Mehmet Akif ve hiciv

Mehmet Akif ve hiciv

Mizah, hiciv, gülmece, ironi ve istihza; anlam olarak birbirine yakın ve bir arada düşünülen kavramlardır. Türkçe'de istihza, kinaye, nükte, taşlama ve...

A+A-

Mizah, hiciv, gülmece, ironi ve istihza; anlam olarak birbirine yakın ve bir arada düşünülen kavramlardır. Türkçe'de istihza, kinaye, nükte, taşlama ve benzeri kelimeler hiciv değil, ironi içindedirler ve bunların edebî sanat olarak tarifleri olduğu gibi halk arasında da yaygın olarak kullanılmaktadır. Hiciv "Bir kimsenin, bir topluluğun, bir düşünce veya davranışın şiir veya yazı ile güncelleştirilerek kınanması, yerilmesi" (a) olarak açıklanmaktadır.

Akif "doğrudan mizah şiiri denebilecek şiirler yazmamıştır. Ancak güçlü bir mizah ve yergi kabiliyetine sahiptir. Şiirlerinde ince alaylara, öfkeli yergilere, gerçek hayattan alınma trajikomik anekdotlara zaman zaman yer verir. Özellikle toplumsal aksaklıkları anlatırken düşündüren esprilere başvurur" (b). Duyup düşündüklerini çekinmeden söyleyen, kişisel hiçbir tutku ve menfaate bağlanmadan söylediği ve inandığı gibi yaşamıştır "...geleneği ciddiye alır; fakat onunkisi 'tenkitçi bir gelenekçilik 'tir. Akif biliyordu ki, gelenekle ciddi mânâda yüz yüze gelmeyen, onunla hesaplaşmayan ve nihâyet onunla güçlü organik bağlar kurmayan hiçbir teşebbüs arzu edilen başarıyı sağlayamaz"(c).

Ancak o geleneği tenkit ederken yaşadığı toplumun eksik ya da yanlışlıklarını tenkit eder; düzelmesi için uyarılarda bulunur ve onların sıkıntılarını, dertlerini dert edinir. Şiirinin destansı ve hiciv havasına girmesini sağlayan Mehmet Akif, okuyucuda acıma, öfke, dehşet ve şaşkınlık duygularını uyandırır. Yaşadığı toplumun sorunlarına kayıtsız kalmadan, geniş anlamda sohbet üslubunu tercih eder.

Manzum hikâyelerinde, dinî, insanî, ailevî sorunlar üzerine eğilen Mehmet Akif'in şiirlerinde tüm canlılığı ile gerçek insanlar, düşkün insanlar, yokluk ve yoksulluk içinde yaşayan insanlar vardır (d). Akif, kendi şiveleriyle konuşturduğu insanları şiirine alarak hicvi amaca ulaşmak için bir söyleyiş tarzı olarak benimsemiştir.

"Köse İmam" şiirinde evini idareden aciz olan İhsan Bey eşinin üzerine tekrar evlenmek istemesi ve eşinin buna razı olmadığı zaman "erkeğin dörde kadar evlenmeye hakkı bulunmaktadır" diyerek kadını dövmesinin ardından Köse İmam'a şikâyete gelmesi hicvedilir:

........

—Ne kibarlık bu beyim? Bir davet,

Yetmiyor öyle mi?

—Evet,

Haber aldık... O, fakat sizce büyük bir şey mi?

On kadın dövse yorulmaz, benim İhsan Beyimi

Bilirim ben ne tosundur


Akif, halkın ihmal edildiğine, kültür seviyelerinin yükseltilmesi gerektiğine inanmaktadır. Konuyla ilgili bir başka örnek ise Seyfi Baba şiiridir; bu şiirde sokağı tasvir ettiğinde bir yandan bizi güldürürken, öte yandan da acı acı düşündürür:

Sopa sağ elde, kırık camlı fener sol elde;

Boşanan yağmur iliklerde, çamur ta belde.

Hani, çoktan gömülen kaldırımın, hortlayarak,

"Gel !" diyen taşları kurtarmasa, insan batacak.

Saksağanlar gibi sektikçe birinden birine,

Boğuyordum müteveffayı bütün aferine,

Sormayın derdimi, bitmez mi o taşlar, giderek,

Düştü artık bize göllerde pekâlâ pekâlâ yüzmek!


Mehmet Akif şiirinde "Müstehcene, sövgüye, alaya varan ifadeler normal konuşmaların içinde sırıtmayacak bir şekilde eritilir. Akif yeri geldiğinde sözünü sakındırmaz. Safahat'ta, okuyanların ya da dinleyenlerin ilk anda " şu söz şiire gitmemiş" diyeceği ifadeler bulunabilir.. Şiirde bu tür ifadeler anlatıma tabiilik ve samimiyet katar. Argonun çağrışım zenginliği, okuyucu veya dinleyici de yeni imgelerin oluşmasına zemin hazırlar. Örnek mısra ve kelimelerle argoların bazılarını verelim:

......

Deyivermez mi tabiî oğlan tokadı

Herifin yırtılacak ağzına kalkıp yamadı


Sesin mi yok? Açılır şimdi: Bir imam suyu iç!

Yanaş

- Selâmün aleyküm

- Otur biraz çakalım... (e).


