle dertlenen çok insan yok maalesef.
Dertli insanları bulunca da sohbet uzuyor.
Bu zamanda hemdert bulmak büyük nimet.
Meselelerin çözümü noktasında gerek Mehmet Doğan Ağabeyin gerekse Musa Başkanın özgün çözüm önerileri var.
Ben çok istifade ettim.
Keşke devletlilerimiz bu iki kıymetli insana kulak verse.
KONYA’NIN DEĞERLERİ
Konya büyük şahsiyetler yetiştirmiş bir memleket. Başta Mevlana hazretleri olmak üzere Anadolu topraklarına ruh katmış sayısız irfan adamını insanlığa armağan etmiş.
Son yüzyılda da özellikle Hacıveyiszâde Mustafa Efendi ve Tahir Büyükkörükçü Hocanın şehrin manevi dünyasına büyük hizmetlerde bulunmuş.
Konya denince benim de aklıma hemen bu iki isim gelir. Bu topraklarda yeniden İslam’ın yeşermesi için verdikleri destansı mücadele unutulamaz. Üçler mezarlığında meftun bu aşk ehline de Fatiha’mızı yollamak nasip oldu.
HUZURU MEVLANA
Şiir akşamı Mevlana Gül Bahçesi Açık Sema Alanı’nda gerçekleşti.
Ali Bektaş’ın mükemmel sunumu geceyi daha da güzelleştirdi.
Şölen için seçilen mekânın kendisi şiir gibi olduğundan okunan şiirlere pek kendimi veremedim.
Huzuru Mevlana’da ruhumu dinlendirdim.
Yanımda oturan Konyalı arkadaşımızın eleştirisine göre Şairlerimizin çoğu programın temasına uygun şiir seçmemiş.
Normaldir dedim. Modern şiir daha çok bireyin bunalımlarını kaygılarını kararsızlıklarını ele alıyor.
Genelde de şiiri yazanın öznel sıkıntıları şiirde işlendiği için okuyucu şiirin anlamına dahil olamıyor.
Şairin özeli okurun özeline yaklaşmıyor.
Bu da okuru şiirden koparıyor.
Sadece okuru değil dinleyiciyi de koparıyor. Program boyunca şiir dinlemeye gelen Konyalılar sürekli şair burada ne demek istemiş deyip durdular.
Şairin ne demek istediğini şairden başka bilen yok.
Modern şiir dedikleri zaten böyle bir şey.
Adam ne yazmış be. Ne yazmış? Yazmış işte.
Programın başında tıklım tıklım olan gül bahçesi okunan her şiirden sonra tenhalaşmaya başladı.
Halka yönelik programlarda onları da kuşatacak içerikler üretmeliyiz diye düşündüm.
Çocuklarının elinden tutup yüzünde tebessümüyle huzurlu bir şekilde şiir dinlemeye gelen vatandaşın da kendisinden bir şeyler bulması gerek. Çıkarken aynı huzurla çıkmalı.
BEREKETİN KAYNADIĞI TOPRAKLAR
Şiir programlarında protokol konuşmaları pek tercih edilmez. Fakat TYB Şeref Başkanı Mehmet Doğan’ın konuşması şiir gibiydi.
Doğan büyük programların açılış konuşmalarında adeta manifesto yayınlıyor.
Yedi asırlık bereketin kaynadığı topraklardayız diyerek önemli bir noktaya temas etti.
Anadolu’da teşekkül eden Oğuz Türkçesi edebiyatın çıkış noktası da burasıdır cümlesiyle Mesnevi’nin sonraki dönemlerde yaşayan şairlere verdiği ilhama dikkat çekti.
Okuyucularımız bu derinlikli konuşmanın metinine TYB sitesinden ulaşabilir.
ESKİMEZ SİYASETÇİ HALİL ÜRÜN
Şiir Programında eski belediye Başkanı Halil Ürün de vardı. Ürün bizim çocukluktan beri adını çokça duyduğumuz bir siyasetçi.
İnsanlar makamdayken gördüğü hürmeti makamdan ayrıldıktan sonra da görüyorsa vatandaşın gönlüne girmiş demektir.
