Zafer KARAKUŞ

Zafer KARAKUŞ

TOKAT’IN TOKATLARI

A+A-

Gezi Notları-1

30 Temmuz- 1 Ağustos tarihleri arasında ilk kez katıldığım TYB Konya Şubesi’nin düzenlediği, ‘Yazılacak Çok Şeyimiz Var’ , Selçuklu ve Osmanlı şehirleri Amasya ve Tokat’ a gidiyoruz’ etkinliği çerçevesinde Amasya ve Tokat gezisine katıldım.

 

Dönüş yolculuğunda da “Gezi güzeldi. Çok güzeldi. Çok çok güzeldi. Katkı sağlayan herkese teşekkür ederim.” şeklinde söyleyeceklerimi “Hikmet ondur; dokuzu susmak, biri az konuşmaktır” sözü ölçüsünde tamamladım.

 

Sözüm kısa idi yazacaklarımla oranla.

Yola çıkarken yol hikâyeleri biriktirecektim çıkınıma… Gördüklerimi yazacaktım… Amasya Kirazını, Tokat Kebabını değil.

 

Yola koyulduk…

Dua ile.

Az gittik, uz gittik.

Yoldaşlardan yolluklar yedik. Dağarcığında ne varsa her birinin. Söyleyeceklerini emanet aldığı cekette unutanından, sözü kısa tutanına… Kavi muhabbetler dinledik.

Amasya’ya akşamüzeri vardık.

 

Ertesi gün sabah ezanı sonrası ilk kez ekipten ayrılıp otelin aşağı kısmında bulunan seyir tepesine doğru yürüyüşe geçtim.

Yoldan çıkışım vardır her daim.

Vadi Teras denilen yerden Amasya’yı kuş bakışı seyredip ,parktaki salıncakta sallanıp, otelin havuzuna girdikten sonra hazırlıklarımı yapıp ekibe tekrar katıldım.

 

Nazmi Zengin hocanın önerisiyle dinlediğimiz,

“Nasip olur Amasya'ya varırsan
Var git turnam haber getir pirimden
Hublar şahı Hamdullah'ı görürsen
Var git turnam haber getir pirimden
“ türküsü eşliğinde yol almak başladık.

 

Amasya’da: Ferhat ile Şirin Âşıklar Müzesi, Amasya Müzesi, Sultan İkinci Bayezıd Külliyesi, Kralkaya Mezarları, Seyyid Mîr Hamza Nigâri Türbesi, Amasya Saat Kulesi, Taşhan ve Bakırcılar Çarşısı, Darüşşifa( Bimarhane) yi İngilizce öğretmeni Orhan Bey klavuzluğunda gezdik.

 

Gezimizin Kralkaya Mezarları bölümünde arasta içerisinde birkaç esnafla ağaç baskıları, antika eserler ve elyazması piyasası ile ilgili tetkikler yapıp ”yollanmak” için tanışıklıklar oluştururken yine ekipten ayrılıp yoldan çıkmıştım.

 

Her şey kendi düzeninde planlı programlı gitmekteydi.

Yolcu yolunda gerek.

Amasya’dan Tokat revan olduk.

Tokat’a girişimizde otobüsümüze orta yaşların biraz üstünde bir kardeşimiz bindi gezi boyunca bizlere eşlik edecek.

Hasan Erdem…

Hz. Pirî selamlayarak sözlerinde başlayan mütevazı bir adam. Bir kuyumcu zerafeti ile seçtiği sözcüklerden oluşturduğu her cümlesi gönüllerimizi sema’ ettirmeye başladı.

Artık Hacı Bektaş-ı Veli’nin “Alimler konağı, fazıllar yurdu ve şairler yatağıdır” dediği Tokat şehrinde olduğumuzu daha da iyi anlamaya başladım. Hoca Ahmet Yesevi’nin odu ile pişmiş ekmek kokusu gibi, Horasan erenlerinden birisi gelmişti aramıza.Hoş gelmiş, sefalar getirmişti.

 

1951 doğumlu. Askerliğini Konya Dutlukır’ında yapmış. İmam hatip mezunu. Dedeleri müderris. Seceresi1500'lü yıllara dayanmakta. Rengini Yeşilırmak’tan, gönlünü Buhara’dan almış. Elinden 200'e yakın el yazması eser geçmiş, dedelerinden intikal eden birçok tarihsel materyal bulunmakta. Aynı zamanda iyi bir koleksiyoner. Birçok eser kazandırmış kütüphanelerine, müzelerine Tokat’ın.