Akif'te küçük olaylar problemler halinde ele alınır. Özellikle ikinci meşrutiyetin ilanından sonra, olaylar "hürriyet" e dayandırıldığından kimsenin sesi çıkamaz. Önceki ve sonraki durumları gayet iyi bilen Akif, yer yer karşılaştırmalarla 1908 hareketini anlatır. Şiirlerinde filozof geçinenler, dalkavuklar, yazarlar nutuk atanlar, eli bayraklı koşuşturanlar, şairler ve ne yaptığını bilmezler vardır. Bunlarla birlikte Akif'in üslubu da değişir. Alayın yerini öfke alır.

Eli bayraklı alaylar yürüyor dört köşeli;

En ağır başlısının bir zili eksik belli,

Ötüyor her taşın üstünde birer dilli düdük,

Dinliyor etrafını kaplamış yüzlerce hödük,

Kim ne söylerse, hemen el vurup alkışlanacak...


—Yaşasın.

—Kim yaşasın?

—Ömrü olan.

—Şak şak şak

Burada hicvedilenler, 1908 meşrutiyetinin getirdikleriyle kendilerini sokaklarda bulan insan yığınlarıdır. Toplumu yoksulluğa iten devletin çöküşünü hızlandırmak için çalışan fırsatçılar ve memleketin çöküşünü sağlayanlara karşı Akif hiddetlenerek;


"İt yetiştirmek için toprağı gayet mümbit

Bularak, fuhş ekiyor salma gezen bir sürü it"

diyerek gördüğü eksiklikleri ve aksaklıkları tenkit ederken hicivden yararlanır.


Kişisel olayların yanı sıra sosyal aksaklıkları tüm çıplaklığıyla hicvederek vermesinin nedeni, Akif'in ideal insan oluşundandır. Onun ideali İslâmiyetin mensuplarını içine almıştır. Amacına ulaşması için, önce mensubu olduğu devletin kurtulması gerekmektedir.


Fikirlerini halka ulaştırabilmek için konuşulan Türkçeyi atasözleri, deyimler ve halk tabirleriyle süsleyerek kullanan "Akif, şahısları ve hareketleri, abes, mihaniki ve değersiz gösteren benzetmelerle de bizi güldürüyor. Hürriyete kavuştuğunu sanan kalabalığın hareketi, tımarhaneyi yıkan delilerin zincirden boşanmasına; köşe başında nutuk söyleyen hatipler dilli düdüğe; nizam ve rabıta içinde bulunması gereken şehir Çamlıbel'e benzetiliyor. Bu komik unsurların yanında, şairin hiddetini ağır kelimelerle ortaya döktüğü hiciv unsurları da var. Herkesin şuursuzca konuşması, kör çıbanın neşterle patlamasına, gazetelerin birbirini tutmaz fikirler neşretmesi ayrılık tohumları ekmeye, fuhuş yapanların hareketi, itlerin çiftleşmesine benzetiliyor. Bunlardan şairin komikten hicve geçtiğini görüyoruz, bununla beraber, komik unsurlarda da daima hiciv mündemiçtir. Zira burada şairin maksadı güldürmek değil, kötülüğü ortaya koymaktır. Akif'in komiği ve hicvi, ahlaki bir gaye taşır (f). Amacı dinî, ahlâkî ve insanî davranışlar adına, dinin kötüye kullanılmasını, ahlâksızlığı ve insanlığa yakışmayacak davranışları hiciv yoluyla tenkit etmek olan Akif'in, görebildiğimiz kadarıyla, özellikle tasvirlerinde hiciv ağırlık kazanmaktadır.

Hayatı 'ney ve mey' kelimeleri ile geçen Neyzen Tevfik'e 'Kör Neyzen' diyecek kadar yakın arkadaşlık yapan ve 'kendi olmayanlara' kızan Akif'in, sinirlendiği şey 'benzemek'ti. Bir şair olarak ve daha çok halkının sesi bir aydın olarak gönüllerimizdeki yerini alan Mehmet Akif, inandı, doğru bildiklerini savundu, hakikatte sebat etti, taviz vermedi, onun bu yönü üzerinde günümüz aydınları dikkatle durmalıdır.


--------------------------------------------------------------------------------------------------------

1- Büyük Türkçe Sözlük, (Hazırlayan: D. Mehmet Doğan), İz Yayıncılık, 11. Baskı İstanbul, 1996, s.490

2-Mehmet Akif Ersoy- Safahat, (Hazırlayan A.Vahap Akbaş), Beyan Yayınları, İstanbul 2007, s. 16-17.


3-Mehmet Aydın, "Bugün 27 Aralık" Ayyıldız Gazetesi, 27.12.1999,İstanbul s.10


4-Prof. Dr. Naci Bostancı, "Mehmet Akif Ersoy'u Bilmek, Anlamak", Mehmet Akif, Türkiye'de Modernleşme ve Gençlik, TYB Vakfı Yayını, Ankara, 2007, s. 18.


5-Dr. Nazım Elmas; Hisli Yürek, Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası Yayınları, Yayın No: 21, Yer, Yıl, ? s.195-198

6-Mehmet Kaplan; "Süleymaniye Kürsüsünden" Şiir Tahlilleri, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1977, s. 174-177


Zaman 27.12.2008

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.