Vatandaşın gönlüne de girmenin yolu bellidir. Hizmet edeceksiniz ve onlara samimi bir şekilde değer vereceksiniz.
Halil Ürün Konya’ya hizmeti dokunduğu gibi Konyalılara da dokunmuş. Gördüğü hürmetten bunu çıkardım.
Şehrine hizmet etmekle kalmamış Milli Görüş Belediyeciliğinin Türkiye’ye yayılmasına da öncülük etmiş.
Ahmet Köseoğlu incelik yaparak Ürün’e de konuşma yaptırdı.
Ürün konuşmasına başlamadan yakın dostu Mehmet Doğan’a dair güzel cümleler kurdu.
İbrahim Demirci’nin de Konuşan Türkiye şiirini hatırlattı. Demirci’nin bu şiirini Pınarhisar Cezaevi’ndeyken Tayyip Erdoğan’a okuduğunu söyledi.
Şiiri internetten taradım gerçekten de müthiş bir şiir.
AK Partinin kuruluş manifestosunun şiirleşmiş hali gibi.
Ürün hitabeti kuvvetli bir siyasetçi. Kendisini dinletiyor. Ayrıca şiir okuyuşu da etkili. Allah uzun ömür versin.
LADİKLİ’Yİ ZİYARET
Mekki Yassıkaya ile Pazar günümüzü ziyaretlere ayırdık. Sabah Konya sokaklarında biraz yürüdükten sonra şehrin küçük çay ocaklarında muhabbeti demledik.
Üstad Sait Mermer’in hazırlanın geliyorum demesinden sonra Aziziye Camii’nin önüne geçtik. Mermer’in Mihmandarlığında Ladik’e doğru yola çıktık. Çoktan beri Lâdikli Ahmet Efendi Hazretlerini ziyaret etmeyi çok istiyordum. Sağ olsun Sait abi vesile oldu.
Yol boyunca Ahmet Efendi ve mana büyüklerinin sırlı dünyasından konuştuk.
Modern aklın alamayacağı meselelerin onlar için kolay konular olduğundan bahsettik.
Ladik’e varınca önce köy kahvesinin asmaları altında çay içip dinlendik.
Ladikli Ahmet Hüdai Hazretleri'nin Hane-i Saadetleri'ni gösteren levhaları takip ederek kolayca evini bulduk.
Ahmet Efendi’nin evi muhafaza edilmiş. Nice hikmetli hadiselerin yaşandığı eve girince başka bir aleme girmiş gibi hissettim.
Merhumun torunları dedelerinin emanetine sahip çıkıyor. O’nun adına Camiler okullar yaptırmışlar. Ahmet Efendi’nin ziyaretçi eksik olmuyormuş.
Biz evden çıkmadan yeni ziyaretçiler geldi. Kabrine gittiğimizde de genç yaşlı onlarca ziyaretçi vardı.
Rabbimiz bizleri onların sırrıyla sırlandırsın.
Ahmet Efendi hakkında kitaplar yayınlandı yazılar yazıldı.
Kendisini daha detaylı tanımak isteyenler o eserlere müracaat edebilir. Çok kişi anlatmış Ahmet Efendiyi. Ama en güzel Tahir Büyükkörükçü hocamız anlatmış.
Onun sırrına vakıf olan merhumdan mutlaka Ladikli Hazretlerini dinlemek gerek
KONYA’YA VEDA
Konya’da iki gün değil iki hafta kalsak yine yetmez. Birçok dostumuz ağabeyimiz hocamız var Konya’da.
Gönlümüz hepsini ziyaret etmek istese de vakit yetmedi. Hızlı bir şekilde Sille’de Ayşenur İdris ve Aladdin Aladağ kardeşlerimizin çayını içip Konya’ya veda ettik.
En kısa sürede tekrar görüşmek temennisiyle şehirle vedalaştık.
Bizi davetleriyle mutlu eden Ahmet Köseoğlu’na ve bir gününü bize ayırarak mihmandarlık yapan değerli Sait Mermer’e hassaten teşekkür ediyorum.
Güzel insanlar hep var olsun.
Kaynak: https://www.haber7.com/yazarlar/mahmut-biyikli/3131528-konyadan-geliyorum
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.