Hasan Bey yol boyunca keyifle bizlere Tokat'ı anlatırken bu kez de zihnen yoldan çıktım.

“Konya'da kaç Turizm rehberimiz bu evsafta… Konya'ya gelen misafirleri bu donanımla gezdirmektedir” diye düşünmeye ve bu sorunu sorgulamaya koyuldum.

 

Konaklayacağımız otele geldikten sonra gece geç vakte kadar Hasan Erdem’i dinlemeyi sürdürdük. Biz aradığımızı bulmuştuk. Belediye şehre can veren Yeşilırmak kenarında ışıl ışıl bir dinlenme alanı oluşturmuş. ”Konya’ya deniz gelir mi” soruları arasında çay bahçelerini geçip restoresinde bizzat Hasan Erdem’in bulunduğu konağın kenarındaki bir masa etrafında sohbet halkasını oluşturduk. Bekir Şahin, Vural Kaya, Raşit Keskin, Hasan Arslan, Cengiz Acar ve Yücel Kemandi ile çevreledik Hasan Bey'i. Masanın etrafında bulunanların farklı ilgi alanları vardı. Farklı sorular ile konuşma alanını dağıtmak yerine Hasan Bey'in konuşma sınırlarını çizmeye, özellikle kültür tarihimiz içerisindeki eserler üzerine yoğunlaşmaya özen gösteriyorduk.

Her sorumuza ilim ve irfanı ile cevap vermesi “testisini iyi doldurduğuna” delalet etmekteydi, kemâlatıyla meselelere özünden yaklaşıp çözümler üretebilmesi, kültür varlıklarımıza Tokat’tan sahip çıkarken “olgun başağın eğri durması” gibi tevazuu elden bırakmaması, bizi büyük bir hazinenin keşfedilmesinin hayreti içinde bıraktı. Bu görüşme sonraki buluşmalarında habercisi idi. Bu çınarın yanında gölgelenmek bambaşka bir huzurdu. Tokat’a dair bahsettiği her eser, belge vesika, medrese, cami, çeşme, kervansaray, han, arasta, Mevlevihane’yle ilgili anlattıkları şehrinin ruhunu üflüyordu kalplerimize. Hele Ramazan ayında teravih namazı sonrası şehrin erenlerini bir kortej eşliğinde ziyaret edip “şehri mühürleme” ritüeli doyumsuz bir sohbetti.

 

Bir süre sonra sohbete yeni katılanlar oldu. Belediye başkanı, başkan yardımcıları ve milletvekilleri de masaya gelince sohbet halkası ve sohbetin içeriği değişti. Misafirlerini Tokat misafirperverliği ile ağırlarken yapılan işlerin sırrının ” kollektif bir zihinle ve hep birlikte Tokat’a hizmet etmekte” olduğunu dinledik değerli başkan Eyüp Eroğlu’ndan. Bu dönemde Tokat'ta 20'den fazla restorasyonun başarı ile gerçekleştirilmiş olduğunu öğrendik. Ambalajlı bir şehri değil, saklanmış bir şehri görmüş olduk.

 

Yine yoldan çıkıp aklımda aykırı sorularla bir mukayese yaptım: “Tokat'ta 5 milletvekili var. 1 CHP 1 MHP 3 AK Parti. Konya'da Konya'da 15 milletvekili var; 2 CHP, 2 MHP, 1 iyi Parti,10 tane AK Parti.

Tokat'ta yapılan işlerin her birinde 5 milletvekili birlikte koşturmakta ve bir kollektif aklı çalıştırmaktayken bizde durum nedir? “

 

Ertesi gün tekrar Hasan Erdem anlatımları ile Tokat’ı gezmeyi sürdürdük.

 

Şehirde derviş olmak, şehrin dervişi olmak bu olmalı. Selam verdiği esnaf, müze görevlisi, çaycısı, şehrin divanesi, beyi, beyefendisi onun selamını alırken mütebesimdi.

Şehrin hafızası, tüm tarih varlığının hamisi idi. Harîm-i ismetini kıskanır gibi eserleri korumak için çaba ve heyecan içerisinde deneyimlerini yürüyüş anındaki özel sohbetlerinde ifade etmekteydi. Halk arasında "Sık dişini helası" olarak bilinen ve müze olarak turizme kazandırılan Osmanlı döneminde esnafın kullandığı ilk umum helayı gezdirirken ve kanalizasyon sistemini anlatırken ki heyecanı görülmeye değerdi.

 

Bu destinasyon içerisinde üç tane kervansaray,  Ahi geleneğine uygun dört- beş iş hanı, medrese ve on altı adet caminin birbirine beş yüz metre aralıklarla nasıl yan yana dizildiğine şahit olduk.

 

Bölgede Hırıstiyan ve  Yahudilerin bulunması Osmanlı Devleti’nin bölgede voyvodalık oluşturmasına neden olmuş,Her ne kadar voyvodalık balkanlara ait bir kavram olsa da burada da kullanılması araştırmaya değer bir konu oldu benim için. Kervansaray önündeki görsel de bu mekâna farklı bir canlılık katmış,

Yine zihnim Konya’da Zafer Alanında her dönemde yapılan yıkımlar sonrası kaldırılan figürler, yer saati Kılıçarslan Meydanı'ndaki camid heykel Tokat'ın görünce çok anlamsız geldi.

 

Birbirine çok yakın mesafelerde bulunan camii ve mescitler biri diğerinden farklı tezyinât ve hat örnekleri ile bezenmişti, her camiin cemaati varmış. Tokat Konya’ya bu yapıları muhafaza etme noktasında da bir ayna olabilir mi sorusunu da aklımdan geçirip, Konya'da belediyelerinin Tokat'la birçok konuda istişare yapabileceklerini düşünmeden edemedim. Özellikle AK Partili belediyelerin birbirleriyle iletişim kurmaları, yapılan iş ve deneyimlerini paylaşmaları, yapılacak işlerin bir havuzda toplanarak bilgi bankası oluşturulması, her belediyenin ihtiyaçlarını birbirinden temin edebilmeleri bölgesel kalkınma için nedenli önemli… Bu gelişmeleri önünde hangi engellerin olduğu soru(n)ları aklıma geliverdi.

Tokat sokaklarında yürürken Hasan Erdem “Çıkmaz sokakların maalesef yok ettik! Bu sokaklar geniş caddelerin kontrol noktaları, bir nevi bugünkü kamera sistemleri” vurgusu bütün şehirlerimizin modernleşme adına nasıl profanlaştığını tespit için yerinde bir saptama olmuştu. “Çıkmaz sokakların maalesef “çıkar “ sokaklarına dönüştürüldüğünü” üzülerek kendisiyle paylaştım. Hiç olmazsa belli alanlarda gelecek nesillere çıkmaz sokak alanlarını anlatabilmek amacıyla buraların özel korumaya alınması gerektiğini vurguladık.

Hasan Bey'in bir önceki gün bahsetmiş olduğu 585 Hicri tarihli yazma Kur'an-ı Kerim gördük. Diğer yazmalardan farklı olarak kuraların dikkat etmeleri üst notlar ve yan kenar notlarla bezenmiş bir harikulade esere şahit olduk.

Şehir müzesinde gördüklerim yüzümde şaklayan bir yeni şamardı sanki. Konya bunu yapamamıştı. Yapacağızla sürdürülen bir temenniyi Tokat gerçekleştirmişti. Takdire şayandı. Konyalı olarak müzeyi gezerken sadece kıskandığımı ifade etmeliyim.

Tokat'ta girdiğim her tarihsel mekân zihnimde yeni bir sorunun sorulmasına neden oluyordu. Sürekli Konya ile mukayese ederek burada neyin fazla Konya'da neyin eksik olduğunu irdelemeye çalışıyordum. Her yeni girdim mekân suratıma yeni bir şamar gibi inmekteydi. (Tokat’ın tokatları beni kendime getirir mi bilmem ama acısı Konya’ya gelince daha hissedilir oldu.)

Yorulmuştuk.

Hasan Bey’in şehrin merkezindeki mütevazı ticarethanesinde bir çay molası verdik.

Dinlendik.

Yola çıkma vakti gelmişti.

Vedalar tekrar buluşma sözleri ile bitiriliyordu.

Artık “Gez dünyayı, gör Konya’yı” sözünü Tokat’ı, gördükten sonra tekrar gözden geçirmem gerektiğini düşündüm.

Tokat’ta tekrar dönüp bir daha Hasan Erdem’le gezmeye devam edeceğim günü sabırsızlıkla beklemeye başladım. “Allah her beldede Hasan Erdem’lerin sayısını artırsın inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.